MATLA’ Beyit: Hâl-i hüma-nümâsına zülfü kafeslenir / Kim mürg-i mâ’na hâne-i mısrada beslenir — (Şeyh Gâlib)… “Görünen saadet hâline zülfü kafeslenir — Ki mânâ kuşu mısra hânesinde beslenir!”… Hüma: O ikisi… Hüma: Devlet kuşu. Saadet… Mısra’-Berzah kanatları: 401= 1400: Te harfinin ebcedi. Kalb.

*

HÂL-İ hüma-nüması: 246: DAMAR… (Terazî –Mizân, ölçü– Burcu, unsuru Hava, yıldızı “Tarık-Zühre”, vücutta tesir yeri “Damarlar, böbrekler”, Simya’da “ulvî, âlî, yüce” anlamına gelen “Süblimleştirme” safhası)… MAKLU’-Sökülmüş, kökten koparılmış. (Ayân-ı Sabite denilen, Mahlûkların vücud kokusu almadıkları, yaradılıştan evvelki Allah bilgisinde bulunan suretleri… Evveli bilinmeyen zamanda –ezelde– yaratılan İnsan’da, bütün varlık toplanıyor… “Nun Allah için, Mim ise İnsan”; birbirinin yerini alabilen Nun ve Mim harfi hikmetlerinde belirtilen, “Nur ve Varlık”ın Allah, Kamer menzillerinden işaretlendiği üzere “Fer-ul Muahhar: Hâdis, sonraya bırakılmış, tehir edilmişlik” gibi izâfiyetlerin İnsan için olduğu… MİM harfi, Allah’ın “Câmi’-Cem eden, toplayıcı, toplu” ismine ve “İnsanlar” mertebesine işaret eder… Mektubların sonuna “temme-bitti” diye konulan MİM harfi, nefeste “Hadd-i Zat”, yâni Zât’ın haddini bildirirken, bu müntehası Allah Sevgilisi’nde olan imkân olarak “bulamamacasına arama” sırrının tecellisi bir sınırdır; Allah ve Kul farkı, “Layabgıyan” mânâsı!): 246: MA’KUL-Aklın kabul ettiği. (Bu tâbir, zâhir ve bâtın hissiyle idrak edilemeyen-idrak edemediğimiz hususlar için, bizde mevcut bir “kanma” duygusunu ifâde eder. Hani, “anlıyorum ama anlatamıyorum!”, yahud “anlamıyorum ama, öyle!” diye ifâdelerin de içine girdiği… İdrak edilebilir MUTLAK FİKRİN GEREKLİLİĞİ davasından sonra, Üstadım’ın söylediği, “Şeriat bana duvardaki bir çivi deliğini gösterse ve hakikat budur, bundan başka hiçbir yere bakmayacaksın dese, ben yine hakikatin o olduğunu söylerim!” diyebilen gerçek imân hakikati, sonsuz ve ebedî olmakla “meçhul insanî hakikat” varoluşunun eşik teslimiyetini ifâde ile, aynı tâbirin “gark olunmuşluk” hâlidir!)… EMERE-Çöllerde, taştan yolu belirlemek için konulan taşlar. İzler. (Mukaddem min ed-delâl; Öne alınmış, ehline açılan takdim… Kamer menzillerindendir; Allah’ın LÂTİF ismi, “Cinler ve Gizlilikler” mertebesine de işaret eden BE harfi ile gösterilen… KMM-“Kaptan Kusto Müslüman” takdimi ilmin tâbi olması gereken “malûm” hakikatiyle kabul edilmeli… KKM: Kaf, Kef, Mim… Kaf harfi “Arş” mertebesi, Kef harfî “Kürsî, Abdülhakîm Koltuğu”, Mim harfi Allah Sevgilisi’nin “Muhammed” ismi… İspanyolca, Single: Baş harfleri kısaltma… Singlo: Asır, yüzyıl… BÜYÜK Doğu-İBDA diyalektiğinin!): 246: HERVELE-Ayak, yürüyüş. Koşma. Köpek. Öncü. İcâd. Tag. Kemer… BALIK Burcu, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri Ayaklar, Simya’da Yansıtma safhası… Ezel’den yansıyan “Doğru Yol” anlayışı: Zel harfi, Allah’ın “Müzill-Zelil edici” ismine, Hayvanlar mertebesine işaret eder, Kamer menzillerinden de “Derece almak, mübarek, mübarek yıldızlar”a… TAG-I Sagir: Ezeli istidadıyla kalb. Koşan, arayan, basiretli, vafî, makul, düşünen, icâd edebilen, ibda’ ehli, köprü… “İnsan, ezeli hayvandır”; yâni ebedî canlı ve ezelî bedene, ezelî teslim ve bu mânâda nefsi kurban, İslâm… “İnsan bir köprüdür, üstün İnsana”; her birinde Allah’ın Zâtî sıfatlarından “meçhul-sırlı” suret sıfatını bâtınında taşıyan, topyekûn mahlûkatla Allah arasında bir köprü. İstidada dair, şuurumuz yoktur; şuur hâle dairdir… Şuurlu benliği ile teslim olanda nasibi kadarıyla beliren “köprü olma” hüviyeti İslâm’a tâbi olmayanda “ortaya çıkmamış” bir gizli; kıymet elbette, Allah’ın rızasını yerine getiren imân sahibine âit… Allah’ın Resûlü sıfatıyla İnsan’dan aldığımız hisse ile Allah Resûlü’nden dolayı Allah’a bu doğrudan bağlılıktan başka, bir de Allah Sevgilisi bağlılarının hissesine göre O’nu köprü bilmekle doğru oluyoruz; bu beşer ilgisi içinde, dereceleri ile üstüne köprü olanlar, nihayet mevzuuna göre üstüne geçit olan her ehil, üstüne –insana– köprüdür!

*

LEVHA: 12 Şubat 1987… Bir parkın kenarındayım… Şurada bir KÖPEK var ve kıçı tavus tüyü ve fildişi benzeri, HOROZ kıçı gibi salkımsaçak… Bir tuhaf… KUDUZ olabilir… Ona hortumla tazyikli su fışkırtıyorum… Elimde de 5-6 köpeği tutan benzeri bir İP… Bunlar benim köpeklerim… Öbür köpekler, “İzzet’i çekelim!” diye bir şeyler konuşarak, saldırıyorlar… Benimkiler onlarla baş edemiyor ve öbürleri beni parkın içine çekip saldırıyorlar… Müthiş bir DEŞHET içinde çaresizim… Beni parçalayacaklar… Sürekli “Lâ hâvle” çekiyorum!

*

EBU Hâlid: Kurt, köpek. Canavar. (Sadık, çevreyi tanıyan, öncü, istikbâl, sağlam)… EBU Süleyman: Hâlid bin Velid Hazretleri’nin “Horoz” namı… KELB-İ Akur-Azgın, saldırgan, kuduz köpek: 428: MUSA Mirzabeyoğlu… NECİB Fazıl Kısakürek: 1417= 418: MUSA Mirzabeyoğlu… SALİH Fikir: 428: TEVHİD-Birleme. “Lâ ilâhe illallah sözünü tekrarlama”… VAKUR-Ağırbaşlı, temkin sahibi, varlıklı, izzetli. (Vakur: V-Akur… Vavî: Vav harfiyle ilgili. Tilki. “Köpek, kurt, diken, yakıcı, şevk, ışık, serab, ot, ilim”… Akur: Yaralayan, saldıran, ısıran, koparan, kelâm… Kelm: Kelime… Kelm: Yaralı… Kelb-i ma’: Su köpeği, köpek balığı): 312: MİRZABEYOĞLU… İT-Köpek. Tekrar: 401= 1400: KEŞF-Gizli bir şeyin Allah’ın ihsanı ile meydana çıkarılması. Feth. Açmak… KEŞEF-Kaplumbağa: 420: KEŞEF-Zülüf, kakülün yukarı kıvrılması. (Şeyh Galib’in Matla’ beytinin birinci mısraını tekrar: “İkisinin saadet hâli zülf kafesinde”… Zülüf, saç-sır, bilinmez,  saçılanın, irşad çıkıntısı “dal” gibidir; Kamer menzillerinden, aynı zamanda Allah Sevgilisi’nin ismi “Müzeyyen Taç-Sarık, süslü taç, Arş mertebesi”ni işaret eden!)… SAVLET-Saldırma. Ani ve şiddetli atılma: 497: KONFERANS-(Üstadım’ın dinlediğim konferansları)… TAHA Üçışık-Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin, Şeyhi’nin Şeyhi, yâni Şeyhi. (Bu isim, Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin torununun ismidir de… Yevmiye: Üstadım, Şeyhimizi tarif ederken, “hafif topludur; torunu Taha onu andırır!” dediği… Benden herhâlde 10 yaş kadar büyük, oturaklı, vakur bir tipti; Üstadım’a sadakati malûmumuz, ağır başlı olarak tanıdığım!): 498: FETHÎ-Ferahlık veren. Fetihle alâkalı… MÜKTEHİL-Otluk ve çimenle yemyeşil olan. Kendi gözüne sürme çeken. (Hudaret: Yeşillik. Sebze. Bitkiler… Hudare: Deniz. Derya. İlim… Hudara: Karanlık gece. Kara bulut… Hudara: Allah için, Allah aşkına… Kehlâ’-Sürmeli kadın. Kabul edici nefs. Sığırdili otu: 59: Mehdî): 498: MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu.

*

KKM-Kaptan Kusto Müslüman: 240: KAFES… CAUSTEAU-Kusto isminin Fransızca yazılışı: 478= 1477: MATLA’ Beyt’in Birinci Mısraı… TAHNİT-Mumyalama. (Yevmiye: Mumyalamaya karşıyım!): 477: İZZET-“Yürüyen Büyük Doğu-Yaşayan Necib Fazıl”… TESAVİ-İki şeyin müsavi olması. (Hüma: O ikisi. Saadet. Devlet): 477: MÜTEDAVİL-Birbirinin yerine geçen. Nöbetleşe değişen. (B.D-İBDA)

*

MATLA’ Beyt’in İkinci Mısraı: 2894: YA’ZİD-Acı marul. Mehded… FUZUH-Gizli işlerin zâhir olup meydana çıkması: 894: FÜTUHAT… Matla’ Beyt’in Toplam Ebcedi: 4370: SERÎR-Taht. Abdülhakîm Koltuğu… SIFIR-Hiç. Yok. Boş. Beş. On. Bit. Zirve: 370: KUSTAR-Mizân. Ölçü. Bir şehre veya beldeye vâli olan kimse. Tüccar, tacir. Kesedar, sarraf… SARF-Harcama. Fazl. Men etme. Bir kimseyi yönlendirme. Kelime bilgisi. Kelime şekil bilgisi: 370: ŞİKEN-Kıvrım, büklüm. Koparan, parçalayan. (DAD harfi, Allah’ın “Alim” ismi, Kamer menzillerinden Sarfe’ye işaret eder… Üstadım’dan: Görmedim fikir çilesinden büyük işkence)… SARFE-Nurlu bir yıldız: 375= 1374: NEŞİTA-Bir şeyin aramaksızın bulunması. Ansızın bulunan nesne. Gâzilerin kastettikleri yere varmadan yolda buldukları nesne… MEHDÎ Mirzabeyoğlu: 374: MÜNFERİD-Tek başına. Hapishânede tek kişilik hücre. (Ezelî hasretten bir zelillik hissi, coşan kalb, taşan kalb, koşan kalb: TAG-I Sagir!)
 

ŞİİR SİSTEM
(BÜYÜK DOĞU-İBDA)

 
LEVHA: 13 Temmuz 1985… Murakabe yapar bir vaziyette ve cezbolmuş gibi bir hâldeyim… Kırmızı bir renk… Üstadım’ın ZÜBEYR diye kükreyen sesi… Haşyetle uyandım!..

*

YEVMİYE: Mart 1983… Üstadım, Mehmed Akif’in şiirin tebliğ ve telkin kanatları arasındaki yerini soranlara verdiği cevab: “Mehmed Akif’te bir tebliğ tarafı vardır… Ama böyle yarım yamalak söyleşilerle İslâm’ın telkini gerçekleşemez. Ben size onun bir İslâmî endişe taşıdığını söyleyebilirim… Ama aranan edib o değildir; bunu ayrıca ilâve ediyorum… Eğer “bu şair kimdir?” diye sorarsanız; Lebid’dir, Hassan’dır, Zübeyr’dir cevabını verebilirim!”

*

ZÜBEYR-Yazılı küçük şey. Mektub. Kırgızca “Cazz-kat; mektub. Nefsin şahidi, nefsin aynı, ısıran koparan, yâni kelâm. Takdim yazım”: 219: ŞEHİD-Şahidin mübalağalısı. Din uğruna ölen Müslüman… MİRZABEYOĞLU: 322: ŞEHÎD.

*

ŞİİR: 570: SİSTEM. (Kef harfinin Vav harfine kadar, Allah’ın isimleri, mertebeler ve Kamer menzillerini ihtiva eden ve “biri bozulursa diğeri onun yerine kaim olan” sistem bahsini hatırlayınız!)… ARŞ-Allah’ın kudret ve saltanatının tecelli yeri. En yüksek gök. Kef harfi ile işaretlenen kürsî mertebesi, Arş’ın taayyünü: 570: AŞR-On. On adetten birini almak. On etmek. (570’in onda biri, Amiye: Karışık. Hakikat. Çiftleşmek… Amije: Şâir. Karışmış… Taha: Çiftleşmek… Kalbüd, Kalıb, şekil. Gövde, beden, insan ve hayvan cesedi: 57: Mehdî Salih Mirzabeyoğlu… Kamer menzillerinden “Butayn”; mertebesi Levh-i Mahfuz, Allah’ın “Bais-Elçi gönderen” ismi tasarrufunda ve harflerden ebced değeri 5 “He” harfi ile gösterilen… Beş sayısı, eski yazıda sıfır şeklinde… 10 ise, nokta ile gösterilen… Allah Sevgilisi’nin Milâdî doğumu 571 olduğuna göre, “Aşr-On: 570”, yâni Nokta ile gösterilen, öyleyse BİR, doğumu icmal mertebesindeki “ân”dır; tafsil mertebesinde mâzi ve istikbâl, icmâl mertebesinde DEHR’in zımnındaki “ân”… O, topyekün zaman ve mekânın sahibidir;
Vâhid Allah ve Kul planında Vahîd O)… Malûm ifâdemiz: Topyekün İnsanlık, Peygamberlerden en sade müminine, Allah’ın rızasına uyanlar cümlesinden olarak bundan hisse sahibi… Üstadım’ın Gençliğe Hitabesi’nden: “Zaman bendedir ve mekân bana emanet şuurunda bir gençlik; bu gençliği karşımda görüyorum!..” YEVMİYE: “10 sene önce gelseydin, her şey başka olurdu, benim daha dinç olduğum bir zamanda; ama bir şey fark etmez!”… 571’den 1400 sene sonrası: 1971… Onun Yevmiye’de kastettiği birkaç yıl önce veya sonrası tarih… Aslında bir işaret… KEŞEF-Kamlumbağa. Dehr. İnsan: 400: KEŞF-Kakül, zülf. “Kafes”… Zaman, İcmâl-Topluluk mertebesinde ÂN olarak bilindimi, kronolojik zamanın her tarihi bir olur ve 1400’e dair çıkarılan tarihler farkı bunun değiştirmez… KRONOLOJİK tarih olarak: 1980: ŞERİAT… Bu cabası… Üstadım’ın bana ithaf ettiği Noktalamalar’dan: “Vazgeç şübheci akıl şu sefil acabadan / Cabadan geldin bari gitme cabadan!”… VAHİME-Vehim veren, şübhe veren: 57: MUCÎD-İcâd eden. Kemer. Tag. Hazır. Akl. Ölüm. (Ölüm akla yokluk olarak hitab eder!)… Bit, nokta, sıfır, zirve, yokluk, varlık özü; “yokluk sen de yoksun!”… ÜSTADIM’dan: “Sonsuzluk kervanı, peşinizde ben / Üç ayakla seken topal köpeğim!”… Müsadenizle, GUSTO Salih-Hâlis zevk; zevken idrak: 230= 1229: LENG Köpek-Topal köpek… Kronolojik tarihle peşinde olan, istikbâl olma ile ileridedir; ileri ve gerinin izâfiyet ifâdesi… Arıza, arize, “taşan, fazladan” ifâde edince, TAKDİM edilen geriden gelen olur; buna mukabil TAKDİM, takdim edilenlere sunanları ele alınca, başlangıç olur. Dikkat: Belirtilen bu husus, kıymet biçme anlamına gelmiyor. TAG, kervanın önünde arkasında, onlarda toplu bir mânâ, hadd-i zâtınca koşadursun, coşadursun, kervan keyfiyetini korusun, o keyfiyetle korunsun… Yine aynı şiirden: “Gidiyor, gidiyor, nurdan heykeller / Ufuk, önlerinde bayrak kulesi!”… BUT: Heykel, kalıb, suret… KAF: Arş’a işaret eden bir harf. Ufuk. Bir dağ adı… GUSTO: 101= 1100: KAF harfinin ebcedi… KULE: Kul-Eif… BAYRAK Kule(si): 451: MİTA’-Bir yerin son bulduğu yerin sonu. Geniş yol. Şeriat. Yolların birleştiği yer. (Ezel ve ebedin sahibi Allah Sevgilisi)… MÜTECEDDİD-Yenilenen, yenilenmiş olan. (İslâma muhatab anlayış; pörsümez yeni, solmaz renk): 451: SALİH Mirzabeyoğlu. (Tag, köprü; Vasıta sistem hatırda!)

*

ZÜBEYR bin Avvam. (R.A): 420: TEK-Koşma, seğirtme… Velâyette mucize varisliği, her zaman tek kişide tecelli eden bir makam; başta Allah Sevgilisi ve sonra Sahabîlerin “Aşere-i mübeşşire” diye anılan Kur’ân’la müjdelenmiş “10 Cennetlik”ten biri Zübeyr bin Avvam, bu makamın sahibi… ANKUR-Her nesnenin aslı. (Ânkur: Ân-Kur): 420: TECDİD-Yenileme, Yenilenme. Tazelenme… AŞEN-Her nesnenin kökü. Sözü kendi kanaatine göre söyleme. (Tarih muhasebesi ve tabiî ki bunun “İdeolocya-Vasıta Sistem”in aynı mânâsıyla BÜYÜK Doğu, keramet çapında bir iştir; bağlı olduğu Resûl’ün mucizevârisinden, Üstadım’dan. Kanaat belirtme haysiyetinde bir Vahid-i Kıyas’tır BD-İBDA): 420: FERENGİS-Zühre yıldızı, Târık, Çolpan, Venüs. (Zühre: Berraklık, safilik. Bolluk, bereket. Velüd, çok doğuran, çok eser veren… Üstadım’ın ÇİLE şiirinden: “Ben miyim arzı boynuzunda taşıyan öküz?”… Ve: “Ensemin örsünde bir demir balyoz / Kapandım yatağa son çare diye / Bir kanlı şafakta bana çil horoz / Yepyeni bir dünya etti hediye!”… BOĞA Burcu, yıldızı Zühre, vücutta tesir yeri Ense ve Boğaz, Simya’da Sabitleme safhası… TERAZİ Burcu, yıldızı Zühre, vücutta tesir yeri Kemer bölgesinde Böbrekler ve Damarlar, Simya’da Ulvileştirme-Alî safha; yararlıyı alan, yararsızı salan, kanı dolaştıran… HADÎS Horoza sövmeyiniz, o namaza uyandırandır!” … Ve cinlerin çekindiği!)… LÂM harfi, Allah’ın “Kahir-Her yüceliğe üstün” ismine, Kamer menzillerinden AVVA’ya işaret eder; bir yıldız kümesine… AVVA: 78: HAKÎM-Varlığın hakikatini muttasıf ve herşeyi yerli yerince eden… İBDA’: 78: BEV’-Kulaç, kulaçlama. Suyun içinde kolların ileriden geriye doğru çekilmesiyle ilerleme, çekilen suyun geriye atılması. Musallat olma, yapışma. (Batı-Gece-Sır, kendiliğinden muhatabına vermez; o erişilmesi gerekendir, nazlıdır, usûlünce muradın gerçekleştirildiğidir. Yüzüne bahsinde olduğu gibi, İnsanın çevre istidadını kendine uydurmasında, –çevrenin merkeze bağlılığı–, görünendir!)… AVA’: Avva’. Lâm harfine âit kamer menzili. Zelil kimse. (Zelil, ezel kökünden ve hayvanlar –canlı, beden– ile ilgili… Lâm-Parlak, parlayan. Ebcedi: 30: Tag-Taşkın, akur, savlet eden, hücum eden. Kemer. İcâd… AV: Kürtçe, “su” demek… AVÎ: Hırlayan. Uluyan… NEBH: Köpeğin uluyup, hırlaması… NEBH: Toprak. Kabarcık… NEBH: Bir şeyi tenbih etmek, unuttuğunu hatırlatmak. İnsan, “nisyan-unutmak” kelimesinden gelir. Ansızın bulunan. Yitik ki, müminin kayıb malı “hikmet”in onun olduğu hatırlanmalıdır. Ansızın yitirmek. Uykudan uyanmak. Şerefli olmak. Zâhir olmak, meşhur olmak)… AVVAM-(A’vam: Yıllar. Seneler. Sinler… Sagr: Sinler. Ön dişler. İçinde kale olan sahil şehri. Mağara… Sagir: Küçük çocuk… Sagar: Kadeh. Beden. Kalb): 128: MEVLÂNA-“Efendimiz, mevlâmız” anlamında Allah dostları için hürmet maksadıyla söylenmiştir. (Mevlâ: Rabb. Sahib. Mâlik. Köleyi azad eden. Kul için kullanılırken, azad olan anlamında!)… Rüyâ’da gelen mânâ olarak, “Necib”in Cim harfi, Mimdir… Da’va Cetvelinde MİM, Allah’ın “Malik” ismi ile ilgili… Malik, kulda “Şehid” anlamında… AVVAM: AVVA-M… Bir küme yıldızın maliki… Mucize varisleri, “Kalem ve Kılıç” ehlidirler ve dine böyle yardım ederler… KÜRSÎ-Abdülhakîm Koltuğu’nun, Kamer menzillerinden “Nesre-Yazı”ya hizası, bunun belirtmesi, “Ümmetlik liyakat”in aslî sahibleri Sahabîler kanadından davamızın hassasiyetine “bir hüccet daha”dır!

*

AŞİRE-İ Mübeşşire-(Aşere-On sayısı: 575: Şir’a-Şeriat. Bir ırmak veya su menbaından su içmek için girilen yol… Mübeşşere: Müjdelenenler… Allah Sevgilisi’nin kendilerine Cennetlik olduklarını müjdelediği Sahabîler: Hazret-i Ebubekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali, Hazret-i Abdurrahman bin Avf, Hazret-i Ubeyde bin Cerrah, Hazret-i Said, Hazret-i Sa’d bin Ebi Vakkas, Hazret-i Talha, Hazret-i Zübeyr bin Avvam… ZÜBEYR bin Avvam: Erkeklerin 5. olarak 15 yaşında İslâmı kabul eden ilklerden ve Allah Sevgilisi’ni muhafaza için ilk kılıç çekenlerden. Birçok gazada yer aldı ve yaralandı. Mısır’ın fethinde bulunanlardan biridir. Zengindi ve bütün malını varını, İslâm davasına harcadı. Namaz kılarken şehid edildi ve namazını Hazret-i Ali kıldırdı): 1122= 123: EFAİM-Vasî olmak, geniş olmak. (Efai: Engerek yılanları… Engürek: Gözbebeği… Afa’: Eşek sıpası… Ahkab: Yaban eşeği. Dil, lisan. Akreb… Ahkab: Uzun zamanlar)… SİPAS-Şükretme, dua etmek. (Kef harfi, Allah’ın “şükürleri ve duaları kabul edici” anlamındaki “Şekür” ismine ve Kürsî mertebesine işaret eder): 123: AMİD-Başlıca nokta. Önder, şef, kumandan. Rehber. Haber… UNAB-Büyük burun. Akıl. Batn, karın, kemer bölgesi. (İleride, koku alan, hisseden. Akıl, basar, kelb. Nefs, içgüdü): 123: ANNAB-Üzümcü. Gözcü. İdrak eden. Fehim. Raî, vâli, ruhî. Güvercin, haberci, yakın. (Engür: Üzüm)… MÜVEZZİ’-Postacı. Gazete satan. BAYİ, dağıtıcı. “Taha. Salih”: 123: MÜVEZZA’-Taksim olunmuş, paylaşılmış. (Maksim-Taksim edilecek yer. Suyun kollara ayrılma yeri. Musluk, savak. Çeşme. Göz, ayn: 240: KKM.)


Baran Dergisi 363. Sayı