MATLA’ Beyit: Gamze pür zehr çıkar çeşm-i tenek hûsundan / Kişver-i hüsnünün ejder doğar âhûsundan. — (Nedim)… “Gamze pür zehir çıkar iffet havalı gözden — İklimin güzelliğinden, ejder doğar ceylânından!”

*

GAMZE pür zehr-(Gamze: Süzgün bakış… Gamz: Gizli olmak. Yumuşak muamele. İhmal etmek, tehir. Çukur yer. Hakikat… Gamıza-Çukur yer. Anlaşılması güç ince mesele. Karışık söz. Maruf ve mübeyyin olmayan hesab: 1846: Rahme-Kartal. Rahmet. Muhabbet… Müverrih-Tarihçi. Tarih yazan. Dat. İlim. Ebced hesabıyla tarih düşüren kimse: 846: Müverrah-Tarih konulmuş, tarihi belli… Merşuş-Saçılmış, dağılmış. Nesre: 846: Müehher-Tehir edilmiş): 1466: ÜSTAD… TEMYİZ-Bir şeyi diğerinden seçip tarif etmek. Belirsiz olan kelime ve sayıları belirli hâle koymak. Muarife etmek: 467: VETİN-Kalb damarı. Şâh damarı. Yakınlık. Belkemiği iliği. (Terazî –Mizân– Burcu, unsuru Hava, yıldızı Zühre, vücutta tesir yeri kemer bölgesinde Damarlar ve bağırdaklar, Simya’da “süblimleştirme-Ulvî, âlî, yüce, ulu” safhası… Aslan –Esed– Burcu, unsuru Ateş, yıldızı Güneş, vücutta tesir yeri Kalb ve sırt, Simya’da Sindirme safhası)… TENZEDE-Sessiz, sâkin, susmuş: 467: TESECCÜD-Secde. Bitki hareketi. (Vetîn: Ve-Tîn… Tîn: İncir… Tîn Suresi’ne “belde” anlamında ve Mekke’yi kastederek, “Ve-Tîn Sûresi” de denir; Allah’ın üzerine yemin etmesi, mânevî tarafı… Sad harfi, Allah’ın “Mümit-Ölümü yaratan” ismine, Toprak mertebesine, Kamer menzillerinden “belde”ye işaret eder… Secde yönü Kâbe de, Mekke’de… İncir, tek kabuk içinde bin çekirdekçiği ile insanlara da teşbih olunmuştur… İngilizce, Grub: Topluluk. Toprağı kazımak. Larva. Yiyecek. Yemek. Kök sökmek… “Toprağı kazımak” deyince “Bakr-Öküz, inek” ve tâbiî ki Boğa Burcu hatırlanmalı: Unsuru torak, yıldızı zühre, vücutta tesir yeri “ense ve boğaz”, Simya’da katılaştırma safhası… Rüyâ’da gelen mânâ: Musa Bey, çiçeği kökünden söküyor… Tine: Balçık. Hilkat, yaradılış… Hemze, Allah’ın “Bedi’-Yaratıcı” ismine, İlk Akıl mertebesine, Kamer menzillerinden Seretan’a işaret eder… Hilâl: 66: Su. “Acı. Keskin”… Üstadım’dan: Bıçaklarım su oldu boyuna bilenmekten / Yandı benlik madenim boyuna törpülenmekten!)

*

ÇEŞM-İ tenek husundan. (Çeşm: Göz. Ayn. Dide. “İdrak”… Ayn harfi, Allah’ın “Bâtın” ismine, Tabiat mertebesine, Kamer menzillerinden Süreyya’ya işaret eder; yıldızların dizildiği iplik, akl, gerdanlık, dönen ve boyun’a… Bâtın: İçyüz… Kabkab-Batn. Karın: 404: İbrar-Edilen yeminin doğru olduğu tasdik edilme… Tenek: Hava… Tenek: Saç gibi şeyleri kesmek için kullanılan kesici âlet… Azerî dilinde, Tenek: Asma filizi, asma dalı, üzüm kütüğü… Hu: Allah zikrinde O’nu kasıd deyiş. Hüviyet kelimesini ifâde eden bir mânâ ve yazılışı aynı… Hus: Dikmek. İki şeyi bir araya getirmek. Terzilik. Darlık vermek. Hayat… Te harfi, Allah’ın “Kâbid-Kısıcı, sıkıcı” ismi, Esîr mertebesi ve Kamer menzillerinden “Kalb” hatırlanmalı… İlmin, iki bilinen şeyden üçüncüsünün çıkması olduğu hatırlanırsa, üçüncünün, sıkılan eseri olduğu anlaşılır. Yine Kamer menzillerinde harfle ifâde edilen “konak-durak-ev” tâbiri, yâni harflerin “ev-konak” olması, genel içinde bir özel belirten harflerin herbirinin “kısılma-sıkılma” eseri oluşunu ifâde eder. Bir de “kabz” denilen kalbin bâtınî sıkıntısı var ki, o da Allah’ın “her sıkıntı içinde bir rahmet ve rahatlık” bulunduğu hikmetiyle bitişik… “Hafakan” tâbiri içine giren “Hafıkan-Doğu ve Batı” tâbiri de, bahsettiğimiz hususlarla içiçe, renk renk mânâlarıyla görülür… Hus: Bir kavmin üzerine nazil olan “umur-emirler, işler, maddeler hususlar”… Hazret-i Ömer: “Aklı olanın, dini de olur!”… Din: Yol… Aklın öncüsü, Kemer bölgesi; Allah’ın bütün varlık tabakalarında hazır ismi,  maddî ve manevî rızık veren ve terbiye eden “Rabb” ismidir. Beden, ruhun bineği ve nefs, böylece ezel istihkakıyla yaratılan; beden temeli, “Kabkab-Batn, mide” ile merkezleşiyor ve “batn-içyüz” anlamıyla zaten kolayından “Bâtın”ı işaretliyor…  O bâtın, hayat soyundan ve nefs tâbiriyle hem “hayvan-canlı”ya, hem saf ruha bakıcı yönlerinde, ruh kanadı “irade sahibi-seçici” VALİ rolünde görünüyor; işin içine “akıl” girince, sadece “beden-hayvan” değil, akıl verilerinin de arzedildiği yer kalbte “vicdan”, Simya’da sindirim safhası olarak –maddi– yönüyle gösterilen değerlendirmenin manevî mecazına da misâl oluyor… Tasavvuf’ta Güneş’in Allah’a teşbih edilmesi bilinen; Aslan Burcu, unsuru ateş, yıldızı Güneş, vücutta tesir yeri “kalb” ve “sırt”…  SIRT, “görülmez, bilinmez, sır, karanlık” mânâsıyla, İSTİKBÂL’e de karşı… Bâtın’ın kemer bölgesinden Kalb’e kadar hep “ya ötesi?” şeklinde ezel ve ebede bakışı meselesi, sanırım tamam… Husun: Korunacak yerler. Kaleler… Husn: Hadde riâyet, riyazet, iffet… Yevmiye: Göze yasak yok derler, asıl yasak göze; böyle önüm açık olur, bakmayacaksın!): 1583: İFTİRAZ-Farz kılma, vâcib olma… MÜTEKADDİM-Takdim olunan sunulan: 584: TEFAKKUD-Arayıp sorma… FASİC-Semiz. Şişman. (Gayn: Susuzluk. Şişman kadın… Gayn harfi, Allah’ın “Zahir” ismine, Küllî Cisim mertebesine ve Kamer menzillerinden “Re’su’l Cevza-Sabit ikizler”e işaret eder… Cevza Burcu, “Hava” unsuruyla ilgili… Zahir: Görünen, Aşikâr olan. Açık, belli, meydanda olan. Görünüşe göre, şübhesiz. Suret. Dış yüz. Anlaşılan. Meğer. Galiba. Zannederim. Elbette… Zahir: Parlak. Hüsn ve safvet üzere olan… Zahir: Engin denizler. Taşkın, coşkun. Semiz, şişman… TAG: Aşan, taşan. Taşkın. Köpek. Basar. Kemer. İçgüdü, sezgi… Zahir: Kuvvetli deve. Yardım eden. Geriden gelen kuvvet… Zahire: Azık. Zehr… Romence, Apa: Su. Acı… Fransızca, Su: Obje. Nesne. Bilinen… İngilizce, Aku: Su. Sivri. Keskin… Ab: Su. Yağmur. Letafet. İtibar. İffet, namus. Vakar. Cilâ. Keskinlik… Abb: Nur… Zükre: Şarab konulan kab. “Kalb”… Zükre: Peklik, sıkılık. Keskinlik. “Su”… Zükr: Kalbte olan düşünce… Kabkab-Mide. Batn. Kemer: 404: Taç. Arş, Kürsî… Kâinat’ı su kuşatır ve Allah onu istivası üzerine kurulmuş Arş tabakas ile: Taç… Kaf harfî, Allah’ın “Muhît” ismine Arş Tabakası’na ve Zira’ya işaret eder; tohum ekme, tarlayı yarma ve sürmeye): 584: TEDEFFUK-Suyun fışkırması. Atılmak. Dökülmek. Feyz. Taşan… ESABÎ-Gayet güzel ve beyaz göz: 584: İKTİFA-Ardından gitmek. Takviye kuvveti.

*

HUSUN-Kaleler. Korunacak yerler: 154: MÜNSEDD-Seddedilen, kapanan. (Rahman Sûresi 20. âyette bahsedilen, “Layabgıyan” sırrı, iki denizin birleşmesine mani Berzah’ta ezel ve ebed)… KADÎM-Evveli bilinmeyen zaman. Ezel. Evveli bilinmeyen hâl ve keyfiyet: 154: H-USUN. (Us: Akıl… Husun: İlk Akıl’ın… Hemze, Allah’ın “Bedi’-Yaratıcı” ismine âit “İlk Akıl” mertebesini ve Kamer menzillerinden “Seretan’ı hatırla; Yengeç Burcu’nda ve unsuru “su” olan Kameri… Su: Sin. İnsan. İnsan için. Allah’ın “Muhyî-Hayat veren” ismiyle ilgili mertebe. Kamer menzillerinden de “Neam” ile; ezel, “evet, beli”, ihsan, atiye, gıda, yemek… HA harfî, Allah’ın “Âhir” ismine, şekil veren ama kendi o şekil olmayan “Heba” mertebesine, Kamer menzillerinden de “Deberan-Çözülen” ile ilgilidir… Ezel ve Ebed’in insanda birleştiği bir kere daha görülmüş oldu; hâlde gerçekleşmiş mazi ve bilinmez istikbâl, dünya hayatımızın olağanı… Akl: Akıl. İp. Ölüm… Akıl: Uyanık. Huşyar, kalbte berzah. Akıllı, sakin… AKİLE: Baba, –ilim ve hayâlle ilgili, akraba… Akile: Ekleden, yiyen… Kassah-Sırtlan. Isıran. Koparan. Yiyen.  Yakınlık. Güvercin, haber; Raî, Vâli: 169: Rahman Sûresi’nin 19-20. âyeti… Akile’nin çoğulu, Ekele: Çok yiyenler… Ekl: Yemek yeme… Ekle-Bir kez doyuncaya kadar yemek. Ezel: 59: Mehdî… Akıle-Uyanık. Huşyar: 201= 1200: Ebu Süleyman-Hâlid bin Velid’in “Horoz” anlamında lâkabı… Ceyl-Yengeç: 43: Çem-Taam. Yemek… Ezel ve Ebed’e yordum, Üstadım’dan: Sen kaçan ürkek bir ceylânsın dağda, / Ben peşine düşmüş bir canavarım, / İsterse bütün dünyayı çağır imdada, / Bir sen varsın dünyada, bir de ben varım!)… SEFUH-Dökülmüş su: 154: CÜSMAN-Organlarla beraber vücudun tamamı. Her nesnenin cisim ve cesedi… KADEMÎ-Ezelle ilgili. Ayakla ilgili. Ayağa mensub: 154: MEHDÎ Muhammed… 1983 tarihli “Kayan Yıldız Sırrı”ndan: “Gökyüzünde bir bulut şeffaf kuyruklu balık / Nazlı nazlı süzülür kıyısında seherin / Rüzgâr toplayan yelken hayret ve sonsuz açlık / Aşkımın şarkısında va’dolunmuş eserim!”… BALIK Burcu, unsuru su, tabiatı soğuk ve nemli, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri ayaklar, Simya’da “Yansıtma” safhası.

*

KİŞVER-İ Hüsn-Güzel ülke, güzel: 644: EBU Hâlid: Kelb, kurt, köpek. Canavar. Bu mânâda hassa, zâtına mahsus kuvvet; ebed izi süren… AMED’li Mustafa Seyyid Nur: 644: MUSTAKDİM-İleride ve önde bulunan. Çok ayaklı olan. (Mus: Su. Bıçak. Zaman. MÜZ… Takdim: Kaptan Kusto Müslüman –Dünya Çapında Bir Hâdise– İş ve Zaman Ölçüsü)… TERACİM-Tercümeler. Ter incisi,  inci teri. “Ezel incisi, ezel teri; durum ve gelecek hâli”: 644: DAHİL-Yabancı, muhacir, sığınmış. Birisinin içyüzü. Birisinin bütün gizli işlerine vakıf olan sırdaşı, dostu. Bir dilden diğerine geçen kelime. (Levha: 2 Ekim 1984… Bir kız… Ahlâklı olma mânâsına ona sağlamlıktan bahsediyorum… Bana gayet cüretkâr bir ifâde ile, “muhacir kızlar sağlam olur!” diyor… Kendini kastediyor… Şaşırıyorum… Sonra su koyar vaziyet olunca, annesi farkediyor… Yataktan düşüyorum… Sonra annesi, sitem ve nasihat karışımı ona söylüyor ama, ben elimdeki kâğıttan okuyorum… “Korunmak için 9 salâvat getirmeli!” diye yazıyor!)… Kef harfi, Allah’ın şükürleri kabul edici ismi, Kürsî Mertebesi?

*

EJDER Doğar Ahûsundan: 267: MUAVVEZETAN-Kur’ân’ın son Sûreleri Felâk ve Nas… SÜVAR-Ata binmiş. Suvari. Kaptan: 267: BERNİYE-Büyük küb. Nebat ufku, hurma cinsi. Küçük horoz. (Hâlid bin Velid Hazretleri’nin “Ebu Süleyman-Horoz” lâkabı hatırda)… BÜRSAN-Ejderha, büyük yılan: 313: MİRZABEYOĞLU… BÜRSUN-Develere vurulan bir nevi damga, mühür, hatm. İnsan eli. Vahşî hayvanların pençesi: 752: HAKAN… MESURE-Rivayetle öğretilmiş meşhur ve mühim haberler. Ecdattan rivayet edilmiş. Meşhur. İtibarlı. Bir kılıç ismi: 752: KERAMET-İ Kevniye. “Bilinen keramet”… LEVHA: 1 Ekim 2004… Bursa’daki evin –ikincikat– sokağa bakan salonundayım. Sokak tarafından pencereye yarım metre uzaklıkta bulunan bir Karayılan kafası ki, üç dört kol kalınlığında ve karşı eve uzanan, ötesi görünmeyen gövdesiyle belki 10-15 metre uzunluğunda. Cama mı vuracak diye ürküntü ile bakarken, kafasını ve gövdesini çok canlı ve net seyrediyorum. Bir nevi müren –yılan, balık– kafası gibi. Elimdeki sopayla gitsin diye dürtüyorum, fakat oralı olmuyor, gevşek bir hâli var. Korkmuyorum ama, ânî bir hareket yapar mı diye, tedbirsiz davrandığımı da düşünüyorum.

*

MATLA’ Beyit’in Birinci Mısraı: 3363: KANTARA-Taştan yapılan kemerli büyük köprü. (Silâm: Hamd –Kürsî–, su, taş… Köprü: Berzah… Kantar: Ağırlık ölçen bir âlet. 40 okka. Hudutsuz bir ölçü. Terazi)… ENBUŞE-Ağaç kökleri. Toprakta yumrulanan patates gibi aslı kök nebat, sebze: 364: İBŞAŞ-Bazı bitkilerin ve çiçeklerin birbirine sarılıp karışması… AŞİNE-Yumurta. (Aşine: Aşı Ne?): 366: ŞAHDANE-İri inci tanesi. Kenevir, esrar tohumu… YA’FUR-Allah Sevgilisi’nin merkebinin ismi. Tüyleri toprak renginde ceylân –ahû– yavrusu. Gecenin beşte veya altıda biri. (Ceyl: Yengeç… Yengeç Burcu’nun seyyaresi Ay… Ahkab: Yabanî eşek. Dil, lisân… Ahkab: Uzun zamanlar): 366: USUR-Asırlar… KIRVAN-Kafile, kervan. Dünyanın her tarafı. Doğu ve Batı: 366: USARE-Sıkılmış şeylerden çıkan su. Öz su. Vücud bezlerinden, iç organlardan akan - faydalı su.

*

MATLA’ Beyt’in İkinci Mısraı: 2318: MÜRCİA-Sonunda marifeti olan şey…  HADUŞ-Pire. Zirve. Sıfır. Beş. Nokta: 318: BEYKUR-Sığır. (Boğa Burcu hatırlanmalı…  Sevr-Boğa. Öküz. Boğa burcu. Dünyayı taşıyan 4 melekten biri: 706:  Fikir Kahramanı… Mahlul-Delinmiş, öbür tarafına işlenmiş olan şey. Abdülhakîm Koltuğu: 706: İktidar-Güç, kuvvet, takat. Yapabilmek)… İRZİM-Sağlam, dayanıklı,  sert. Bek, istikbâl, öncü, rehber. Şiddetli toplayıcı: 318: FÜRZEL-Sırtlan eniği… SERETAN-Yengeç. Kanser hastalığı. Kamer menzillerindendir; Hemze, Allah’ın “Bedi’-Yaratıcı ismi” ve “İlk Akıl” mertebesi ile ilgili: 320: MÜLKGİR-Padişah, hükümdar.

*

FERZAH-Akreb isimlerinden biri: 5681: FIRAT-Tatlı su. Bir nehir ismi. Tarif. Gölge. Kurban. Tıbb… HACEGÂN-Hocalar: 686: HUDAYGÂN-Büyük hükümdar, yüce sultan.
 

SENE 1975 - 1979
(İSTİRİDYE İÇİNDE İNCİ)

 
LEVHA: 30 Aralık 1989… Moro Destanı –Aydınlık Savaşçıları– üzerine birşeyler konuşuyoruz… Onda tersine dönüşler olduğu!..

*

MORO Destanı - Yayınlandığı sene: 1979: KABZ Ü BAST-Bunalma, sıkılma ve ferahlama. İfâde ve beyana geçme... MORO Destanı: 767: MEKZEBE-Masal. Mesel. Gölgelik… TEŞAVÜS-Gururlanıp gözucuyla bakmak: 767: HAVAKÎN-Hükümdarlar, hakanlar, başbuğlar. Kut’lular. Hava tabakası… FURKAN Sûresi, Berzah ve ilgili 53. âyeti: 5761= 766: SERVAKT-Vaktin sahibi… TENVİŞ-Ziyafete davet etme: 766: AZİNE-Cuma ve Bayram günü… İSTİKDAR-Allah’tan hayırlı şeyler olmasını dileme: 766: ZELUL-Yumuşak huylu. İnsanların emrindeki yeryüzünün hâli. Allah’a itaati tam olan. Hecin devesi… HECİN: Arab atı ile diğer bir cinsten doğan melez bir at. Pek hızlı yürüyen bir deve cinsi… HECİN: He-Cin… He harfi, Allah’ın “Bais-Elçi gönderen” ismine Levh-i Mahfuz mertebesine ve Kamer menzillerinden “Butayn-Batınlık”a işaret eder… Cin, Romen Lûgatı’nda “Genio-Jeni-Öz” demek.

*

MEKZEBE: Mek-Ze-Be… Me’k: Göz pınarı… Meka: Tilki, tavşan ve bunlara benzer hayvanlar. Canavarların inleri ve yatakları. “Ebu Halid’in, canavar, tag, kemer, geçit” oluşunu hatırla… Ze harfi hakkında; Muhyiddin-i Arabî Hazretleri: “Ze’de bir sır var ki mânâsını iyi araştırdığında / İşin ruhunun hakikati onu söyler sana / Hikmetiyle bir kalbe tecelli ettiğinde / Tenzih hâlinden “gayb olma-tecrid”te onu ihtiyaçsız kılar / O hâlde münezzeh zâtın harflerinde yoktur / Ondan başka bilgiyi tahkik eden - onu bilebilen!”… ZE harfi, şehadet, ceberrut ve kahır âlemindendir; hâkimiyeti “hayvanlar-canlılar”da ortaya çıkar, tabiatı sıcaklık ve kuruluk, unsuru ateş… Ahlâk, hâl ve kerametler, buna âit… Tenzihte –tecridte–istikamet tutturulduğunda, ZE harfini hatırla; o, başka bir harfte olmayan meziyetle, bilgiyi tahkik eden ve bilebilen keyfiyettir… O, Allah’ın “Hayy” ismine, Hava Mertebesine, Kamer menzillerinden “Ze-Zu-Sahib”e işaret eder… BE harfi için, Muhyiddin-i Arabî Hazretleri: “Arif Şiblî için BE muteberdir / Noktasında ise kalb için bir hatırlatma / Yüksek “ubudiyyet-kulluk” sırrı ona karışmıştır / Bu sebeble Hakk’ın naibi oldu / Dikkat ediniz Bismillah ifâdesinde / Bi ismin yerini alır / İşte bu ölçüdür - hakikati düşünülmez mi?”… BE harfi, Mülk, Şehadet ve Kahır âlemindendir; yolun başı ve sonu ona âittir. Hakimiyeti cisimlerde ortaya çıkar. Tabiatı sıcaklık ve kuruluk, unsuru ateşdir; tabiatına benzer herşey ondan meydana gelir… O, Allah’ın “Lâtif” ismi, Cinler mertebesi, Kamer menzillerinden “Mukadem min ed delâle” işaret eder; “Tehir edilmiş, sonraya bırakılmış takdim”e… Ahir, sonra, istikbâl; Kırgız dilinde “sağlam”… TAKDİM yazımı, takdim edilişimi böylece takdim ederim!..

*

İngilizce, HOMERUS-Destan şairi. Eski Yunan’da “İlyade” ve “Odise” destanlarının yazarının ismi. Argoda ve lâkab olarak, İstakoz: 321: HOME-RUS. “Hırslı insan”… KURTUBÎ-Hâlid bin Velid Hazretleri’nin bir kılıcı: 321: ÇARENÛS-Kader, alınyazısı… İSTAKOZ-Denizlerde yaşayan Yengeçgiller familyasından, çok uzun göçleri ve bu yürüşte nizamî tutumlarıyla ve cesaretleriyle dikkati çeken, içinden kıymetli inci çıkarabilen bir hayvan türü: 605: KURKUR-Büyük gemi… İSTAKOZ: İSTE-KOZ… KOZ: Kâğıt oyununda alıcı kâğıt. Toparlak. Karşısındakini altedecek kuvvetli şey. Ceviz. (Koza: Feylak. Büyük adam. Çok asker. İpek böceği kozası)… Cevz: Her nesnenin ortası. Göbek… İKİZLER Burcu, Lâtince ismi “Gemini”;  gemi, nefs ve ikizler, “bir ben var bende, benden içeri!”…  Batı’da insanın kendi iç hâlini böyle nesneleştirmesi, Descartes’ten başlar… Bu Burc’un unsuru “hava”, tabiatı sıcak ve nemli, yıldızı Utarid, vücutta tesir yeri “akciğerler ve kollar”, Simya’da sabitleme safhası. (İngilizce’de koltuk, “kolları olan, kollu sandalye” demek:  Armchair… Arm: İnatçılık. Kafa tutma… Armâ’: Alaca yılan. Erkam, sayılar… İngilizce, Army: Ordu, kuşatan… Abdülhakîm Koltuğu’nu hatırla!)… TEGAVVÜR-Derine dalma, derin düşünce. “Müz”. Bir şeyin esasını araştırma. Cüst: 605: HADACİR-Sırtlan. “Ezelden ebede iz üstünde”… ŞÜKUR-(Kürsî mertebesi): 606: TARE-Defa, kerre… KASAH-Sırtlan. “Müz”: 169: KUST-Topalak otu. Arab şâirlerin mecazî aşk kahramanlarına verdiği isim, sûadî. “Müz”… RAHMAN Sûresi, 19-20. âyet-(Meâli: Allah iki denizi salmış birbirlerine kavuşuyorlar / Ama aralarında birleşmelerine engel, Berzah’ta lâyabgıyan var; mani’… Layabgıyan, “bulamamacasına arama” hikmeti kuşatan olarak, “ezel ve ebedler” boyudur): 3166= 169: KIST-Hisse. Nasib. Mizan. Adalet etmek. Parça parça verilen hediye, edilen ihsan. “Nazil olan. Düşen. Halleden”.

*

DESTAN-Eller. Hikâyeler: 515: BASTAN-Tarih. Mazi, geçmiş zaman. Eski. Engare… MİD’AT-Şehrin burcu. (Mesafe isimli 1985 tarihli şiirimden: Şehir burcunda ilân deniz dibinde inci / Parlak Ay’ın altında ferah feza sevinci / Gemide hazır dalgıç bilmez fettan ne kinci / Cilve ile çağırır erdim sanınca haşlar!): 515: MUTAVASSIT-Arada vasıtalık eden. Kemer. Tag… MÜBTEDİ’-Yeni bir şey icad eden: 516= 1515: KIYADET-Kumanda. Kumandanlık. Kaptanlık… ALLAH Sevgilisi’nin doğum tarihi: 571= 1570: AŞR-On. On etmek. (10 sayısı, Nokta işareti ile gösterilen. 5 sayısı da 0 ile gösterilen)… ŞİİR: 570: SİSTEM.

*

İspanyolca, BOGAVANTE-İstakoz: 487: CELCELUTİYE-Hazret-i Ali tarafından cifr ve ebced hesabiyle tertib edilen Süryanice bir kaside. Esas mânâsı “Bedi’ ” demektir… SEYYİD Fehim Arvasî: 487: İFTAH-Seğirtmek. Tez tez soluk alma. Tez demeti insan, İslâm. (İf: Vakit… Tah: Hamur, tıynet… Hatif: Gaibten haber veren cinnî. Görünmeyen seslenici)… TAHMİL-Yüklemek. Bir kimse üzerine bir iş bırakmak: 488: TAHNİK-Fikrini düzeltmek… HATF-Ölmek. Vefat. Bulut. Cima, birleşmek. (Cim, ebcedi: 3: Seyyid Fehim Hazretleri, Abdülhakîm Arvasî Hazretleri, Üstadım): 488: FETH-Açma, başlama, zabtetme. Ele geçirme. Zafer. Nusret. Faydalı şeyleri elde etmek için yolları açmak… MÜHİMMAT-Gerekli malzeme. Mühimler: 486: TELEVVÜN-Renkten renge girme.


Baran Dergisi 359. Sayı