Polonya Başbakanı Donald Tusk, kararı "Almanya ile aramızdaki asimetrik duruma daha fazla göz yumamayız. Sabrımız tükendi" sözleriyle savundu. Kriz, Berlin'in 1 Mayıs-15 Haziran arasında Polonya'da parmak izi bırakan 1000'den fazla sığınmacıyı geri göndermesiyle tırmanışa geçmişti.
Sınırlar Siyasi Vitrine Dönüşüyor
Polonya'nın hamlesi, sadece bir dış politika tepkisi olmanın ötesinde, Başbakan Tusk'ın iç siyasetteki rakiplerine karşı oynadığı bir satranç hamlesi olarak görülüyor. Milliyetçi muhalefet ve Cumhurbaşkanı Andrzej Duda tarafından "Berlin'in göçmen deposu olmayı kabullenmekle" eleştirilen Tusk, bu kararla hem "sınırda sertlik" mesajı vererek muhalefetin elinden en büyük kozunu almayı hem de sonbahardaki yerel seçimler öncesi seçmen tabanını konsolide etmeyi hedefliyor. Sınır kapıları, ulusal güvenlik meselesi olduğu kadar bir iç politika vitrinine dönüşmüş durumda.
Ticaret Yolları Kilitlenebilir, Ekonomi Yavaşlayabilir
Kararın en somut etkisinin, Avrupa'nın can damarı sayılan A2 (Berlin-Varşova) ve A12 otoyollarında yaşanması bekleniyor. Kontrollerin başlamasıyla saatleri bulabilecek tır kuyruklarının oluşması, özellikle "tam zamanında üretim" (just-in-time) prensibiyle çalışan otomotiv ve makine sanayilerinde ciddi tedarik zinciri aksamalarına yol açabilir. Bu durum, Polonya-Almanya arasındaki yıllık 150 milyar avroyu aşan ticaret hacmini tehdit eden ve tüm Avrupa ekonomisini yavaşlatabilecek bir risk olarak masada duruyor.
Schengen'in Fişi Çekilir mi?
Polonya'nın kararı, Schengen sistemindeki "geçici" kontrollerin nasıl kalıcı hale geldiğinin son örneği. Halihazırda Almanya, Avusturya ve Danimarka gibi ülkelerin çeşitli gerekçelerle sınır kontrolleri uyguladığı bir ortamda, Polonya'nın da bu kervana katılması, serbest dolaşım rejiminin fiilen delikli bir yapıya dönüştüğü endişelerini artırıyor. Uzmanlar, bu "misilleme zincirinin" diğer ülkelere de yayılarak Schengen'in temel felsefesini tamamen işlevsiz bırakabileceği uyarısında bulunuyor.
Doğu Cephesinde Yeni Koordinasyon
Kararın Litvanya boyutunda ise farklı bir strateji göze çarpıyor. Polonya, bu kontrolle Belarus'un Minsk yönetiminin "hibrit göç baskısı" altında olan Litvanya üzerinden gelen düzensiz göçü filtrelemeyi amaçlıyor. Vilnius yönetiminin kararı "ortak çıkar" olarak nitelemesi ve ticari sevkiyatlar için "yeşil koridor" önermesi, iki ülkenin doğu kanadında yeni bir güvenlik ve göç koordinasyonu oluşturduğuna işaret ediyor.
Sonuç olarak, Varşova'nın 7 Temmuz hamlesi, Avrupa'da göç, ticaret ve siyasetin ne kadar iç içe geçtiğini bir kez daha gözler önüne serdi. "Geçici" olarak sunulan bu adımın, kıtanın geleceğini şekillendirecek kalıcı bir krize dönüşüp dönüşmeyeceğini zaman gösterecek.