UAEA 69. Genel Konferansı’nda Orta Doğu ile ilgili kritik karar kabul edildi; 120 lehte, 0 aleyhte, 7 çekimser oyla sonuçlanan kararda, Orta Doğu’da nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge kurulması ve bölgedeki tüm ülkelerin NPT’ye katılması öngörülüyor. Ancak Batı’nın iki yüzlülüğü bir kez daha meydanda: Kendi ellerinde nükleer silah bulunduran ABD ve diğer güçler, Müslüman ülkelere hâlâ baskı uyguluyor, üsteleme yapıyor. Öte yandan Orta Doğu’da nükleer silah sahibi olduğu bilinen terörist İsrail’e dokunulmaması, uluslararası sahnede en büyük sahtekârlık ve çifte standardın simgesi.
Barış ve güvenlik tedbirleri, terörist Yahudilere muaf mı?
Kararda, bölgedeki tüm ülkelerden nükleer faaliyetlerini UAEA denetimine açmaları ve nükleer silah üretme, geliştirme, test etme veya edinme gibi eylemlerden kaçınmaları talep ediliyor. Resmî dil bunu barış ve güvenlik için ifade ediyor olsa da, alt satırda Batı’nın Müslüman coğrafyaya uyguladığı baskı ve çifte standart saklı. Nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge kurulacak deniyor, ama kimse İsrail’in ayrıcalığını sorgulamıyor; sessizlik, sahadaki gerçekleri örtmeye yetmiyor.
Cellatlarına kendilerini sunanlar
Dahası, İslam ülkelerinin başındaki hain ve Batıcı simalar, dünden razı, hevesli ve teslimiyetçi bir tavırla bu örtülü işgale koşuyor. Nükleer tehdide karşı durmak bir yana, Batı’nın ve İsrail’in çizdiği sınırları kabul edip boyun eğiyorlar; bu, bölge halkları için ayrı bir felaket.
Mısır Dışişleri Bakanlığı, 13 Eylül’de yaptığı açıklamada, NPT’nin evrensel hâle getirilmesi ve tüm ülkelerin UAEA denetimine tabi olması gerektiğini yineledi. Ancak bu çağrı sahada sadece Müslüman ülkelere uygulanıyor; İsrail’in ayrıcalığı kimseyi rahatsız etmiyor. Yani uluslararası adaletin yokluğu, diplomatik maskelerin ardında durmadan ortaya çıkıyor.
Rusya üzerinden çifte standart
UAEA ayrıca Ukrayna’daki nükleer tesislerle ilgili karar aldı. Rusya’nın Zaporijya NGS’deki askeri faaliyetlerini derhal durdurması talep edildi; karar, Batı’nın kendi belirlediği coğrafyalarda müdahale hakkını nasıl keyfi kullandığını bir kez daha gösteriyor. Orta Doğu’da aynı keyfiyet, Müslüman ülkelerin üzerine uygulanıyor; adalet ve eşitlik sadece söylemde kalıyor.