Yaşar Kemal’in CHP dönemine dair aktardığı ifadeler, dönemin kültürel tahribatını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Yazar, yüzlerce eşsiz ağıtın jandarmalar tarafından yakıldığını belirterek, “o müthiş ağıtlarımız dünyanın en güzel şaheserleriydi, elimden aldılar, çoğunu poliste, jandarma sobada yakıyor” sözleriyle yaşanan kaybı anlatıyor.
Tekkelere ilişkin değerlendirmesinde ise, bu yapıların birer kültür merkezi olduğunu vurgulayıp, “kapatıyorsun dejenere oluyorlar diyorsun ama kitaplarını niye yakıyorsunuz?” diyerek o dönemin zulmünü dile getirdi. Dede Korkut destanlarının Anadolu’daki tekke kütüphanelerinde bulunduğunu, eserler yakılmasaydı bugün Türkiye’nin 6 nüshayla sınırlı kalmayacağını ifade ediyor.
Yaşar Kemal’in anlatımında Âşık Veysel’in yaşadığı baskılar da önemli bir yer tutuyor. Hem Aşık Veysel’in hem Ahmet Kutsi Tecer’in aktardığına göre, halk şairleri gecesi için çağrılan Aşık Veysel, defalarca jandarma baskısıyla sazı elinden alındığı için gitmekten çekiniyor. Yediği dayakları ve sazının “gerici alet” denilerek karakolda yakılmasını anlatan Veysel’in hikâyesi, dönemin kültürel yaklaşımının sertliğini gözler önüne seriyor. Yaşar Kemal, tüm bu yaşananlara rağmen “memleket nelerden geçmedi, hâlâ ayakta” sözleriyle anlatımını tamamlıyor.