Muhalif kesimler dâhil toplumun geniş kesimlerinin bu anlayışı benimsemesi, yalnızca Filistinlilere karşı değil, bütün insanlığa karşı beslenen derin nefretin somut göstergesidir. “Masum yok” anlayışı, sadece Gazze’deki sivillerin öldürülmesine değil, insanlık değerlerinin topyekûn yok sayılmasına da kapı aralıyor.
Gazze’de her gün çocuklar, kadınlar ve yaşlılar hedef alınırken, yahudi kamuoyunda oluşturulan bu çarpık algı, işlenen toplu kıyımları meşrulaştıran zehirli bir zemin hâline gelmiş durumda. Bu zihniyet, yalnızca Filistin halkını değil, tüm insanlığı düşman gören ve topyekûn imha etmeyi haklı gösteren bir yaklaşımı besliyor.
Yahudinin topyekûn düşmanlığı
Son dönemde artan saldırılar da bunun göstergesi. Petah Tikva’da bir Filistinli otobüs şoförü, “Araplara ölüm” sloganları atan Yahudi gençlerin saldırısına uğradı. Kudüs’te ise Beitar Jerusalem taraftarları, yenilginin ardından iki Filistinli sürücüyü linç etmeye kalkıştı; yüzlerce kişi hep bir ağızdan nefret sloganları attı. Bu olaylar, Yahudi toplumunda sadece Araplara değil, ötekileştirilen bütün milletlere karşı potansiyel bir düşmanlık ve şiddet eğiliminin canlı tutulduğunu gösteriyor.
Hak örgütleri, bu saldırıların münferit olmadığını, bizzat Yahudi rejiminin kışkırtmalarıyla beslendiğini vurguluyor. Yahudilerin Filistin’de sergilediği ırkçı ve yok edici siyaset, aslında tüm dünyaya yönelmiş tehlikeli bir nefretin göstergesi. Filistin’de yaşanan soykırım, insanlığa karşı işlenen küresel bir suçtur.
Yahudi her yerden tecrit edilmeli
Yahudi toplumu böylesine intikam ve nefret duygusuyla hareket ederken, bütün dünyanın “antisemitizm” bahanesiyle onlara destek vermesi akıl tutulmasından başka bir şey değildir. Son iki senedir Gazze’de yürütülen soykırım, hakikati apaçık ortaya koymuştur: Artık insanlığın, Yahudiye karşı ortak tavır alması ve bu ırkla her türlü bağını kesin biçimde koparması bir zaruret hâline gelmiştir.
Kaynak: Middle East Eye




