Tarih

2 Ekim 1187: Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü fethi

Selahattin Eyyubi'nin Kudüs'ü Haçlıların elinden alarak mukaddes şehrimizi Müslümanların hakimiyetine almasının sene-i devriyesi kutlu olsun.

Abone Ol

Selahaddin’in Kudüs’ü Haçlıların boyunduruğundan alışı yalnız surların yıkılışı değil; ümmetin dağılmış ruhuna yapılan bir hamle, şahsî bir kahraman hikâyesinden ziyade siyaset, ilim ve ahlâkın birlikte işlediği bir icraattır.

Haçlı işgali Kudüs’ü sadece coğrafî olarak bağlamamış; şehir halkının gündelik haklarını, kutsal mekânların huzurunu, toplumun güven duygusunu tahrip etmişti. Selahaddin işe önce jeopolitikten başlamadı; bölünmüş ümmetin iradesini toplamaya çalıştı. Mısır’da, Şam’da, Hicaz’da birliği sağlamaya yönelik siyaseti, askeri planı besleyen ana unsurdu. Fetih önce içte kazanılan bir meşruiyetin dışavurumuydu.

Kuşatma geldiğinde şehir açlığa ve sıkıntıya gömüldü. Selahaddin, Haçlılarla temaslarda bulunup mümkün olan yolu zorladı; teslimi sağlamak için diplomasi sahasını kullandı. Son çare kuşatmaydı; kuşatma kırıldığında kapılar açıldı. Ancak esas mesele kapıların ardındaki insanlardı.

Selahaddin şehre hakim olurken uyguladığı ilk prensip adaletti. Halkın can ve mal güvenliği garanti altına alındı. Kutsal mekânlara el uzatılmadı. Kimseyi imha etmek, yakıp yıkmak maksadıyla hareket edilmedi. Bu tavır, fethe başka bir nitelik verdi; kazanılan sadece toprak değil, meşruiyet ve hakikattı. Bu, aksiyonla ahlâkın birleşmesiydi.

Kudüs’ün yeniden örgütlenmesi, yönetimin asaplarını onarmakla başladı. Medenî hayatın unsurları yeniden tesis edildi: ticaret yolunun emniyeti, vakıfların işler halde tutulması, ibadetlerin serbestliği. Şehrin insanına güven verildi; bunun karşılığı uzun vadeli barış ve düzen oldu. Selahaddin’in siyaseti, sertlik ve merhameti birbirine bağlamayı bildi. O sertliğin hedefi baskıyı kırmaktı; merhametin hedefi ise cemiyetin yeniden doğuşuydu.

Bu olayı sadece askerî bir zafer olarak okumak yüzeysel bir okumadır. Fetih, ümmetin kendi içinde toparlanması sürecinin dışa vurumudur. Selahaddin’in çevresinde bir araya gelen ulema, komutanlar ve aşiret liderleri; birlik zemini kurulduğu için ordunun kılıcı gerçekten işlevsel hale geldi.

Kudüs’ün fethi bir miras bıraktı. O miras adaletin, birliğin ve irade toparlamanın önemidir. Bugünkü meselelere bakarken o mirastan alınacak dersler var: örgütlenme gerekliliği, liderlikte ilim ve ahlâkın zorunluluğu, zafer sonrası yönetimin planlı oluşu. Selahaddin’in icraatları bu üç sahayı aynı anda işler hale getirdiği için tarih ona bakmaya devam ediyor.

{ "vars": { "account": "UA-216063560-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }