II. Dünya Savaşı’nın son evresine gelindiğinde, Avrupa’da savaş sona ermişti. Almanya teslim olmuş, İtalya savaş dışı kalmıştı. Ancak Japonya hâlâ direnmekteydi. Pasifik Cephesi’nde yürütülen savaş, ABD’nin ciddi insan kayıpları verdiği ve ilerlemesi yavaşlayan bir sürece dönüşmüştü. Bu sırada ABD, 1942 yılından beri üzerinde çalıştığı atom bombası projesini tamamlamıştı. Projenin amacı başlangıçta Almanya’ya karşı bu silahı üretmek olsa da, savaşın seyri içinde asıl hedef Japonya oldu.
Haziran 1945’te Potsdam Konferansı’nda Japonya’ya “kayıtsız şartsız teslim” çağrısı yapıldı. Japonya, bu çağrıyı cevapsız bıraktı. Bunun üzerine ABD Başkanı Harry Truman, Manhattan Projesi sonucunda üretilen atom bombasının kullanılmasına onay verdi. Bilimsel ve askerî gerekçelerin ötesinde bu karar, ABD'nin Sovyetler Birliği’ne güç gösterisi yapma arayışının bir parçasıydı.
Manhattan Projesi ve silahın hazırlanışı
ABD, Birleşik Krallık ve Kanada iş birliğiyle yürütülen Manhattan Projesi, tarihin en büyük gizli askerî programlarından biri olarak 1939-1945 yılları arasında sürdürüldü. Proje kapsamında nükleer fisyon ilkesine dayalı iki farklı bomba tipi geliştirildi: uranyum-235 kullanılarak üretilen “Little Boy” ve plütonyum-239 esaslı “Fat Man”. Projede Los Alamos (New Mexico), Oak Ridge (Tennessee) ve Hanford (Washington) gibi yerlerde üretim tesisleri kuruldu. Bombalar test edilmeden doğrudan kullanılmak üzere hazırlanmıştı. Uranyum tipi bomba için yapılan tek test, 16 Temmuz 1945’te New Mexico çölünde gerçekleştirilen Trinity patlamasıydı.
Hedef seçimi ve Hiroşima’nın belirlenmesi
Atom bombasının nereye atılacağı kararı, Temmuz 1945’te oluşturulan hedefleme komitesi tarafından alındı. Değerlendirmeye alınan şehirler arasında Kyoto, Kokura, Nagasaki ve Hiroşima bulunuyordu. Kyoto, kültürel ve tarihî değeri nedeniyle listeden çıkarıldı. Kokura ise sonraki günlerde hava şartları nedeniyle yedek hedef olarak kaldı. Asıl hedef olarak Hiroşima belirlendi. Şehir, Japon İkinci Genel Ordusu’nun karargâhına, çeşitli askerî fabrikalara ve ulaşım altyapılarına ev sahipliği yapıyordu. Ayrıca savaş boyunca büyük çaplı bir bombardımana maruz kalmamış olması, bombanın etkilerinin daha net gözlemlenmesi için uygun bir ortam oluşturuyordu.
6 Ağustos 1945 sabahı: Saldırının uygulanışı
6 Ağustos 1945 sabahı, ABD ordusuna ait B-29 tipi “Enola Gay” isimli bombardıman uçağı, bombayı taşıyarak Tinian Adası’ndan havalandı. Saat 08.15’te Hiroşima şehir merkezinin 600 metre üzerinde “Little Boy” isimli bomba bırakıldı. Bomba, patlamadan önce yaklaşık 44 saniye serbest düşüş yaptı. Patlama noktası, Aioi Köprüsü civarında tespit edildi. Uranyum bazlı bomba, 15 kiloton TNT eşdeğeri güce sahipti.
Patlama anında merkezdeki sıcaklık 300.000 °C’ye ulaştı. 1 kilometrelik yarıçap içindeki her şey buharlaştı. 3 kilometrelik alanda betonarme dışındaki tüm yapılar yıkıldı. 5 kilometre çapındaki alanda cam kırıkları, yangınlar ve şok dalgaları nedeniyle ağır hasar oluştu. Şehir genelinde yaklaşık 140.000 kişi hayatını kaybetti. İlk gün ölenlerin sayısı 70.000 ile 80.000 arasında tahmin edilmektedir. Hayatta kalanların büyük çoğunluğu da sonraki günlerde radyasyon, yanıklar ve tıbbi yardım eksikliği nedeniyle yaşamını yitirdi.
Saldırının doğrudan etkileri
Hiroşima’da bulunan yaklaşık 90.000 binanın 60.000’i tamamen yıkıldı. Şehrin elektrik, su ve haberleşme altyapısı çöktü. Japon evlerinin çoğu ahşap ve kâğıttan oluştuğu için çıkan yangınlar tüm yerleşim bölgelerine hızla yayıldı. Patlamanın ardından oluşan alev rüzgârı, hayatta kalanların çoğunu da etkisiz hale getirdi. Patlama anında şehir merkezinde bulunan kişilerin büyük kısmı, yanarak ya da buharlaşarak öldü. Bazı cesetlerin yerine, yalnızca gölgeleri taşlara ya da duvarlara kazınmış şekilde bulundu.
Patlama sonrasında saatlerin çoğu 08.15’te durdu. Bazı binalar dışında yapı kalmadı. Patlama sırasında okulda olan çocuklar, temizlik yapan siviller, görev başındaki memurlar ve evlerinde bulunan binlerce insan hedef oldu. Fotoğraflarda görülen bazı kurbanların vücutları tamamen yanmış, çantalarının ya da giysilerinin koruduğu kısımlar dışında derileri kömürleşmişti.
Radyasyonun yol açtığı ikinci dalga kayıplar
Hiroşima’daki radyasyon etkisi yalnızca patlama anıyla sınırlı kalmadı. Patlama sonrasında oluşan nükleer serpinti, geniş bir alanda radyasyon hastalıklarının yayılmasına yol açtı. Radyasyona doğrudan veya dolaylı olarak maruz kalan kişilerde cilt yanıkları, iç kanamalar, kusma, kıl dökülmesi, bağışıklık çökmesi gibi etkiler gözlendi. Bombadan kurtulanlarda uzun yıllar boyunca lösemi ve kanser vakaları yaygın şekilde görüldü. Özellikle çocuk yaşta maruz kalanlarda genetik hasarlar ortaya çıktı.
1950’lerden itibaren yapılan araştırmalarda, Hiroşima'da doğan çocukların önemli bir kısmında zihinsel ve fiziksel engeller saptandı. Radyasyon kaynaklı görme bozuklukları ve “atom bombası kataraktı” olarak adlandırılan göz rahatsızlığı da yaygın şekilde kaydedildi.
9 Ağustos 1945: Nagazaki’ye ikinci saldırı
Hiroşima’dan üç gün sonra, 9 Ağustos 1945 tarihinde saat 11:02’de, bu kez Nagazaki hedef alındı. Patlayıcı bu defa plütonyum-239 içeren “Fat Man” bombasıydı. Aslında ilk hedef Kokura idi, ancak bulut örtüsü nedeniyle uçak yönünü Nagazaki’ye çevirdi. Bomba, 500 metre irtifada patladı. Patlamada 74.000 kişi hayatını kaybetti. Şehrin %36’sı tamamen yıkıldı. Nagazaki’nin coğrafi yapısı Hiroşima kadar düz olmadığı için etki daha sınırlı oldu, ancak kayıplar yine de büyüktü. Patlama sonrası oluşan serpinti, kentte kalıcı hasarlar bıraktı.
Japonya’nın teslimi ve savaşın sona ermesi
İki atom bombası saldırısının ardından Japonya, 15 Ağustos 1945'te imparator Hirohito’nun radyodan halka seslenişiyle teslim olduğunu duyurdu. 2 Eylül 1945’te Tokyo Körfezi’nde ABD savaş gemisi Missouri üzerinde imzalanan antlaşma ile II. Dünya Savaşı resmen sona erdi. Japonya, bu teslim anlaşmasıyla birlikte savaşta kayıtsız şartsız yenilgiyi kabul etti.
Savaş sonrasında ABD yönetimi, atom bombalarının kullanılmasının milyonlarca Amerikan askerinin hayatını kurtardığını öne sürdü. Ancak sonraki yıllarda yayımlanan belgeler, Japonya’nın teslim olma sürecinin bu kadar gecikmediğini ve atom bombalarının stratejik bir gözdağı işlevi gördüğünü gösterdi. Özellikle Sovyetler Birliği'nin Japonya'ya 8 Ağustos 1945’te savaş ilan etmiş olması, teslim kararını etkileyen önemli bir faktör olarak değerlendirildi.
Hiroşima
Saldırıdan sonra Hiroşima'nın yeniden inşası yıllar sürdü. 1949’da Hiroşima Barış Anıtı Yasası çıkarıldı ve şehir, Japonya’da barışın sembolü ilan edildi. 1955’te Hiroşima Barış Anıtı ve Müzesi kuruldu. Her yıl 6 Ağustos’ta Hiroşima'da bombanın atıldığı saatte sessiz anma törenleri düzenleniyor. Hayatta kalan mağdurlara “Hibakuşa” denildi. Bu kişiler, yıllar boyunca sağlık desteği, tazminat ve sosyal hizmetlerden yararlandırıldı.
Japonya, savaş sonrası hazırladığı 1947 Anayasası'nda savaş hakkından vazgeçtiğini beyan etti. Ayrıca nükleer silah geliştirmeme ve kullanmama politikasını benimsedi. Bugün dahi Japonya, nükleer silahların kaldırılması yönündeki uluslararası girişimlerde aktif rol üstlenmektedir.