Türkiye’de 14 Mayıs'ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri ile ilgili ABD basınında neredeyse haberler yayınlanmaya devam ediyor. 

VOA Türkçe’ye konuşan Büyükelçi Jeffrey’e göre, 16 Nisan 2017 Referandumu'yla kabul edilen cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi için 14 Mayıs esas karar günü olacak.

6 Şubat’taki depremlerin de seçimlerde belirleyici olacağını söyleyen, Jeffrey, Washington’u da tenkit etti. “Türkiye’nin yaptığı her şeyi eleştiriyorlar” diyen eski Ankara Büyükelçisi, Bu seçimler çok önemli çünkü özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın altı yıl önce çok yakın sonuçların çıktığı bir referandumla kurduğu başkanlık sistemi için, ilk esas referandum niteliği taşıyor. Yani bu gerçekten de Türk halkının karar vermesi için ilk şans. Bu modeli ve son 20 yıllık AKP yönetimini beğeniyorlar mı? Bu, modern Türk tarihinde gördüğümüz tek partili ama koalisyon ortaklı en uzun iktidar. Dolayısıyla bu çok ama çok belirleyici bir seçim.” dedi.

Jeffrey ayrıca şunları söyledi:

“Türk-Amerikan ilişkileri şu anda oldukça iyi durumda. Türkiye'nin önemi ve Ankara'nın özellikle NATO'nun Ukrayna'da Rusya'ya karşı verdiği mücadelede yaptıkları göz önüne alındığında, çok daha iyi olması gerekirdi ki Washington'un şu anda baktığı en önemli mesele bu. Türkiye'nin rolü kesinlikle belirleyici oldu ve çok takdir edilmekte. Dediğim gibi ilişkilerimiz olabildiğince iyi; ancak ikinci konu ilişkilerimizin özü değil, tarafların üslubu. Resmi pozisyonlarında ve halkının çoğunun zihninde kendisini Batı’nın bir parçası, Avrupa'nın bir parçası, Avrupa Birliği’nin Gümrük Birliği üyesi, AB adayı, NATO üyesi ve yakın ortağımız olarak gören bir ülke tarafından, Washington'a, Brüksel'e ve Batı’ya sürekli saldırılar var. Söylemler son derece, neredeyse vahşice. Öte yandan, Washington'da, Türkiye'nin yaptığı her şeyi, kesinlikle reddeden bir lobi kesimi var. (Türkiye) ne kadar makul olursa olsun, ne kadar sorumlu olursa olsun, yeterli görülmüyor. Bu da Türkler arasında ‘Ne yaparsak yapalım, Kongre'den yeni bir talep gelecek, bu baskı grubundan yeni bir talep gelecek ve Washington'dan bir şey alabilmek için asla yeterince şey yapamayız’ gibi bir tutum yaratıyor ki bu noktada en önemlisi de şu anda F-16 satışı.

Türkiye'ye karşı güney sınırında, özellikle de Suriye'de çeşitli tehditler var. PKK ve uzantıları, DAEŞ (IŞİD) gibi. Örneğin Türkiye son birkaç ay içinde DAEŞ lider kadrosuna karşı birkaç büyük operasyon düzenledi ve bu Washington'da takdirle karşılandı. Türkiye'ye karşı uzun süredir kin besleyen ve kötü bir geçmişe sahip olansa Esat rejiminin kendisi. Rusya ve İran da diğer tehditler. Türkiye çeşitli cephelerde, Kuzey Irak ve Suriye'de ve İran'ın Türkiye'nin müttefiki Azerbaycan'a baskı yaptığı Kafkasya'da İran'la karşı karşıya. Yani tüm bu sahalarda Türkiye'nin ciddi bir çıkarı var. Ve elbette sınırları içindeki 3 milyon mülteci… Türkiye, İdlib'den bir 3 milyon mültecinin daha çıkmasını istemiyor. Dolayısıyla bence mülteci akınını önlemek, Türkiye'nin çıkarlarını korumak ve açıkçası Esat ve Ruslar üzerinde bir miktar baskı kurmak için Türk askerlerini Suriye'nin kuzeyinde tutmak, bu denklemin önemli parçası. Dolayısıyla bunun süreceğini düşünüyorum.”