Bir savaşçının doğuşu
Halid bin Velid, Mekke'nin önde gelen kabilesi Kureyş'in Mahzum oğulları koluna mensuptu. Bu kabile, at binme, kılıç kullanma ve savaş stratejileri konusunda oldukça maharetliydi ve kabileler arası çatışmalarda önemli bir rol oynuyordu. Halid bin Velid Hazretleri de bu ortamda büyüdü ve küçük yaşlardan itibaren savaş sanatını ustaca öğrendi. Onu tanımlayan en belirgin özelliklerinden biri, savaşçı ruhu ve üstün askeri kabiliyetleri idi. Uhud Savaşı'nda Müslümanlara karşı sergilediği deha, onun henüz Müslüman olmadan bile ne denli büyük bir komutan olduğunu gösteriyordu. Hendek Savaşı'nda da Kureyş süvari birliğinin başında yer alarak Müslümanlara karşı mücadele etmiştir. Hudeybiye Antlaşması sırasında da müşriklerin süvari birliğinin komutanı olarak Allah Resûlü ve Müslümanların karşısına çıkmıştır. Halid, bu dönemde kabilecilik anlayışının ve putperestliğin etkisi altında olsa da, Müslümanların disiplinli yapısı ve Allah Resûlü’nün şahsiyetinden derinden etkilenmiştir
Hidayet Yolculuğu: "Allah'ın Kılıcı" Unvanı
Halid bin Velid Hazretleri’nin hayatındaki dönüm noktası, hicretin 8. yılında (Miladi 629) Müslüman oluşudur. Bu karar, uzun bir düşünce sürecinin ve bir nefs muhasebesinin sonucuydu. Hudeybiye'de Allah Resûlü’nün korku namazı kıldırması, Halid'in içinde "Bu adam korunmuştur" düşüncesini uyandırmış ve hidayet kapısını aralamıştır. Kardeşi Velid bin Velid'in Müslüman oluşu ve kendisine gönderdiği mektup, bu süreci hızlandıran önemli bir faktör olmuştur. Allah Resûlü'nün "Halid gibi bir insanın İslâm'ı tanımaması ne tuhaf! Keşke o, gayret ve kahramanlıklarını, Müslümanların yanında müşriklere karşı gösterseydi, bu kendisi için ne kadar hayırlı olurdu; biz de kendisini, başkalarına tercih ederdik" sözleri, Halid'in kalbindeki imanın yeşermesinde büyük rol oynamıştır.
Halid bin Velid, Safer ayının 1'i 8. yılda (31 Mayıs 629) Medine'ye gelerek Allah Resûlü'e biat etmiş ve Müslüman olmuştur. Allah Resûlü, onun Müslüman oluşuna çok sevinmiş ve ona "Allah'ın Kılıcı" (Seyfullah) unvanını vermiştir. Bu unvan, onun askeri dehasının ve İslâm'a olan hizmetlerinin bir nişanesi olacaktı.
Allah Resûlü'in emrinde: Yeni başarılar
Halid bin Velid, Müslüman olduktan sonra Allah Resûlü'in emrinde birçok sefere katılmış ve büyük başarılar elde etmiştir.
Mute Savaşı (8/629):
Müslüman olduğu ilk savaş olan Mute'de, üç kumandanın şehit düşmesinin ardından sancağı devralmış ve ordunun dağılmasını önleyerek düşmana karşı başarılı bir çekilme stratejisi uygulamıştır. Allah Resûlü, bu savaştan sonra ona "Allah'ın Kılıcı" unvanını vermiştir.
Mekke Fethi (8/630):
Mekke'nin fethinde öncü birliğin komutanı olarak görev yapmış ve Kureyş'in son direnişini kırmıştır. Allah Resûlü’nün "Allah'ın takdir ettiği şeyde hayır vardır" sözleriyle, istemeden de olsa gerçekleşen çatışmada Halid'i affetmesi, onun konumunun önemini göstermektedir. Fetih sonrası putların temizlenmesi görevinde de aktif rol alarak Uzzâ putunu yıkmıştır.
Benî Cezîme Vak'ası (8/630):
Bu olay, Halid bin Velid Hazretleri’nin hayatındaki tartışmalı anlardan biridir. Bir davet göreviyle gönderildiği Benî Cezîme kabilesi mensuplarının Müslüman olup olmadıkları konusundaki yanlış anlaşılma nedeniyle bazı kişileri öldürmesi, Allah Resûlü'in "Allah'ım! Halid bin Velid'in yaptığından sana sığınırım" diye dua etmesine sebep olmuştur. Ancak Allah Resûlü ,Halid bin Velid Hazretleri’nin niyetinin halis olduğuna inanmış ve onu cezalandırmamıştır. Bu olay, Halid bin Velid Hazretleri’nin keskin ve kararlı mizacının bir göstergesi olarak tarihe geçmiştir.
Huneyn ve Taif Gazveleri (8/630): Huneyn Savaşı'nda düşman pususuna düşen İslâm ordusunun dağılmasına rağmen Halid bin Velid Hazretleri’nin, toparlanarak savaşa devam etmiş ve yaralanmasına rağmen kahramanca mücadele etmiştir. Taif kuşatmasında da süvari birliğinin başında görev yapmıştır.
Mustalik Oğullarına Gönderilişi (9/630): Allah Resûlü, Benî Cezîme olayından ders çıkaran Halid bin Velid Hazretleri’nin, Mustalik kabilesinin Müslüman olup olmadığını araştırmak üzere göndermiş veHalid bin Velid Hazretleri, kabilenin İslâm'a bağlılığını teyit etmiştir.
Tebük Seferi ve Dumetu'l-Cendel Seriyyesi (9/630): Allah Resûlü’nün son gazvesi olan Tebük Seferi'nde aktif rol oynamış, Dûmetu'l-Cendel Seriyyesi ile bu önemli ticaret merkezini İslâm Devleti topraklarına katmıştır.
Ridde Savaşları
Allah Resûlü'nün vefatından sonra (11/632) Arap Yarımadası'nda ortaya çıkan irtidat (dinden dönme) hareketleri, genç İslâm Devleti'ni büyük bir tehlikeyle karşı karşıya bırakmıştı. Halife Hz. Ebubekir, bu isyanları bastırmak için büyük bir kararlılıkla mücadele etmiş ve Halid bin Velid Hazretleri’ni başkomutan olarak görevlendirilmiştir. Halid bin Velid Hazretleri, Ridde savaşlarının en önemli komutanı olarak öne çıkmıştır.
Zü'l-Kassa Savaşı (11/632): Hz. Ebubekir'in bizzat komuta ettiği bu küçük çatışmada Halid bin Velid Hazretleri, bayrağı taşıyarak ordunun başına geçmiştir. Bu savaş, onun Riidde savaşlarındaki ilk komutanlık görevi olmuştur.
Büzâha Savaşı (11/632): Peygamberlik iddiasında bulunan Tuleyha'ya karşı Halid bin Velid Hazretleri, Hz. Ebubekir'in kendisine olan güveniyle harekete geçmiştir. Savaşta düşman saldırıları karşısında Müslümanlar dağılmaya başlasa da, Halid bin Velid Hazretleri’nin cesareti ve liderliği sayesinde toparlanmışlar ve Tuleyha'yı mağlup etmişlerdir.
Temim Kabilesi ve Malik bin Nuveyre Olayı (11/632): Bu olay, Halid bin Velid Hazretleri’nin hayatındaki en çok tartışılan konulardan biridir. Malik bin Nuveyre ve kabilesi, zekat vermeyi reddetmiş ve sahte peygamber Secah'a tabi olmuşlardı. Halid bin Velid Hazretleri onların "Sabe'nâ, Sabe'nâ" (din değiştirdik) diyerek kendilerini Müslüman olarak ifade etmelerini şüpheyle karşılamış ve onları düşman gibi görmüştür. Bu yanlış anlaşılma sonucunda Malik bin Nuveyre ve bazı arkadaşları öldürülmüştür.
Hz. Ebubekir, Halid bin Velid Hazretleri’nin niyetinin halis olduğuna inanmış ancak bu eylemin yanlış bir yorumlama olduğunu belirtmiştir.
Yalancı Müseylime ile Yemâme'de Akrabâ Savaşı
Müseylime'nin yalancı peygamberlik iddiası ve etrafında toplanan Benî Hanîfe kabilesinin isyanı, İslâm Devleti için büyük bir tehditti. Halid bin Velid Hazretleri, bu tehlikenin farkındaydı ve Halife Hz. Ebubekir de ona tam destek veriyordu. Hatta Hz. Ebubekir, Halid bin Velid Hazretleri’ne gönderdiği talimatında, Benî Hanîfe'nin şimdiye kadar karşılaştığı hiçbir kabileye benzemediğini ve çok dikkatli olması gerektiğini vurgulamıştı. Halid bin Velid Hazretleri de bu savaşın zorluğunu şu sözleriyle dile getiriyordu: "Yirmi ordu ile karşılaştım; ancak, kılıç darbelerine çok sabırlı bir şekilde karşı koyan, çok iyi kılıç sallayan ve savaşa çok iyi dayanan Yemâme'deki Benî Hanife'den daha zorlu bir kavim görmedim."
Halid bin Velid Hazretleri’, ordusuyla birlikte Butâh'tan Yemâme'ye doğru ilerlerken, öncü birliklerine Müccâ'a b. Mürâre el-Hanefi ve yirmi üç kişiyi esir alarak getirdi. Müseylime'nin elçileri olduğunu düşünen Halid bin Velid Hazretleri, onlara inançlarını sorduğunda, Müccâ'a hariç hepsi Müseylime'nin peygamberliğine şehadet ettiler. Müccâ'a ise kendisinin Müslüman olduğunu ve kan davası için yola çıktığını ifade etti. Halid bin Velid Hazretleri, Müccâ'a hariç tüm esirlerin boyunlarını vurdurdu. Müccâ'a ve Sâriye b. Mesleme'yi öldürtmeyip zincire vurdurarak çadırına, karısı Ümmü Mütemmim'in yanına teslim etti.
Halid bin Velid Hazretleri, Müseylime ve Benî Hanîfe hakkında bilgi toplarken, Müccâ'a da Müseylime'nin yalancı olduğunu açıkça söyleyen Bahreynli bir kâtibin hikayesini anlattı. Müccâ'a'nın, Benî Hanîfe'nin hâlâ Müseylime'ye inandığını ve on binden fazla askerin savaşa hazırlandığını söylemesi, Halid bin Velid Hazretleri’nin kesin karar vermesine sebep oldu.
Halid bin Velid Hazretleri, Müseylime'nin en yakın adamlarından Muhakkimu'l-Yemâme lakaplı Muhakkim b. Tufeyl'in İslâm'a dönmesini umuyordu. Bu amaçla şair Lebîd b. Beyâda'dan etkileyici bir şiir yazmasını istedi ve bu şiiri bir kervanla Yemâme'ye gönderdi. Ancak bu girişim ters tepti ve Muhakkim'in Müslümanlara karşı daha da sert bir tavır almasına sebep oldu. (^386).
Nihayet Halid bin Velid Hazretleri, ordusuyla Akrabâ'ya ulaştı ve karargâhını kurdu. Müseylime de askerlerini savaş düzenine soktu ve öncü birliğine Reccal b. Unfuve'yi getirdi. Müslümanlar, Reccal'in bu konumuna çok öfkelendiler, çünkü Allah Resûlü onun gelecekte cehennemlik olacağını bildirmişti.
Savaş başladığında, Müslümanlara ilk saldıran Reccal oldu ve kısa sürede katledildi. Ancak bu durum, Müseylime'nin ordusunda bir bozgun yaratmadı, aksine daha da şiddetli savaşmalarına sebep oldu. Düşman saldırıları karşısında Müslümanlar üç defa geri çekilmek zorunda kaldı. Hatta bir ara Halid bin Velid Hazretleri’nin çadırına kadar girmeyi başardılar ve Müccâ'a'yı kaçırıp Halid bin Velid Hazretleri’nin hanımı Ümmü Mütemmim'i öldürmeye kalkıştılar. Ancak Müccâ'a onlara engel oldu ve kadınlarla değil, erkeklerle savaşmalarını teklif etti.
Bu zor anlarda Halid bin Velid Hazretleri, ön saflarda kahramanca savaşarak Müslümanlara cesaret verdi. Orduda yer alan bedevîlerin zaman zaman geri çekilmesi, Müslümanlar arasında bir karışıklık çıkarıyordu. Halid bin Velid Hazretleri, bu durumu düzeltmek için Muhacir ve Ensar'ı ön saflara, bedevîleri ise arkaya aldı ve her grubu ayrı birlikler halinde düzenledi. Süvari birliğinin başına da el-Berâ b. Mâlik'i getirdi. Bu değişiklikten sonra İslâm ordusu daha disiplinli bir şekilde ilerledi.
Savaşın şiddetlendiği anlarda, Ensar'ın komutanı Sâbit b. Kays ve İslâm ordusunun sancaktarı Zeyd b. Hattab gibi büyük sahabeler şehit oldu. Zeyd b. Hattab, şehit düşmeden önce "Reccal'a gelince artık Reccal yoktur; Ricale (erkekler) gelince artık rical de yoktur" diye bağırarak Müseylime ve yandaşlarına meydan okumuştu.
Yemâme savaşının en büyük kahramanlarından biri de el-Berâ b. Mâlik'ti. Müseylime'nin en büyük destekçisi Muhakkim'in bulunduğu yere ulaşan el-Berâ, ona ok atarak öldürdü. Müslümanların başlattığı bu hamleyle düşman askerleri geri çekilmeye başladı ve etrafı duvarlarla çevrili bir bahçeye sığındılar. Burası tarihe "Hadîkatü'l-Mevt" (Ölüm Bahçesi) olarak geçecekti. (^398). El-Berâ'nın cesareti sayesinde bahçenin kapısı açıldı ve Müslümanlar içeri girerek Müseylimetü'l-Kezzab'ı da öldürdüler. Böylece İslâm dünyası büyük bir tehlikeden kurtulmuş oldu. Bu savaşta Müslümanlar çok sayıda şehit verdi; yetmişi Muhacir, yetmişi Ensar olmak üzere altı yüzden fazla sahabenin şehit olduğu rivayet edilir.
Savaştan sonra Halid bin Velid Hazretleri, şehitlerin naaşlarını defnettirdi ve düşman cesetlerini kuyulara doldurttu. Müseylime'nin cesedini de Müccâ'a'ya göstererek yalanının ve peygamberlik iddiasının sona erdiğini ortaya koydu.
Halid bin Velid Hazretleri’, Yemâme'de yapılan barış anlaşmasının ardından ganimetleri paylaştırdı. Müccâ'a'nın hileli planına rağmen, Müslümanlar Benî Hanîfe'nin elindeki malların ve esirlerin büyük bir kısmını ele geçirdi. Halid bin Velid Hazretleri, Halife Hz. Ebubekir'e zaferi müjdeleyen bir mektup gönderdi.
Irak Fetihleri: İslâm güneşinin doğuşu
Yemâme Savaşı’nın zaferle sonuçlanması ve yalancı peygamber Müseylime'nin ortadan kaldırılmasının ardından Halife Hz. Ebubekir, İslâm Devleti'ni tehdit eden iç isyanları büyük ölçüde bastırmıştı. Şimdi sıra, İslâm'ın mesajını Arap Yarımadası dışına taşımaya gelmişti. Bu büyük görev için Hz. Ebubekir'in tercihi yine Halid bin Velid Hazretleri oldu. Onu, o dönemde iki büyük imparatorluktan biri olan Sasani İmparatorluğu ile savaşmakta olan Müsenna bin Harise'ye yardım etmek üzere Irak'a gönderdi. Bu karar, sadece İslâm tarihi için değil, dünya tarihi için de yeni bir dönemin başlangıcıydı. Halid bin Velid Hazretleri’nin komutanlığındaki İslâm orduları, Sasani İmparatorluğu'nun Fırat Nehri boyunca uzanan ileri mevzilerini ele geçirerek Irak fetihlerine başladı. Bu fetihler, Sasani İmparatorluğu'nun tarih sahnesinden silinmesinin ilk adımlarıydı ve İslâm'ın Horasan, Maveraünnehir ve hatta Hindistan'a kadar yayılmasının önünü açtı.
Halid bin Velid Hazretleri’, Irak topraklarında, fetihlerin sadece toprak kazanmak olmadığını, aynı zamanda adaleti, sevgiyi ve barışı yaymak olduğunu gösteriyordu. Müslümanlar, bu fetihlerle farklı kültür ve medeniyetlerle temas kurarak büyük bir medeniyetin temellerini attılar. Gayrimüslim halka inanç ve vicdan özgürlüğü tanındı; can, mal ve mabetleri İslâm Devleti'nin güvencesi altına alındı. Cizye ödeme karşılığında kendi dinlerinde kalabilme hakları, İslâm'ın kılıç zoruyla yayılmadığının en açık deliliydi.
Suriye fetihleri: Bizans'a vurulan nihai darbe
Irak fetihleri devam ederken, Bizans İmparatorluğu'nun Suriye topraklarındaki Müslüman ordularına karşı büyük bir ordu hazırladığı haberi Medine'ye ulaştı. Halife Hz. Ebubekir, stratejik bir kararla Halid bin Velid Hazretleri’ne Irak cephesini bırakarak acilen Suriye cephesine intikal etmesini emretti. (^470). Bu emir, Halid bin Velid Hazretleri’nin askeri dehasını bir kez daha sergileyeceği ve Bizans İmparatorluğu'na karşı destansı zaferler kazanacağı anlamına geliyordu.
Halid bin Velid Hazretleri’, yanındaki seçkin süvari birliğiyle (yaklaşık 800 kişi, düşmanın haberi olmadan çölde zorlu bir yolculuğa çıktı. Dûmetü'l-Cendel üzerinden Kurâkır ve Süvâ arasındaki susuz çölü beş günde aşarak, Bizans ordusunun arkasına sarktı. Bu zorlu çöl yolculuğu, Halid bin Velid Hazretleri’nin hem lojistik zekasını hem de askerlerinin dayanıklılığını ortaya çıkarıyordu.
Halid bin Velid Hazretleri’nin Suriye'ye gelişi, Müslüman ordularının moralini yükseltirken, Bizanslılar üzerinde büyük bir korkuya sebep oldu. İlk olarak Mercü Râhıt'ta Bizans'a bağlı Hristiyan Gassânîlere baskın düzenledi ve onları mağlup etti. Ardından Busrâ şehrini kuşattı ve ele geçirdi. Busrâ'nın fethi, Suriye'deki ilk büyük İslâm fethiydi ve Halid bin Velid Hazretleri’nin askeri yeteneklerinin bir kez daha kanıtı oldu.
Suriye Fatihi
Bizans İmparatoru Heraklius, Müslümanların Suriye'deki ilerleyişini durdurmak için büyük bir ordu topladı. Bu ordu, Filistin'deki Ecnâdeyn'de İslâm ordusuyla karşılaştı. Halid bin Velid Hazretleri, Ecnâdeyn Meydan Muharebesi'nde başkomutan olarak İslâm ordusunu zafere taşıdı. Yaklaşık 70.000 Bizans askerinin öldürüldüğü bu savaş, İslâm'ın Suriye'deki ilerleyişi açısından kritik bir dönüm noktası oldu.
Ecnâdeyn'den sonra Fihl'i ve ardından Dimeşk'ı (Şam) fetheden Müslümanlar, Bizans'ın Suriye'deki hakimiyetine büyük bir darbe vurdu. Ancak Bizans İmparatoru Heraklius, son ve en büyük ordusunu Yermûk Vadisi'nde topladı. Yermûk Meydan Muharebesi (15 H./636 M.), İslâm tarihinin en büyük ve en kanlı savaşlarından biriydi. Halid bin Velid Hazretleri, bu savaşta da başkomutanlık görevini üstlendi ve uyguladığı dahi stratejilerle Bizans ordusunu kesin bir yenilgiye uğrattı. Bu zafer, Bizans'ın Suriye'deki bin yıllık hakimiyetine son verdi ve Halid bin Velid Hazretleri’ne "Suriye Fatihi" ünvanını kazandırdı.
Başkumandanlıktan azledilmesi ve vefatı
Yermûk Zaferi'nin ardından Halife Hz. Ömer, Halid bin Velid Hazretleri’ni başkomutanlık görevinden aldı ve yerine Ebû Ubeyde bin el-Cerrah'ı atadı. Bu azil, Halid bin Velid Hazretleri’nin askeri başarılarına rağmen, Hz. Ömer'in, zaferlerin yalnızca Allah'tan geldiğini ve komutanların şahsiyetlerine aşırı güvenilmemesi gerektiğini vurgulama isteğiyle ilgiliydi. Halid bin Velid Hazretleri bu kararı büyük bir olgunlukla karşıladı ve Ebû Ubeyde'nin emrinde cihada devam etti
Halid bin Velid Hazretleri, 17 H./638 M. yılında tüm askeri görevlerinden azledildikten sonra, ömrünün kalan kısmını Humus'ta geçirdi. Rivayetlere göre, 21 H./642 M. yılında vefat etti ve kabri bugün de Humus'ta bulunmaktadır. Ölüm döşeğindeyken bile atından ve kılıcından başka bir şey bırakmaması, onun hayatının her anını cihada adamış bir komutan olduğunu gösteriyordu. Vücudunda sayısız yara izi bulunması, onun savaş meydanlarındaki cesaretinin bir nişanesiydi. Hz. Ömer, onun vefatına çok üzülmüş ve "Kadınlar, Halid gibi birisini doğurmaktan acizdirler" sözleriyle onun büyüklüğünü dile getirmiştir.
Halid bin Velid Hazretleri, ardında sadece askeri zaferler değil, aynı zamanda İslâm'a adanmışlık, cesaret, stratejik deha ve sarsılmaz iman dolu bir miras bıraktı. Onun "Allah'ın Kılıcı" unvanı, kıyamete kadar Müslümanlar için bir ilham kaynağı olmaya devam edecektir.
Kaynak: Allah’ın Kılıcı Halid b. Velid, Prof.Dr. Musta Fayda, M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Yayınları, No: 203