Selam ve dua ile…

Yıllardır İslâm coğrafyasında yürütülen sömürge faaliyetlerinin, insan kıyımının, işkencelerin ve akla hayale gelmeyecek her türlü kötülüğün mimarı olan ABD’nin düşüşüne ve yenilişine şahitlik ettiğimiz bir dönemi yaşıyoruz. Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun Körfez Savaşı sırasında tesbit ettiği üzere, “Saddam Hüseyin emperyalizmin tekerine çomak sokmuştur.” Akabinde ABD’yi kendi yuvasında yerle bir eden 11 Eylül hadisesi, Müslümanların yeniden cesaret bularak ABD’ye karşı tavrını da değiştirdi. Nihayetinde ise Taliban’ın ABD’ye karşı yıllardır sürdürdüğü mücadele meyvesini verdi ve yenilmez zannedilen ABD Afganistan topraklarında perişan edildi.

ABD’ye köpeklik yapan Türkiye’deki Batıcılar gibi, ABD’den medet uman işbirlikçi Afganlara da Taliban’ın zaferi ağır geldi. İslam’ın gölgesinde insanca yaşamak yerine ABD’nin sömürgesi altında köle gibi yaşamayı tercih ettiler. Bu sefil güruh, Müslüman ülkede izzetli yaşamak yerine, gavur topraklarında şerefsizce ve zillet içinde yaşamayı seçip, karısını çocuğunu bırakıp Kabil Uluslararası Havalimanına akın etti. Bir kısmı da orada belasını buldu. 

Türkiye’de Taliban’ın zaferi başımıza akbaba gibi üşüşen yazar, çizer, hoca takımının hiçbir şekilde dikkatini çekmedi. Görmezden, duymazdan geldiler. ABD’nin hezimete uğramasına, askerlerini geri çekmek zorunda kalışına da inanmadılar. “Süper güç”ün yıkılmayacağına iman etmiş olan bu zevat, 11 Eylül’deki saldırıyı ABD’nin işi olarak gördükleri gibi, ABD’nin bugün geri çekilmek zorunda kalışını ve Taliban’ın hükümete el koymasını da yine ABD’ye bağladılar. Şimdi de 20 senedir ABD ile savaşan Taliban’dan bir Amerikan işbirlikçisi çıkartmaya uğraşıyorlar.

20-30 senedir ne Irak işgaline ne FETÖ işgaline ne de Kemalist işgale karşı tavır alan bu zevat, kitaplarda rahatlıkla bulabileceğimiz ve anlayabileceğimiz fıkhî meseleleri temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koyup duruyorlar. Kemalist rejimin değişmesi gerektiğinin de şuurunda olmadıkları için tüm problemi de kendi şuurları kadar daracık meselelerde arıyorlar. Hakiki sorunları ve meseleleri görmekten de imtina ediyorlar. İşgalci ABD’ye duymadıkları kin ve nefreti Taliban’a kusmaktan haya etmiyorlar. Kısaca, kafir kafirliğini yaparken, Müslüman, memur ve mecbur olduğu işlerin hakkını yerine getirmekten hala aciz. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Apaçık görünüyor ki, dünya yeniden şekilleniyor ve yeni bir döneme doğru giriliyor.

Kapağımızda bu meseleyi ele aldık ve “Afganistan’da ABD ile Beraber Hezimete Uğrayan Batı’nın Gâvur Düzenidir” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “Zaferle Başlayan 1443, Çöken Düzen ve Türkiye’deki Aynalardan Akisler” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, Amerika’nın her şeyi eline yüzüne bulaştırarak hezimete uğramasını, Batılı dünya düzeninin kuyrukçusu olan “İslam” ülkelerinin gerçek yüzünün bir kez daha ortaya çıkmasını ve Türkiye’deki bir kısım Müslüman geçinenlerin de bu hadiselere karşı Amerika’nın sesiymiş gibi tavır takınmalarını ele alıyor.

Faruk Hanedar, “Taliban Nasıl Bu Kadar Hızlı Kazandı?” başlıklı yazısında Taliban’ın zaferini sağlayan başlıca amillere temas ediyor.

Aylık Baran Dergisi 31. sayı çıktı! Aylık Baran Dergisi 31. sayı çıktı!

Araştırmacı Can Acun ile “ABD’nin Afganistan Hezimeti Tüm İşbirlikçilere Ders Oldu” başlıklı bir röportaj yaptık.

Yavuz Beyoğlu, “Batıcıların 11 Eylül Travması” başlıklı yazısında, medyanın ve Batıcı zihniyette olanların Taliban’dan bir Amerikan işbirlikçisi çıkartmak için uğraştıklarını söylüyor.

Orta sayfamızda “Taliban hem ABD’yi hem de gâvur düzeni hezimete uğrattı!” başlığıyla Taliban dosyası oluşturduk.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), yakalanmasının yıldönümü vesilesiyle “Cezaevindeki 27. Yıl”ından bahsediyor.

Kazım Albay “İktisatta Denge ve GSMH” başlıklı yazısında üretim ve tüketimdeki dengeyi, ekonomik hamleyi, petrol ve doğal gaz mevzuunu işliyor.

Bahattin Yeşiloğlu “Deha, Anne ve Çocuk” başlıklı yazısıyla dergimizde…

Abdülkerim Kiracı’nın bu haftaki portresinde “Hacı Paşa” yer alıyor.

Gelecek sayımızda görüşmek üzere Allah’a emanet olunuz.