Nakşibendî tarikatının Hâlidî kolunun son büyük temsilcilerinden biri olan Ahıskalı Ali Haydar Efendi, ömrünü İslâm ilimlerine, talebe yetiştirmeye ve manevî terbiyeye adamış, asrın mühim şahsiyetlerinden biridir.
1870 (H.1288) yılında, bugün Gürcistan sınırları içinde kalan Ahıska’da dünyaya gelen Ali Haydar Efendi’nin babası Molla Şerif Efendi, annesi ise ismi kaynaklarda zikredilmeyen bir hanımefendidir. Küçük yaşta büyük acılarla imtihan oldu; iki yaşında annesini, dört yaşında ise babasını kaybetti. Çocukluk ve ilk tahsil yıllarını memleketinde geçirdi. Ancak Şeyh Şamil önderliğindeki direnişin ardından Rus zulmünün şiddetlenmesi, bölgedeki ilim ve irfan merkezlerini dağıttı; birçok müderris ve şeyh şehit oldu, tekkeler ve medreseler boş kaldı. Bunun üzerine Ali Haydar Efendi, ilim yolculuğunu sürdürebilmek için Erzurum’a giderek Bakırcı Medresesi’nde okudu. Ardından İstanbul’a geçti ve Fatih Camii’nde tahsiline devam etti.
1901’de, dönemin büyük âlimlerinden Çarşambalı Hoca Ahmet Hamdi Efendi’den umumi icazet aldı. Aynı dönemde en meşhur medrese arkadaşlarından biri İskilipli Âtıf Hoca idi. İlmi derinleşirken, kadı yetiştiren Medresetü’l-Kudât’a da devam ederek 1906 yılında mezun oldu. Yapılan imtihanlarda gösterdiği üstün başarı sonucu Fatih Camii’nde ders okutmaya başladı ve “dersiam” unvanıyla ilmiye sınıfında yer aldı.
1909’da Fetvahane’de görev aldı, ardından Sahn-ı Seman medreselerinde fıkıh müderrisliğine tayin edildi. İlmiye Salnamesi kayıtlarına göre Sadi Bey Medresesi’nden başlayarak Darü’l-Hilafet-i Aliyye Medresesi, Fetvahane Müsevvitliği, Sahn Medresesi müderrisliği gibi birçok önemli vazifede bulundu.
Tasavvufa yönelişi
Ali Haydar Efendi, ilk gençliğinde tasavvufa mesafeli durdu. Vaazlarında bid’atleri eleştirirken, zaman zaman tarikat ehlini de tenkit etti. Bandırma’da verdiği bir vaazda, Bezzâz Ali Rıza Efendi aleyhinde konuşunca talebeleri üzüntüyle durumu şeyhlerine ilettiler. Bunun üzerine Bezzâz Ali Rıza Efendi, “Yakında bizim yanımıza gelecek.” diyerek onun dönüşünü işaret etti. Nitekim Ali Haydar Efendi kısa süre sonra pişmanlıkla Bezzâz Ali Rıza Efendi’ye giderek af diledi ve manevî terbiyeye yöneldi. Onun talebesi oldu, sohbet ve derslerinde yetişti.
1914’te, şeyhinin işaretiyle İstanbul Fatih-Çarşamba’daki Şeyh İsmet Efendi Dergâhı’na postnişin seçildi. Ancak İttihat ve Terakki iktidarı bu vazifeye gelmesine mani oldu. Beş yıl süren bu haksızlık, 1919’da Padişah’ın onayıyla giderildi ve Ali Haydar Efendi resmen dergâhın postnişini oldu. Tekke ve zaviyeler kapatılana kadar bu görevini sürdürdü.
İlim ve devlet hizmeti
1915’te Şeyhülislamlık bünyesinde kurulan “Te’lif-i Mesâil Heyeti”nin reisliğine tayin edildi. Mecelle’yi tamamlamak için oluşturulan komisyona katıldı; “Kitâbü’l-Büyû’” (alışveriş) ve “Kitâbü’l-İcâre” (kiralama) bölümlerini hazırladı. Birinci Dünya Harbi boyunca bu görevde kaldı, Ramazan aylarında padişah huzurunda yapılan huzur derslerinde “başmuhatap” olarak ilim meclislerine katıldı.
Abdülhamid Han’dan itibaren dört padişah döneminde ilmiye görevleri yürüttü. Cumhuriyet döneminde de din tedrisatıyla meşgul oldu. İskilipli Âtıf Hoca ve Tahirü’l Mevlevî ile aynı dönemde hapis yattı; fakat Allah’ın inayetiyle beraat etti.
Göz hapsinde geçen yıllar
Tekke ve zaviyelerin kapatılmasının ardından uzun süre göz hapsinde tutuldu. Yine de ilmî çalışmalarını bırakmadı; talebelerine ve sevenlerine ders vermeye devam etti. “Sulbümden değil, yolumdan gelen benim evladımdır.” diyerek manevî evlat yetiştirmeye önem verdi. Sert mizacı, dindarlığı ve güçlü hitabetiyle tanındı.
İttihat ve Terakki’den siyaset teklifleri gelse de siyasetten uzak durdu. Cumhuriyet döneminde Batıcı uygulamalara muhalefet etti, 1926’da İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı, fakat beraat etti.
Son yılları ve vefatı
Ömrünün son on yılını, şeyhi Bezzâz Ali Rıza Efendi’nin işaret ettiği Mahmud Efendi’yi (Mahmud Ustaosmanoğlu) yetiştirmekle geçirdi.
1960 (H.1380) yılının Temmuz sonunda komaya girdi. On gün süren bitkisel hayatın ardından, 1 Ağustos 1960 günü “Allah” diyerek ruhunu teslim etti. Cenazesini Mahmud Efendi, Mehmed Zahid Kotku ve Ramazanoğlu Sami Efendi yıkadı. Vasiyeti Fatih Camii kabristanına defnedilmekti; ancak izin verilmedi. Cenaze namazı Yavuz Selim Camii’nde kılındıktan sonra Edirnekapı Sakızağacı Kabristanı’na defnedildi.
Manevi mirası
Ahıskalı Ali Haydar Efendi, hem ilmî birikimi hem de tasavvufî terbiyesiyle 20. yüzyılın en önemli İslam âlimlerinden biri olarak anılır. Hitabetindeki kuvvet, ilim yolundaki gayreti ve tasavvufa kazandırdığı derinlik ile tanınır. Son nefesine kadar ilimle meşgul oldu, İslam’ın ihyası ve Müslümanların istikameti için çaba gösterdi.