Bir sosyal medya hesabında yayınlanan aşağıdaki satırları, ırkçılığın sebebiyet verdiği psikolojik durumun vahametini ve onun karşısında düşülen çaresizliği göstermesi açısından kayda değer bir misal olarak veriyoruz:
“Kızım bu yıl okula başladı. Ve biz de geçtiğimiz bir haftada anasınıfı anneleri olarak bahçede çıkmalarını bekledik. Tüm veliler guruplar halinde muhabbet ederken bir hanım bir hafta boyunca hiç konuşmadı. Kenarda küçük oğluyla oturdu bekledi.
O kadar sessizdi ki aramızda konuşma engelli olabileceğini bile düşündük. Bu sabah gene kızımı bırakıp okulun yanındaki parka gitmiştim ki o hanımı gördüm küçük oğlunu oynatıp çocukla konuşuyordu. Selam verdim başıyla aldı sadece. Israrcı oldum çocuğun adını sordum.
Biraz bozuk bir Türkçe ile "Erkan" dedi. Kaç yaşında dedim "iki" dedi. Rahatsız ettiğimi düşünüp "kusura bakmayın rahatsız ettim" dedim ve uzaklaştım. Biraz sonra yanıma geldi. Özür diledi. "Ben Suriyeli'yim, konuşursam anlarlar çocuğuma okulda kötü bakarlar diye konuşmadım" dedi.
Ne diyeceğini bilemedim. Hıçkırarak ağlamak istedim o çekingen yüzüne bakarken. "Sen benim kardeşimsin. Çocuğunda kızımın kardeşi. Başka kısmı yok ki" diye gülümsedim. Biraz sohbet ettik ayrıldık. Kalbimi kaplayan bir utançla.
"Yok be öyle yapmazlar" diyemedim. Gel gidelim diğerlerinin yanına diyemedim. Çünkü bilemedim ne tepki vereceklerini. Bizi bu hale getirenlerin iki yakası bir araya gelmesin. O kadının çocuğunu korumak için attığı sessiz çığlık kaplasın ülkeyi. Bu zulüm artık bitsin Allah'ım.”

Dışişleri Bakanlığı'ndan Lübnan için seyahat uyarısı Dışişleri Bakanlığı'ndan Lübnan için seyahat uyarısı