Cezaevi nüfusu önceki aylarda olduğu gibi rekor kırmaya devam etti. 1 Eylül verisine göre toplam 419 bin 194 kişi tutuklu veya hükümlü olarak cezaevinde bulunuyor. Cezaevindeki insan sayısı önceki aya göre 6 bin arttı. Tutuklu ve hükümlü çocukların sayısı ise 5 bine yükseldi.
Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı bir kez daha Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarak 419 bine yükseldi.
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün 1 Eylül 2025 tarihli bilgilendirmesine göre; 356 bin 710’u hükümlü, 62 bin 484’ü tutuklu olmak üzere toplam 419 bin 194 kişi cezaevinde bulunuyor.
Bir önceki ay verisine göre 413 bin olan cezaevi nüfusunun Ağustos ayı içinde 6 bin arttı.
5 bin çocuk cezaevinde

Cezaevlerindeki hükümlülerin 339 bin 975’i yetişkin erkeklerden oluşurken 15 bin 465 kadın ve 1270 çocuk de çocuk hükümlü cezaevinde.
Tutuklular arasında ise 55 bin 535 yetişkin erkek, 3 bin 626 kadın ve 3 bin 323 çocuk bulunuyor.
100 bin kişiden 490’u cezaevinde
Siyasal iktisatçı İnan Mutlu, X hesabından Ceza ve Tevkifevleri Müdürlüğü verilerine dayandırarak 2009-2025 yıllarında cezaevi nüfusunu gösteren tabloyu paylaştı.
Mutlu’nun paylaşımına göre; 163 bin kişinin cezaevinde olduğu 2009 yılında her 100 bin kişiden 163’ü cezaevindeydi; 1 Eylül 2025 verilerine göre ise 100 bin kişi başına cezaevinde tutulan kişi sayısı 490’a yükseldi.
Çözüm ne ve nerede?
Sorunun, cezaevi kapasitelerini artırmak veya infaz yasalarını değiştirmek gibi teknik düzenlemelerle çözülemeyeceği ortada. Mesele, bizatihi sistemin gayesi ve ruhuyla ilgilidir. Batı'dan devşirme, insan fıtratına ve kendi toplumuna yabancı mevcut hukuk paradigması, suçu önlemek yerine onu yeniden üreten bir kısır döngüye hizmet etmektedir. Dolayısıyla çözüm, bu çürümüş yapıyı onarmaya çalışmak değil, onu temelden değiştirecek bir adalet anlayışını hâkim kılmaktır.
Çözüm; ferdi ve toplumu bir bütün olarak ele alan, caydırıcılığı sadece maddî cezalarda değil, manevî ve ahlâkî yaptırımlarda da arayan bir hukuk sistemi inşa etmektir.
Bu sistemin ana hatları şunlardır:
Gayenin Belirlenmesi
Devletin ve hukukun temel gayesi, cezalandırma ve hapsetme üzerine kurulu bir korku imparatorluğu değil, faziletli bir toplum inşa etmektir. Suçun kaynağı olan ahlâkî ve ruhî boşlukları dolduracak bir maarif ve kültür siyaseti izlenmelidir.
Yargı Reformu
Yargılama, şeklî ve ruhsuz bir prosedür olmaktan çıkarılıp, hakikati arayan ve ilahî adalet ölçülerini gözeten bir sürece dönüştürülmelidir. Kısas, had ve tazir gibi İslâm hukukunun temel prensipleri, günün şartlarına göre içtihad edilerek uygulanmalıdır. Bu, hem suçlara karşı gerçek bir caydırıcılık sağlayacak hem de adalet duygusunu tatmin edecektir.
Nihai çözüm, bütün kurumlarıyla İslâm'ı esas alan devlet modelinin hayata geçirilmesidir. Bu modelde adalet, ayrı bir kompartıman değil, devletin ve toplumun her zerresine nüfuz eden bir ruhtur. Böyle bir sistemde "suçlu" sayısı değil, "insan" kalitesi öncelenir ve toplum, kendini ıslah eden bir yapıya kavuşur.





