. 1 Temmuz 2025 tarihli bildiride, " PKK/YPG'nin paravanı SDG'ye verilen askerî ve siyasi desteğin derhâl kesilmesi" talep edilirken, koalisyonun tek meşru muhatabının "Suriye Arap Cumhuriyeti" olduğu vurgulandı.

Tunus'ta Nahda lideri Gannuşi'ye "Komplo 2" davasında 14 yıl hapis
Tunus'ta Nahda lideri Gannuşi'ye "Komplo 2" davasında 14 yıl hapis
İçeriği Görüntüle

Aşiretler, SDG yönetimini bölgede "baskı, keyfî tutuklama ve demografik mühendislik" uygulamakla suçladı. Bildiride, koalisyon güçlerinin bu eylemlere sessiz kalarak "kaosa ortak olduğu" ifade edildi. Bu çıkış, Nisan-Haziran 2025 arasında en az 25 farklı Arap aşiretinin yaptığı ve SDG'nin "ayrılıkçı projesini" reddeden açıklamaların zirve noktası olarak değerlendiriliyor.

Tepkilerin Arkasındaki Nedenler

Bölgedeki Arap aşiretlerinin SDG'ye yönelik tepkileri, dört ana başlıkta yoğunlaşıyor:

  1. Demografik ve Ekonomik Baskı: SDG'nin, kontrol ettiği Arap köylerinde halkı zorla silah altına aldığı, ağır vergiler koyduğu ve yerel halkın iradesini hiçe saydığı belirtiliyor.
  2. Petrol Gelirlerinin Gasp Edilmesi: El-Ömer ve Koniko gibi Suriye'nin en zengin petrol ve gaz sahalarından elde edilen milyarlarca dolarlık gelirin, bölge halkının refahı için kullanılmak yerine doğrudan terör örgütü YPG/PKK'nın yapılarına aktarıldığı iddia ediliyor.
  3. Kültürel ve Sosyal Uyumsuzluk: PKK/YPG'nin bölgenin muhafazakâr ve geleneksel Arap toplumsal yapısıyla taban tabana zıt olan seküler ve ideolojik gündeminin, halk nezdinde ciddi bir rahatsızlık yarattığı biliniyor.
  4. Meşruiyet Krizi: Aşiretler, ABD ve koalisyonun, Suriye'nin meşru Şam yönetimini göz ardı ederek "ayrılıkçı ve terörist bir yapıyı" muhatap almasını, ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit olarak görüyor.

Bölgesel Dengeleri Değiştiren Gelişmeler

Aşiretlerin bu kolektif başkaldırısı, sahadaki güç dengelerinin yeniden şekillendiği kritik bir döneme denk geliyor:

  • ABD'nin Çekilme Sinyali: Washington'un 2025 sonuna kadar bölgedeki asker sayısını 1.000'in altına indirmeyi planladığına dair haberler, aşiretlerin "olası bir güç boşluğunda yalnız kalma" endişesini artırıyor ve onları proaktif adımlar atmaya itiyor.
  • Ağır Aksak İlerleyen SDG-Şam Müzakereleri: Mart ayından bu yana süren entegrasyon görüşmelerinde Şam yönetimi "tam egemenlik" ilkesinden taviz vermezken, SDG'nin "yerel özerklik" ısrarı süreci tıkıyor. Bu durum, aşiretleri Şam'a daha da yakınlaştırıyor.
  • Türkiye'nin Kararlı Duruşu: Ankara, PKK/YPG varlığını ulusal güvenliğine yönelik "birinci dereceden tehdit" olarak tanımlıyor ve Suriye'nin kuzeyine yönelik yeni bir operasyon seçeneğini her zaman masada tutuyor. Bu faktör, SDG üzerindeki baskıyı artırıyor.
  • Rusya ve İran'ın Rolü: Her iki ülke de Şam yönetimi aracılığıyla aşiret ağlarıyla temas kurarak ABD-SDG ittifakını zayıflatmayı ve bölgedeki Amerikan varlığını sonlandırmayı hedefliyor.

Beklentiler ve Olası Senaryolar

Mevcut dinamikler ışığında bölgeyi kısa ve orta vadede şu gelişmelerin beklemesi öngörülüyor:

  • Kısa Vadede (3-6 ay): Koalisyonun bölgedeki askeri varlığını kademeli olarak azaltması, SDG'nin bu adımı dengelemek için Arap bölgelerinde "yerel konsey" gibi göstermelik yapılar kurma çabalarını artırması ve aşiretlerle SDG unsurları arasında yerel çatışma riskinin yüksek kalması bekleniyor.
  • Orta Vadede (6-18 ay): SDG-Şam entegrasyonunun başarısız olması veya aşiretlerin beklentisini karşılamaması durumunda, aşiretlerin Şam yönetimiyle açık bir ittifaka yönelmesi muhtemel görünüyor. ABD desteğinin azalmasına paralel olarak YPG/PKK'nın çekilme veya yeniden konuşlanma senaryoları gündeme gelebilir. Türkiye'nin ise sınır hattında bir "güvenli şerit" oluşturma talebini yeniden güçlü bir şekilde dile getirmesi bekleniyor.