Abdurrahman Dilipak, bugünkü “Bugün üniversite öğrencisi bir genç olsaydım!..” başlıklı yazısında eğitim sistemini ele aldı.

Bugünün üniversite mezunlarının geçmişteki lise mezunları kadar bile kalitede olmadığını aktaran Dilipak, “Diploma alan herkes devletten iş bekliyor. Herkes memur olmak istiyor. Veteriner hayvan yetiştirmek ya da bir hayvan üretim çiftliğinde çalışmak değil, beyaz yakalı memur olmak istiyor. Ziraat mühendisi de öyle. Mimarlık ya da İnşaat mezunları, bir taşeron firmasındaki ustabaşı kadar bile işin pratik bilgisine sahip değil. Felsefesi hakkında zaten bir bilgisi yok. Hukukunu da bilmiyor mevzuatını da. Piyasasını da bilmiyor. Ama ustabaşının da diploması yok. O da işin hukuku ve mevzuatına, ya da estetiğine bakmıyor. Piyasasına bakıyor. Adamını bulup, işi kitabına uyduruyor.” dedi.

Dilipak şöyle devam etti:

“Zaten bundan sonra bu kadar diplomalı birine de ihtiyaç yok. Google varken, ne hesap makinasına ne bilgiye ihtiyacınız var. Hatta dosya tutmanıza bile gerek yok. İşin aslında size gerek yok.

“Bu kadar öğretmeni ne yapacaksınız?”

Bu kadar öğretmeni ne yapacaksınız. Uzaktan eğitimde Avatar öğretmenler o müfredatı, klasik yöntemle, ya da subliminal yöntemlerle öğrenciye aktarabilir. Bugünkü şartlarda, bugünkü piyasaya göre o müfredata gerek var mı bilmiyorum.

Eğer insanların kafasına Chip takacaksanız, bu bilgilere de gerek yok. Yapay zekalı, süper bilgisayara bağlanabiliyorsanız, ihtimal, maliyet, risk konusunda bütün verileri sistemden alabilirsiniz. O zaman geriye ne kalıyor ki. O zaman niye okuyorsunuz. Hem zaten artık E-Water de var. Dil altına o sudan damlatarak beyne komut da verebiliyorsunuz.

O zaman bilgisayar mühendisi mi olsanız. Eğer Tesla gibi biri iseniz zaten bu fakültelerin size vereceği bir şey yok. Değilseniz, bu bilgilerin hepsi bilgisayarda var. Bu GPT-3, IBM’nin Watson’u ve benzeri yapay zekalı süper bilgisayarlar 10 yazılımcının 10 ayda yazacağı bir yazılımı 10 dakikada yapabiliyor. Ha, HW olarak kart dizayn etmek istiyorsunuz ve gömülü yazılımlar yapmanız gerekiyor. Sorun değil aynı hızla bu yapay zeka onu da yapıyor.”

“Keyf, oyun ve eğlence peşindeyiz”

Çabanın, çilenin ve hüznün bir kenara bırakıldığını kaydeden Dilipak, “Keyf, oyun ve eğlence peşindeyiz. Neşe yoksa sıkılıveriyoruz. Heyecan duymuyorsak çabucak yoruluyoruz. Fedakarlık yok, ortak fayda yerine kişisel çıkarların peşine düşüyoruz. Din, ahlak ve gelenekten bağımsız BİREY’le dönüştürüldük. Artık GENDER olarak tanımlanıyoruz. Özgürlük peşinde koşarken birçok şeye bağımlı hale geldik. Tarih bilinci, gelecek tasavvurumuz zaafa uğradı. Avamlaştık, Havas, Münevver, Arif insan olmak gibi bir derdimiz yok. Bazı şeyleri dert edinmiyoruz. Derdimiz yok. Davamız da yok. Eskiden “Dava adamı” diye bir şey vardı. Bakıyorsunuz sokaktaki kalabalıkların çoğu ne sağcı, ne solcu, futbolcu. Laikliğe karşı direnelim derken bir baktık sekülerleşmişiz. Din onlar için sadece kültürel bir aidiyet olmuş. Kimimiz işsiz güçsüzlükten umudunu kaybetmiş, kimimizin servet ve iktidar başını döndürmüş.” dedi.

Yazının tamamı için TIKLA