Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezi'nde "İnsanlık İçin Güçlü Türkiye" programına katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

Erdoğan'dan Veda Hutbesi sözleri

Bilhassa savaşların, çatışmaların, yokluk ve yoksulluğun bütün yükünü minik omuzlarında taşımak zorunda kalan masum çocukları ve onların cefakâr annelerini, babalarını kalpten selamlıyorum. Elbette Filistinli kardeşlerimi, Filistin halkının onurlu, gururlu, kararlı, izzetli mücadelesini bugün bir kez daha saygıyla selamlıyorum. Kendilerine bir kere daha sabır temenni ediyor, Türkiye ve Türk milleti olarak her zaman yanlarında olacağımızı bilvesile tekrar ifade ediyorum.

Tek parti zihniyetinin yanlış uygulamaları bir tarafa bırakılıp milletimizin tarihine, kültürüne ve inanç değerlerine bakıldığında, beyannamede kayıtlı hakların bize hiç de yabancı olmadığı görülecektir. Her şeyden evvel, eşref-i mahlukat olan insana saygı göstermek, insan onurunu korumak, onun yaratılıştan gelen haklarının kullanılmasını temin etmek, bizim için medeniyetimizden tevarüs ettiğimiz ulvi değerlerdir.

Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm), 1400 yıl önce Veda Hutbesi'nde tüm insanlığa şöyle seslenmişti: "Ey insanlar! Biliniz ki Rabbiniz birdir. Atanız da birdir. Bütün insanlar Adem'den gelmiş, Adem de topraktan yaratılmıştır. Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap'a, beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük ancak takva iledir. Biliniz ki bu şehriniz Mekke, bu gününüz arefe ve bu ayınız Zilhicce nasıl mukaddes ve dokunulmaz ise, mallarınız ve canlarınız da aynı şekilde dokunulmazdır. Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Sözümü iyi dinleyin ve belleyin."

Bu emir ve tavsiyeler, asırlar boyunca siyasi, sosyal, beşeri hayatında milletimize rehberlik etmiştir. Ahmet Yesevi'den Yunus Emre'ye, Hazreti Mevlana'dan Hacı Bektaş Veli'ye kadar bu toprakları muhabbetle yoğuran nice gönül sultanımız, aynı şekilde öğütleriyle milletimizin tasavvurunu şekillendirmiştir.

Hazreti Mevlana'nın hikmet pınarından süzülen şu sözleri burada sizlere ve aziz milletimize hatırlatmak istiyorum. Bakınız, o büyük gönül mimarı bundan yedi buçuk asır önce ne demişti:

"Biz bu dünyada güneş gibiyiz. Herkese can vermeye, tüm insanlar alemine faydalı olmaya gelmişiz. Kalpleri kırılmış, gamlara düşmüş kişilere dost olmaya, onların gamlarını, kederlerini paylaşmaya gelmişiz. Hor görülenleri, toprağa düşenleri, ayaklar altında ezilenleri gül bahçesine getirelim, onlara neşeler bahşedelim diye bu dünyaya gelmişiz."

Divan edebiyatının son büyük şairlerinden Şeyh Galip de Hazreti Mevlana'dan yüzyıllar sonra şu mısralarla seslenmişti: "Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen / Merdûm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen."

Suriye devrimini tebrik

Kardeşlerim, biz de Gazze'den Suriye'ye, Rusya-Ukrayna savaşından Doğu Afrika'daki gerilimlere birçok kriz bölgesinde "İnsanlık İçin Güçlü Türkiye" şiarıyla üzerimize düşenleri layıkıyla yapmaya çalışıyoruz. Türkiye'nin Suriye ve Gazze'de yaşananlar karşısındaki vicdanlı duruşu, tek başına bir insan hakları dersidir. İnsan hakları destanıdır. Her iki meselede de ilk günden itibaren tavrımızı çok net ortaya koyduk. Baskılara, tehditlere, farklı sebeplerle zalimlerin yanında hizalanan insanlık fukaralarına prim vermedik. Elimizle, dilimizle, kalbimizle zulmü durdurmanın çabası içinde olduk.

Dün biliyorsunuz Suriye Devrimi'nin birinci yıl dönümüydü. Suriye halkının 8 Aralık Hürriyet Günü'ydü. Devrimin birinci yılında bir kez daha her türlü zulme, zorbalığa, vahşete, insanı insanlığından utandıran işkenceye rağmen 13 buçuk yıl boyunca zalime direnen kardeş Suriye halkını ülkem ve milletim adına tebrik ediyorum.

Esad rejiminin ve terör örgütlerinin alçak saldırılarında can veren Suriyeli kardeşlerimizi rahmetle yâd ediyorum. Devletimizin güvenliğini, aziz milletimizin huzurunu temin etmek amacıyla uluslararası hukuk çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz sınır ötesi operasyonlarda şehit düşen kahramanlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, Rabbim ruhlarını şad, mekânlarını cennet eylesin diyorum. Şehitlerimizin metanet abidesi ailelerine hürmetlerimi takdim ediyorum. Bugün milletçe terörsüz Türkiye hedefinden, terörsüz bölge idealinden bahsedebiliyorsak bu, en başta kahraman şehitlerimizin sayesindedir.

Şimdi bakınız değerli kardeşlerim, Rabbimiz Yasin Suresi'nde şöyle buyuruyor: "Kün feyekün." Yani "Ol der ve oluverir." Rabbimizin müjdesi Suriye'de de tecelli etmiş, 60 yıllık dikta rejimi sadece 7-8 gün içinde yerle yeksan olmuş, kendi halkını acımasızca katleden diktatör korkakça kaçmış, mazlumların sabrı, mücadelesi ve kıyamı zaferle neticelenmiş, Suriyeli kardeşlerimiz uğrunda yüz binlerce şehit verdikleri hürriyetlerine hamdolsun sonunda kavuşmuşlardır.

Suriye halkının son bir yılda onca zorluğa, sıkıntıya, Esad diktatörünün bıraktığı enkaza rağmen hayata dört elle sarıldıklarını, ülkelerini yeniden ayağa kaldırma mücadelesi verdiklerini memnuniyetle görüyoruz. Ve Başkan Şara, işte Emevi Camii'nde, herhalde televizyonlardan izlediniz, hem sabah namazını kıldırıyor hem de orada verdiği hutbeyle Suriye'nin geleceğine yönelik müjdesini irat ediyordu. Rabbim en yakın zamanda inşallah Şara'ya ve Suriye halkına bu müjdeye kavuşmayı nasip etsin.

Türkiye ve Türk milleti olarak Suriye'nin ve Suriyeli kardeşlerimizin inşa, ihya ve toparlanma çabalarını tüm imkanlarımızla destekliyoruz. Şunu gönül huzuruyla ifade etmek istiyorum: Suriye devrimi son bir yılda en zoru inşallah geride bırakmıştır. İnanıyorum ki önce Yüce Allah'ın yardımıyla, sonra da Suriye yönetiminin basiretli, dirayetli, kuşatıcı, kucaklayıcı ve adaletli politikalarıyla bir daha eski kötü günlere dönüş olmayacaktır.

"10 Mart mutabakatının suhuletle uygulanması şer odaklarının hesaplarını altüst edecektir"

Bilhassa 10 Mart mutabakatının altında imzası olanlar tarafından ahde vefa ilkesi gereğince hayata geçirilmesi önemli bir düğümü çözecektir. Mutabakatın suhuletle uygulanması; istikrarsız, bölünmüş ve güçsüz Suriye'ye yatırım yapan şer odaklarının hesaplarını altüst edecektir. Böylece Suriye, toprak bütünlüğünü haiz, müreffeh, muzaffer ve bölgesinin muteber bir ülkesi olarak istikbale yürüyecektir.

Siyasal Alevicilere gönderme

Bakın değerli kardeşlerim, eğer biz korkaklara kulak verseydik, korkunun esiri olsaydık, şimdi yanı başımızda bir kan gölü vardı. Hatırlayın, devrimden önce bize neler söylediler? "Ortadoğu bataklığına girmeyin." dediler. Kim? CHP'nin başındakiler. "Size ne Suriye'den?" dediler. "Akan kana sırtınızı dönün." dediler. Buradan tur düzenlediler. Gittiler, Esad'ın elini sıktılar, sırtını sıvazladılar. En son ana kadar Baas diktatörlüğünün muhipliğini yaptılar. Eğer biz bu vizyonsuz ve vicdansızlara kulak assaydık, bugün çok ciddi güvenlik tehditleriyle yüzleşiyor olurduk. Ama biz kendimize inandık, Allah'a inandık, güvendik, cesaretle hareket ettik ve tuzakları, kumpasları, oyunları bozduk. Sabrettik. Allah'ın lütfuyla zafere de şahitlik ettik.

İşte sizler de görüyorsunuz, şimdi yeni bir Suriye kuruluyor. Şam'ın, Halep'in, Hama'nın, Humus'un caddelerinde Türkiye'de yaşamış, Türkiye'de doğmuş gençler cıvıl cıvıl Türkçe konuşuyor. 13 buçuk yıllık hasretin ardından evlerine dönen kardeşlerimiz bizim için dualar ediyor. "Allah Türkiye'den ve Türk milletinden razı olsun." diyor.

Hemen yanı başımızda, tıpkı Azerbaycan gibi, tıpkı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi, aynı dili konuştuğumuz kardeş bir devlet, küllerinden yeniden doğuyor. Milletçe bizler de alnımız ak, başımız dik, bu şekilde bu muhteşem dirilişe, yeniden doğuşa sevinç gözyaşlarıyla tanıklık ediyor, kardeşlik ve komşuluk sınavından başarıyla çıkmanın haklı kıvancını yaşıyoruz. Rabbimizin daha nice müjdelerine nail olacağımıza yürekten inanıyoruz. Bir defa bizim şuna inancımız tam. Kardeşler, zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur.

Avrupa’nın yeni göç doktrini: Üçüncü ülkelerde kamp planı ve Türkiye şartı
Avrupa’nın yeni göç doktrini: Üçüncü ülkelerde kamp planı ve Türkiye şartı
İçeriği Görüntüle

"Başkenti Doğu Kudüs olan egemen bir Filistin devleti"

Şimdi sıra inşallah Filistin'de. Filistin'de de mazlumların sabrı zaferle taçlanacak, oraya da özgürlük ve barış gelecek, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan egemen bir Filistin devleti muhakkak Allah'ın izniyle kurulacak. Yıllardır büyük acılar çekmiş, tarifsiz işkencelerden geçmiş, yakınlarını, çocuklarını kaybetmiş, evleri yıkılmış, hayatları ve toprakları çalınmış Filistin halkı, kendi öz yurtlarında emniyet içinde yaşayacak. Bunun önünü hiçbir kirli, kanlı ve sinsi plan kesemeyecek. Herkesin bir planı varsa, elbette Kadir-i Mutlak olan Allah'ın da bir planı var. Kendilerini dev aynasında gören katliam şebekelerinin her senaryosunun, her oyununun, her tuzağının üzerinde Rabbimizin bir takdiri var.

Umudumuzu asla kesmedik ve kesmeyeceğiz. Filistin'de de zafer marşlarını aynen Suriye'de olduğu gibi hep birlikte terennüm edeceğiz. Sabrın, azmin, umudun ve mücadelenin karanlıkları boğduğuna inşallah hep beraber bir kez daha şahitlik edeceğiz.

Sizlere veda etmeden önce şunu da söylemek isterim: Katliamların en kesif günlerinde Suriyeli kardeşlerimize bir söz vermiştik. Allah'ın izniyle uzak olmayan bir tarihte o sözümüzü mutlaka tutacağız. Rabbim bizleri, Suriyeli kardeşlerimizi, Filistin halkını ve dünyadaki tüm mazlum ve mağdurları umduklarımıza nail eylesin diyorum. Bu düşüncelerle İnsanlık İçin Güçlü Türkiye programının tekrar hayırlara vesile olmasını diliyorum.