Esseyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri, son asrın en derin zâhir ve bâtın âlimlerinden biri, Ehl-i Sünnet çizgisinde Büyük İrşad Kutbu olarak tanınmış bir velîdir. 1865 senesinde Van’ın Başkale kazasının Arvâs köyünde doğan Arvâsî Hazretleri, küçük yaşta gördüğü rüyalar ve babasının teşvikiyle ilim ve tasavvufa yönelmiş; kısa sürede hem zâhirî ilimlerde hem de bâtınî tasavvufî alanlarda kâmil bir şahsiyet hâline gelmiştir. Genç yaşta aldığı icazetler, onun olağanüstü gayret ve disiplinini ortaya koyar; 17 yaşında ilim yolunda yetkinleşmiş, memleketinde 20 yıl boyunca ders vermiş, talebelerini ilim ve irşadla donatmıştır.
Van-Arvâs’taki medresesinde verdiği dersler, fıkıh, tefsir, hadis, kelâm, tasavvuf, dil ve belagat, usûl ve matematik gibi alanları kapsıyordu. Medrese, yakın ve uzak bölgelerden âlimlerin dikkatini çeken bir ilim merkezi hâline gelmişti. Arvâsî Hazretleri, İmâm-ı Rabbânî’nin Mektubât’ına özel önem vermiş, talebelerine klasik İslâm ilimlerini derinlikli ve metodik bir şekilde öğretmiştir. Zâhirî ve bâtınî ilimleri birleştiren bu büyük âlim, beş tarikatta icazeti olmasına rağmen Nakşibendî yolunu tercih etmiş ve mürşidlik makamında Hak Teâlâ’ya kavuşmayı isteyenlere rehberlik etmiştir.
Arvâsî Hazretleri, Osmanlı’nın yıkılışı ve Cumhuriyet’in kuruluş döneminde, küfrün ve dalaletin zirveleştiği 20. asırda iman ve irşad kutbu olarak öne çıkmıştır. I. Dünya Savaşı yıllarında, Ermeni zulmü ve Rus işgali sırasında 150 kişi ile beş yıl süren zorlu bir hicrete katılmış; yollar boyunca ailesinin bir kısmını kaybetmiş, az sayıdaki fertle İstanbul’a varabilmiştir. Millî Mücadele döneminde Anadolu ve İstanbul’da mücahid bir tavırla talebelerini cepheye yönlendirmiş, maddî ve manevî desteklerini esirgememiştir. Ankara’nın boşaltılması düşünülen kritik yıllarda bile irşad ve ilmî faaliyetlerini sürdürmüştür.
1931 yılında Menemen Hadisesi sebebiyle yargılanmasına rağmen beraat etmiş, ardından sürekli tarassut altında tutulmuş, nihayet 1943’te İzmir’e sürgün edilmiştir. Hastalığı nedeniyle mecburî ikamete tabi tutulmuş, Ankara’ya getirilmiş ve 27 Kasım 1943 sabahı ebediyete irtihal etmiştir. Kabri, Ankara’nın Bağlum nahiyesinde yer almaktadır.
Arvâsî Hazretleri’nin hayatı, hem ilmî hem tasavvufî derinliğiyle hem de içtimai ve siyasi olaylara karşı hikmetiyle örnek teşkil eder. “Ne ibadetimden, ne amelimden rahmete güvenim var… Tek rahmet ümidim, mürtede buğzum, ondan nefretimdir” sözü, baş nefret kutbuna olan gereken tavrı ortaya koyar. İslâmî duruşunu, mürşidlik ve ilmî rehberliğini hayatının her safhasında göstermiştir.
Onun talebeleri arasında Üstad Necip Fazıl gibi fikir ve aksiyon sahasında büyük isimler yetişmiş; bu büyük irşad kutbu, ilim ve hikmet yolunda ardında silinmez izler bırakmıştır. Arvâsî Hazretleri eserleri, sohbetleri ve talebeleri aracılığıyla hâlen ilim ve irfan yolunun ışığını taşımaya devam etmektedir. Küfrün zirveye ulaştığı bir dönemde ortaya koyduğu iman ve irşad, onun Büyük İrşad Kutbu olarak anılmasını sağlamıştır.