2 bin beş yüz senelik tarihinde, insanlığın rastladığı gailelerden en karışık ve içinden çıkılmaz olan mesele, Filistin işidir. Öyle bir mesele ki, ahalisini toptan tehcir etmek, yahut bütün dünyaya dağıtmak gibi en cezri hal suretlerine müracaat edildiği halde yine kökü uzak topraklara damar salmakta ve sonra dönüp dolaşıp yine bu küçücük bölgede karar kılmaktadır.

Milâttan evvel 536 senesinde Babil devleti Filistin meselesini kökünden halletmek için Kudüs'ü zapt ettikten sonra bütün ahalisini, bunların eski yurdu El-Cezire’ye sürmüştü. 516'da İran devleti Babil’i mağlûp ettikten sonra Benî İsrail tekrar Filistin’e döndü. Lâkin Filistin meselesi İranlıların da başına bela olduğundan 350 tarihinde Beni İsrail tekrar Babil’e sürüldü. İskenderi Kebir bu defa Beni İsrail’i ve Filistin’i kurtarmış oldu. Haleflerinden Batlamyuslar, Filistin meselesinden rahat yüzü görmediler ve burasını Yunanlaştırmak suretiyle işin içinden çıkmak istediler. Batlamyuslardan Filistin’i zapteden Roma İmparatorluğu da bu meseleden birçok zorluklar çektiler. Milâttan sonra 70 tarihinde İmparator Titus Benî İsrail’i Filistin’den çıkararak bütün dünyaya dağıttı. Fakat bununla yine iş halledemedi. Filistin’in cenubunda Hicaz'da yerleşmiş olan İsrail evlâdı İslâmiyet'e karşı çeşitli mücadelelere giriştiler. Nihayet bunların Arabistan yarımadasından da çıkarılması icabetti.

Şu kadar var ki, Yahudiler yine Müslümanların müsaadekârlıkları sayesinde tekrar Filistin’i ziyaret ve Kudüs’te kalmaya imkân buldular. Nihayet Filistin’de bir Yahudi devleti kurmak gayesi baş gösterdi. Bütün dünya Yahudileri arasında, zengin Amerikan Yahudileri ve bankerlerinin yardımı ile Siyonistlik teşkilâtı vücut buldu.

Halbuki bunun tahakkukuna Sultan İkinci Abdülhamit mâni oldu. Bu hareketin hem kendi tac ve tahtına, hem de daha sonra bütün Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasına mâl olduğunda, geçen yarım asırlık devrin içyüzünü bilen herkes müttefiktir.

Birinci Cihan Harbinde ise Siyonistler için tekrar bir fırsat doğdu. İngiltere bu harbin en ağır yükünü taşıdığından mâlî cihetten pek fena duruma düştü. Ancak Amerika’nın para yardımı ile harbi kazanabilirdi. Halbuki sermayedarların başında Siyonist Amerikan Yahudi bankerleri bulunuyordu. Bunlara kesenin ağzını açtırmak için yegâne çare Filistin’de Yahudilere millî bir yurt vaadinde bulunmaktı. İngiltere hükûmeti, daha evvel Şerif Hüseyin’e bütün Arap memleketlerinin müstakil olacağını vaad etmiş bulunduğunu hesa­ba katmayarak 1916 senesinde (Balfur) beyan­namesi ile Millî Yahudi yurdu kurulmasını Amerika Siyonistlerine vaad ederek kadar istikraz kopardı.

Harbin sonuna ve hattâ Filistin’deki Osmanlı kuvvetlerinin çekilmesi akabinde Siyonist teşkilâtı Millî Yahudi yurdunu meydana getirmek için, harekete geçmiştir. 2-3 sene içinde Filistin ve civarına yüz binlerce Yahudi yerleşmiş, birçok müesseseler, fabrikalar ve üniversiteye kadar muhtelif mektepler kurulmuştur.

Filistin’i Yahudileştirmek için girişilen bu hamle, birkaç sene daha aynı tempoda devam ettiği takdirde burasının tam mânâsıyla bir Yahudi yurdu ve devleti olacağı ve Arapların da yersiz ve sefil bir akalliyet derekesine düşeceği muhakkaktı.

Bunu iyi gören Kudüs büyük müftüsü Emin el-Hüseynî, Fevzi Ka­vukçu ve diğer Osmanlı erkân-ı harp sâbiti gibi iyi başbuğların yardımı ile Arapların silâhlı mukavemetini teşkilatlandırdığından kanlı bir dâhilî harp patlak verdi.

İngiltere, Filistin’e alabildiğine Yahudi muhacirin ve sermayesinin doldurulmasına müsaade edilmesinin, sonunda kendisine karşı Arap âlemini ve bütün İslâm dünyasını harekete geçireceğini anlamıştı. Bunun için 1938 senesinde neşrettiği Beyaz kitapta izah olunduğu veçhile Yahudi muhaceretini azamî ayda bin beş yüz kişi olarak tahdit etmiş ve Araplardan arazi satın alınmasını da yasak etmiştir.

Buna karşı bütün dünya Yahudiliği ayaklanmak istedi. Fakat Almanya ve Almanların işgal altındaki yerlerde Yahudi unsurların kitleler halinde imha edilmekte olması, Yahudi husumetini harbin sonuna kadar İngiltere'den başka tarafa çevirmişti. Ancak harbin sonunda tekrar Yahudiler İngiltere’ye karşı cephe aldılar.

Evvelâ Siyonist teşkilâtı, Amerika hükûmeti üzerinde tesir yaparak Filistin meselesine müdahalesini sağlamaya çalıştı. Neticede bu meseleye bakmak üzere müşterek bir Amerikan-İngiliz komisyonu kuruldu. Başkan Truman Filistine yüz bin Yahudi muhacirin girmesine müsaade edilmesini bile İngiltereden istedi. Fakat bu arada dünya politikasında meydana gelen değişiklikler Amerika'yı Filistin meselesinden elini ayağını çekmek zorunda bıraktı. İşte bunun üzerine Filistin’de ve bunun haricinde Yahudi tedhişçi teşkilâtı İngiltere'ye ve bütün İngilizlere karşı bîaman bir kanlı savaşa girişmiştir. İngiltere hükûmeti de bütün sivil İngilizleri Filistin’den çıkarmak ve askerlerini müstahkem noktalarda toplamak suretiyle bu harbi kabul etmiştir. Filistine gemiler dolusu gelen kaçak Yahudi muhacirlerini de Kıbrıs adasında husûsî kamplarda göz hapsi altına almıştır.

Yahudiler bu savaşta muvaffak olacaklarına emindirler. Çünkü İngiltere Mısır'dan ve Irak'tan çekilirken, Filistin’de kendi mandası altındaki toprakları askerî istinâtgâh haline getireceğini ve buradan yakın ve orta şarktaki mevkiini muhafazaya çalışacağını tahmin ediyorlardı. Yahudiler buna razı olacaklarını bile gizlemiyorlardı. İngiltere Filistin mandasından vazgeçmeğe ve burasını Birleşmiş Milletler Kurulunun emrine vermeğe hazır bulunduğunu günün birinde ilân edince bütün Yahudi âlemi hayret ve dehşet içinde kaldı.

Zira Filistin’de millî bir Yahudi vatanı kurulmasını İngiltere vaadetmişti. Buradan alâkasını kesmekle bu vaadi kendiliğinden hükümsüz kalacaktır.

Arap dünyası ise bayram yapıyor. Çünkü her Arap memleketinde İngiliz mandası kalktığı zaman bunun yerine hür ve müstakil bir Arap devleti kurulmuş olduğundan, Filistin’de dahi böyle olacağını ve altı Arap devletinin âza bulunduğu kurulda böyle karar verileceğini düşünüyor.

Aile politikası ancak anneyi yeniden inşa ederek güçlenir
Aile politikası ancak anneyi yeniden inşa ederek güçlenir
İçeriği Görüntüle

Bunun üzerine Filistin’deki Yahudilerin resmî temsilcisi bulunan Yahudi ajanlığı, İngiliz hâkimiyetini atmaya çalışan Siyonist teşkilâtı ve bütün dünya Yahudileri, şimdi İngiliz mandası devam etmelidir, diye avaz avaz bağırıyorlar. İşte müzmin Filistin ve Yahudi meselesinin içyüzü!...

Büyük Doğu Dergisi, cilt 3, 61. sayı, 2 Mayıs 1947
Muharrem Feyzi TOGAY