Gazze’de iki yılı aşan savaşın ardından uygulamaya koyulan ateşkes bir muhasebe çağrısını da beraberinde getiriyor. Filistinli gazeteci Ahmed Alnaouq, terörist İsrail’in iki yıldır süren soykırımının ardından gelen ateşkesin, yaşanan yıkımı geri alamayacağını; ama dünya kamuoyunun artık sessiz kalmayacağını vurguluyor. Alnaouq’a göre, Filistin’in özgürlüğü artık geri dönülmez bir noktada ve “ateşkes” plânı, bu büyük uyanışın önünü kesemeyecek kadar zayıf.
***
İsrail’in medya propagandası ne kadar güçlü olursa olsun, uluslararası arenada söylediği hiçbir şey, işlediği suçları artık gizleyemiyor.
8 Ekim 2023’ü dün gibi hatırlıyorum. Bir gün önce, yani 7 Ekim’de, Hamas’ın İsrail’e yönelik tarihteki en büyük saldırısı gerçekleşmişti. Bunun ardından İsrail Savunma Bakanı, İsrail’in “insan hayvanlarla savaştığını” ilan etti; Başbakan Benjamin Netanyahu ise “Ortadoğu’yu sonsuza kadar değiştireceklerini” söyledi.
Biz Filistinliler için bu sözler, çok tanıdık bir şeyin habercisiydi.
O gün, İsrail’deki kayıpların ve alınan rehinelerin sayısını öğrendiğimde, çok uzun ve acımasız bir savaşın başladığını anladım. Nişanlıma “bu savaş aylarca sürecek, en az 20 bin Filistinli öldürülecek” dedim. Oysa o bile bu kadar karamsar olmamamı söyledi. Daha o günün sonunda, İsrail’in onun ailesinin Gazze’deki evini bombaladığını ve kardeşlerinden birinin öldüğünü öğrendik.
İsrail, birkaç gün içinde Gazze’ye yiyecek, su ve yakıt girişini kesti. Bu, tarihin en acımasız cezalandırma döneminin başlangıcıydı. Batılı ülkeler, her zamanki gibi, “İsrail’in kendini savunma hakkı” söylemiyle bu soykırıma açık destek verdi.
Bugün, iki yılın ardından, 67 binden fazla insan öldü – bazı araştırmalar bu sayının yarım milyona yaklaştığını söylüyor. 165 bin kişi yaralandı. İsrail, Gazze’yi neredeyse tamamen yerle bir etti; İran, Yemen, Lübnan ve hatta Katar’ı hedef aldı; ordusu Suriye’ye kadar ilerledi. Batı Şeria’da da etnik temizlik hız kazandı.
İsrail’in “savunma operasyonu” dediği şeyin aslında çok önceden planlanmış bir yıkım projesi olduğu bugün çok açık. Amaç, Gazze’de Filistinlilere dair her şeyi yok etmekti.
İsrail ordusu, öldürdüğü Filistinlilerin bedenlerini tanklarla ezip bunun görüntülerini sosyal medyada paylaştığında, kendi meşruiyetini dünyaya karşı kendi elleriyle yıktı.
Askerler, öldürdükleri kadınların eşyalarıyla alay etti, çocuk oyuncaklarıyla dalga geçti.
Bugün dünya, Siyonizmin ardındaki o “özgürlük” maskesinin, aslında bir sömürgeciliği gizlediğini net biçimde görüyor. Artık antisemitizm suçlamaları, Filistinlilerin özgürlük talebini bastırmak için eskisi kadar etkili değil.
Bu savaşın her anı kaydedildi. Dünya, canlı yayınlarda öldürülen bebekleri, yıkıntılar altındaki bedenleri, açlıktan zayıf düşmüş çocukları, vurulan doktorları izledi.
Bu görüntüler, hiçbir propaganda ile unutturulamayacak.
Hiçbirimiz, yanan gazetecileri, keskin nişancıların öldürdüğü hemşireleri, sokaklarda köpeklerin cesetleri parçaladığı o görüntüleri unutmayacağız. Ne onları öldürenleri ne de sessiz kalanları affedeceğiz.
Bu yıkım, aynı zamanda eşi benzeri görülmemiş bir küresel dayanışmayı da doğurdu.
500 aktivist, gazeteci ve politikacının katıldığı Global Sumud Filosu, Gazze ablukasını delmeye çalıştı ve İsrail tarafından gözaltına alındı. Dönenler, gördükleri işkenceleri anlattı.
Batı’da öğrenciler, kendi üniversitelerini birer direniş alanına dönüştürdü. İsrail, Gazze’de bütün okulları ve üniversiteleri yok ederken, öğrenciler Batı kampüslerinde onun suçlarını ifşa etti. Sağlık çalışanları gönüllü olarak Gazze’ye gidip yaralıları tedavi etti.
Bütün bu hareketlilik, büyük teknoloji şirketlerini bile rahatsız etti; sosyal medyada Filistin lehine içerikler bastırıldı.
“Filistin için yükselen küresel vicdan asla susturulamayacak”
İsrail’in Gazze’deki barbarlığı, sonunda bazı Batılı ülkelerin Filistin devletini tanımasına yol açtı. Bu elbette acıları dindirmeyecek, işgali sona erdirmeyecek.
Ama gösteriyor ki, İsrail artık Batı için bile savunulamayacak noktaya geldi. İsrail’in hedefi başından beri netti; mümkün olduğunca çok Filistinliyi öldürmek, geriye kalanları ise topraklarından sürmek. Bu amaçla şehirleri yok etti, aileleri sildi. Ama belki de bu suçların büyüklüğü, nihayet işgalin sonunu hazırlayacak.
Ateşkes ilan edilse bile, bu savaşın oluşturduğu tahribat bitmeyecek. ABD’nin öne sürdüğü “Gazze planı”, Filistinlilere özgürlük değil, yeni bir sömürge düzeni vaat ediyor. Bugün artık dünya, İsrail’in suçlarını biliyor. Ve bu gerçeği gören milyonlar, sadece ateşkes değil, özgürlük, adalet ve hesaplaşma istiyor. Ateşkes, bombaları susturabilir.
Ama Filistin için yükselen bu küresel vicdanı asla susturamayacak.
***
Ahmed Alnaouq, We Are Not Numbers'ın kurucusudur. Leeds Üniversitesi'nden uluslararası gazetecilik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir. Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları İzleme Örgütü'nde görev yapmaktadır.
Tercüme: Baran Dergisi