Gazze’deki vahşete dur demek adına Avrupa’da, Amerika’da hiçbir çıkarı ve menfaati olmadan, hatta kendi dininden bile olmayan vicdan sahibi insanların protestosu ne kadar gerçekse; suya sabuna dokunmayan, musluklarının kesilmesinden korkan Türkiye’deki STK’ların sözde eylemleri o kadar sahte.

Gerçekle sahtenin iç içe geçtiği bir devirde, bir şey idrakimizi de aşmış vaziyette çok gerçek: Gazze. Tüm sahteleri bize gösteren aynasıyla tek gerçek Gazze.

Dini hayattan koparan ve kendilerini tanrı yerine koyarak adeta evrenin sahibi gibi davranan, kendi tekeline aldığı bilgiyi değer diye milletlere yutturan, sadece kendi seçtiklerini iyi, doğru ve güzel olarak kabul eden, kendi ürettiği paradigmalarıyla ayakta duran, ruhu inkâr ederek insanı maddenin esaretinde boğan, kendi çıkarları doğrultusunda güçsüz buldukları ülkeleri yağmalayan, sömüren, katliam yapan emperyalist Batı’nın, Aksa Tufanı ile kurduğu tüm tezgâh başına yıkıldı.

Batı’nın dayattığı insan hakları, evrensel değerler, bilimsel değerler, modern kültür, uydurulan kavramlar, güttüğü demokratik ilkeler, barış masalları, özgürlük teraneleri, uluslararası hukuk vs. kısacası hegemonyacı devletlerin, kendilerini ayakta tutabilmek, çıkarlarını koruyabilmek ve kendisi dışında olanları sömürebilmek adına “hâkim fikir” diye pazarladığı tüm saçmalıkları, kibri ve vahşiliği küçücük bir toprak parçası dünyaya gösterdi.

İzlediğimiz filmler, milyonlarca kitaplar, makaleler, seminerler, konferanslar, toplantılar, etkinlikler... hiçbiri, bu gerçeği ortaya serecek kadar gerçek olamadı! Gazze ise, sahte ile gerçeği birbirinden ayırdı:

Terörist İsrail’in savaş hukukuna uymaması, hastaneleri bombalaması, evleri yıkması, çocuklara ateş açması, keyfi yere tutuklaması ne kadar gerçekse; Birleşmiş Milletler’in toplanıp toplanıp dağılması o kadar sahte.

İsrail askerlerinin Cenin’deki baskınlarından birinde 13 yaşındaki kıza tecavüz etmesi, çocukların açlıktan ölmesi ne kadar gerçekse; Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)’in çocuklara yardım etmesi o kadar sahte.

İngiltere'nin başkenti Londra'da, 87 yaşındaki bir kadının, her sabah aynı saatte terörist İsrail’e destek veren restoran zinciri önünde Filistin'e destek için tek başına protesto gösterisi yapması ne kadar gerçekse; İslam ülkelerinin liderlerini toplayıp hiçbir şey yapmayan İslam İşbirliği Teşkilatı o kadar sahte.

Gazze’deki vahşete dur demek adına Avrupa’da, Amerika’da hiçbir çıkarı ve menfaati olmadan, hatta kendi dininden bile olmayan vicdan sahibi insanların protestosu ne kadar gerçekse; suya sabuna dokunmayan, musluklarının kesilmesinden korkan Türkiye’deki STK’ların sözde eylemleri o kadar sahte.

1948’de gayri resmi olarak kurulan terörist İsrail’le başa çıkıp, onu yerle yeksan eden Hamas ne kadar gerçekse; Hamas’a terör örgütü diyen, Lozan’da her şeyini Batılılara teslim etmiş Kemalizm o kadar sahte.

Aksa Tufanı operasyonu ne kadar gerçekse; İngiltere Kralı’nın “evrensel değerler” palavrası ile verdiği Noel mesajı o kadar sahte...

21 binden fazla insanın katliama uğraması ne kadar gerçekse; her gün haberlerde katliam istatistiğinin verilmesi o kadar sahte.

Aksa Tufanı’nın başlattığı aksiyon ile yakında dünyada ve Türkiye’de kopacak fırtına ne kadar gerçekse; geçmişini tümüyle reddeden, zihni ve ruhu işgal edilmiş, tüm aidiyetlerini yitirmiş, emperyalist ülkelerin müstemlekesi olmayı kurtuluş gören Kemalist ve Kemalist rejim o kadar sahte.

Tanzimat’tan Meşrutiyet’e ve Cumhuriyet rejimine kadar çağın bütün sorunlarını en ince ayrıntısına kadar ortaya koyan, demokrasi aldatmacasını gözler önüne seren, ölçüsünü İslam’dan alan ve yeni bir dünya görüşü olan Büyük Doğu-İbda ne kadar gerçekse; insanı insanlıktan çıkaran, fıtratları bozan, toplumları büyük bir uçuruma götüren liberal-kapitalist-modernist sistemler o kadar sahte.

Mesele olmak ya da olmamak, bu gerçek; ikisinin arasında yaşamak o kadar sahte.

Aylık Baran Dergisi 23. Sayı Ocak 2024