Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Kadın Kolları Teşkilat Akademisi Liderlik Okulu kampının açılışında yaptığı konuşmada, aileyi ve gençliği hedef alan saldırılara karşı “her gün yeni cepheler” açtıklarını vurguladı.
Erdoğan, “LGBT gibi sapkınlıklardan sanal bahis tuzaklarına, cinsiyetsizleştirme politikalarından kültür emperyalizmine kadar her geçen gün yeni bir cephede mücadele veriyoruz… Menfur fikirlerin, çirkin emellerin, bozuk değerlerin bu topraklarda yayılmasına müsaade etmeyeceğiz” dedi.
Bu sözler sahada tam karşılık bulmuyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediklerine katılmakla birlikte söylenenlerin sahada tam karşılık bulmadığını da müşahede ediyoruz. Dijital platformlar, sosyal medya algoritmaları ve popüler kültür ürünleri LGBT propagandasını aralıksız pompalıyor; genç kuşak bu içeriklere sınırsız erişim sağlıyor. Yasal düzenlemelerin caydırıcılığı zayıf kaldığı için “sapkınlığa geçit vermeme” taahhüdü gündelik hayatta etkisini gösteremiyor.
Kültür emperyalizmi karşısında milli alternatif eksik
Başta Netfilix gibi platformlar, kültürümüze ait olmayan Batıcı Türk dizileri, zihin dünyamızı hâkimiyet altında tutmaya devam ediyor. Millî-manevî kodlarımızı taşıyacak güçlü bir yerli kültür endüstrisi henüz kurulamadı; Necip Fazıl’ın tabiriyle bir “aydınlar aristokrasisi” hala eksik. Mevcut projeler hacim olarak yetersiz ve dağınık. Küresel pop-psikoloji söylemleriyle yoğrulan gençlik, kendi medeniyet referanslarından, zengin müktesebatından uzak büyüyor.
Eğitimde seküler kilit: Müfredat İslâmîleştirilmeli
Türkiye’nin zengin ilmî mirasına rağmen resmî müfredat seküler kalıplarda ısrar ediyor. Din Kültürü dersi genel kültür düzeyine hapsediliyor.
Eğitim fakülteleri hâlâ Batılı kuramları ezberletiyor; “doğruluk, adalet, merhamet, ahlak, namus, ihlas” gibi temel ahlâkî ilkeleri aktaracak derinlikte ne müfredat var ne de bu değerlere nüfuz etmiş öğretmen kitlesi. Milli Eğitim Akademisi kurulsa da, adaylara hangi İslâmî ve ahlâkî derslerin okutulacağı hâlâ belirsiz.
Çare, İslamî bir eğitim modelini müfredatın çekirdeğine yerleştirip bu minvalde müfredat geliştirilmeli.
İktidarın acilen yeni bir eğitim modeline geçmesi, laiklikten arındırılmış bir müfredatla Müslüman Anadolu insanını yeniden yoğurması gerekiyor. Elbette iş dönüp rejim değişikliğine dayanıyor.
Bu meselede ailelerin mesuliyeti iktidardan daha fazla. Ebeveynler çocuklarını yolladıkları okullar ve öğretmenler hakkında malumat sahibi olmalı, çocuklarının imânına tasallut edilmesine müsaade etmemeli, bu kadar ehemmiyetli bir meselede ses çıkarmayı bilmelidir.
Okullarda laiklik propagandası yapan, dersin dışına çıkıp kendi sapkın düşüncesini çocuklara zerk eden, genç dimağlara tarihimizi ve İslam’ı kötüleyen, Kemalizm’i zerk etmeye çalışan öğretmenlere müsamaha gösterilmemeli.
Asıl bozuk değer Kemalizm
Bu topraklarda yayılmaması gereken en köklü “bozuk değer” Kemalist paradigma. Bürokrasi, üniversiteler ve medya organlarında kök salmış laik-pozitivist zihniyet; dinî-ahlâkî referansları kriminalize ederken Batıcı kültürel kodları “evrensel norm” olarak dayatıyor. Kemalist tortu sökülmeden LGBT propagandasından cinsiyetsiz kimlik ajandasına kadar hiçbir küresel proje tam anlamıyla frenlenemez.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çirkin emellere bu topraklarda izin vermeyeceğiz” sözü, halk nezdinde güçlü bir beklenti üretmiş durumda. Ancak LGBT propagandasından cinsiyetsizleştirme ajandasına, kültür emperyalizminden sanal kumara kadar pek çok başlık hâlâ Kemalist-laik zemin üzerinde üretiliyor ve yayılıyor. Kavganın gerçekten kazanılması; müfredattan medyaya, bürokrasiden popüler kültüre kadar tam spektrumlu bir İslâmî bir ihya hamlesine bağlı.
Baran Dergisi