İSLÂM TARİHİNDEN: Hz. Ebu Bekir
Allah Resulu'nden sonra bu yolda gelen en büyük insan, Hz. Ebu Bekir (R.A.) idi. Hz. Ebu Bekir (R.A.), Müslümanlığın ilk gününden itibaren Allah Resulu ile birlikte İslâm davasının karşı karşıya olduğu bütün tehlikelere göğüs germiş, bir defa bile korkaklık göstermemiş, en korkunç tehlikelere atılmaktan çekinmemiş, eliyle, diliyle, canıyle, kanıyle mucahede etmiştir. Allah Resulü'nün vefatı anında, bu felaket karşısında Müslümanlardan kimi yıldırımla vurulmuşa dönmüş, kimi O'nun irtihalini inkar etmiş, kimi ne yapacağını şaşırmış, kimi önünden geçeni tanımayacak, kendisine selam vereni görmeyecek derecede dehşet ve şaşkınlık içinde kalmışken, Hz. Ebu Bekir (R.A.) felaketi bütün kalbiyle duyan, fakat kendini kaybetmeyen bir metanet ve zerre kadar sarsılmayan bir cesaret göstererek bütün Müslümanların toparlanıp kendine gelmesine vesile olmuştur.
Hz. Ebu Bekir (R.A.) için malını Allah yolunda vermek, feda etmek müstesna bir zevkti.
Hz. Ebu Bekir (R.A.)'ın Resul-i Ekrem (SAV) 'in vefatı dolayısıyla üzerine düşen ilk vazife Ashab'ın uğradığı herc-ü merci teskin etmekti. Bu sırada Hz. Ömer (R.A.), kılıcını sıyırmış, Resül-i Ekrem (SAV)'in ölmediğini, tekrar kendine geleceğini ilan etmişti. Hz.Ebu Bekir, Resul-i Ekrem (SAV)'in mübarek cesedini görerek hücreden çıkıyorken Hz.Ömer'in kılıcı hala havada idi. Hz.Ebu Bekir (R.A.) konuşmasına Allah'a hamd ederek ve Peygamberine salat ve selam getirerek başladı ve sonra şu tarihi sözleri söyledi:
"Ey insanlar! Her kim Muhammed' e tapıyorsa bilsin ki Muhammed ölmüştür. Allah'a tapanlar ise bilsin ki Allah diridir, ölümsüzdür. Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor: Muhammed ancak ve ancak bir peygamberdir. Ondan evvel nice Peygamberler gelip geçmiştir. Muhammed ölür veya öldürülürse siz geri mi döneceksiniz?.. Kim geri dönerse Allah'a hiçbir zarar vermiş olmaz. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır." (1)
Bu sözler, bütün ashabı teskin etti, herkese teselli verdi. Bu hadise, Hz. Ebu Bekir (R.A.)'in elde ettiği ilk büyük zaferdir. Hz. Ebu Bekir (R.A.) halife seçildikten sonra minbere çıktı ve ilk hutbesini irad etti:
 "Ey Müslümanlar! En iyiniz olmadığım halde riyaset makamına geçirilmiş bulunuyorum. Vazifemi yollu yolunda ifa edersem bana yardım ediniz, yanlış hareket edersem beni doğrultunuz. Doğruluk emanet, yalancılık hıyanettir. Güçsüz olanınız (haklı ise) hakkını alıncaya kadar benim yanımda güçlüdür. Güçlü olanınız, (haksız ise) kendisinden hak sahibinin hakkını alıncaya kadar benim katımda güçsüzdür. Bir millet Allah yolunda cihadı bırakacak olursa Allah, behemehal o milleti zillete uğratır ve herhangi bir millette kötülükler yaygın olursa Allah, o millete umumi bir bela verir. Allah'a ve Resulü'ne itaat ettiğim müddetçe bana itaat ediniz. Şayet Allah'a ve Peygamberine karşı gelirsem bana itaat etmekle mükellef değilsiniz. Şimdi namazınıza kalkınız, Cenab-ı Hakk'ın rahmetine nail olasınız!.." (2)
Hz. Ebu Bekir (R.A.)'in "Ben doğru yolda yürüdükçe bana yardım ediniz. ve şayet saparsam beni doğrultunuz!" demesi, adalet ve takvasının kemalini gösteriyor. Müslümanlar Resul-i Ekrem (SAV)'den sonra hiçbir kimseyi, onu sevdiği kadar sevmemiştir. Ona itaat ettiği kadar bir kimseye itaat etmemiştir. Bunun sebebi, Hz. Ebu Bekir (R.A.)'in ancak hakkı gözetmesi ve doğru yolda yürümesi idi. 
Hz. Ebu Bekir (R.A.) 'ın Müslümanların ilk Emir-ul mü'mini (devlet başkanı) olmasıyla Resul-i Ekrem (SAV)'in vefatıyle baş gösteren buhran bertaraf edilmiş oldu. 
Hz. Ebu Bekir (R.A.), halim ve selim yaratılışlı, son derece yumuşak ve şefkatli idi. Fakat vazife ve mes'uliyet işlerinde zerre kadar müsamaha göstermezdi. Onun yumuşak ve mülayim oluşu şahsi muamelelerine aid idi. Din veya devlet işlerinde onun en küçük tereddüdünü, en basit müsamahaya göz yumduğu görülmemiştir. Hz. Ebu Bekir (R.A.), memurlarının kusurlarına göz yummamak, onlara müsamaha göstermemekle beraber onların kusurlarını da büyütmez, onlara kusurları derecesinde muamele gösterirdi. Hz.Halid (R.A.), irtidat hareketlerini bastırmak ve Müslümanlığın Hz. Peygamber (SAV)dan sonra maruz kaldığı ilk büyük buhranı önlemek hususunda en büyük hizmeti başardığı halde Hz. Ebu Bekir, onun hatalarının hesabını sormuş ve azarlamıştı. Bununla beraber Hz. Ebu Bekir (R.A.) Hz.Halid (R.A.)'ı vazifesinden uzaklaştırmamış,onun hatasını telafiye çalışarak,kendini vazifesi başında bırakmıştı.(3)
Hafiz Ebu Bekr el-Beyhakî, Ebu Hüreyre´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'a yemin ederim ki, eğer Ebu Bekir halife seçilmeseydi, Allah'a kulluk edilmezdi. " Ebu Hüreyre, bu sözünü ikinci kez söyledi. Sonra üçüncü kez söyleyince ona:
"Bu kadarı yetmez mi ey Ebu Hüreyre" denildi, o da şöyle cevap verdi:
Doğrusu Resûlullah (SAV), 700 kişilik bir ordunun başında Üsame b. Zeyd'i Şam'a yöneltti. Zi-Haşeb mevkiine vardıklarında Resûlullah (SAV) vefat etti. Medine çevresindeki Araplar dinden döndüler. Resûlullah'ın ashabı toplanıp Ebu Bekir (R.A.)'e giderek şöyle dediler:
"Ey Ebu Bekir, şu orduyu geri çek ve Rumların üzerine gönderme. Çünkü Medine çevresindeki Araplar irtidad etmişlerdir. "
Ashabın bu teklifi üzerine Hz. Ebu Bekir şöyle dedi:
"Kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'a yemin ederim ki köpekler, Resûlullah (SAV) 'ın zevcelerinin ayaklarını çekip sürseler bile ben, Resûlullah (SAV) 'ın yola çıkardığı bir orduyu geri çekmem. Onun diktiği bir bayrağı indirmem. "
Böyle dedikten sonra Hz. Ebu Bekir, Üsame ordusunu yola çıkardı. Bu ordu, irtidad etmek isteyen hangi kabileye uğradıysa, o kabile şöyle dedi:
"Eğer Müslümanların gücü olmasaydı, böylesine büyük bir orduyu sefere çıkaramazlardı. Şimdi biz-onları Rumlarla karşılaşıncaya kadar kendi hallerine bırakalım. " (4) 
Hz.Ebu Bekir (R.A.) Hz. Üsame ordusunu göndermekte ısrar etmekle hem Resul-i Ekrem'in emrini yerine getirmiş,hem de Müslümanların adını ve nüfuzunu muhafazaya yardım etmiştir. Herkes, Hz. Peygamber'in vefatından sonra sefere çıkarılan bu kuvvete bakarak Müslümanların zerre kadar zaafa uğramadığını anlamış, bu sayede Müslümanlığa karşı yapmak istedikleri bir çok fenalıklardan vazgeçmişlerdi.(5)
 
(Haftaya devam edecek!)
(2. Bölüm)
Hz. Ebu Bekir (R.A.), Müslümanların devlet başkanlığı görevinde çok kısa bir müddet geçirdiği halde (iki sene üç ay), devrinde baş gösteren irtidad hareketleriyle ve İslâm'ın temel esaslarından olan zekât emrine uymayacaklarını söyleyenlerle de savaşmış ve İslâm birliğini sağlayarak Arabistan ‘ın haricinde bir çok beldeleri fethederek çok büyük işler yapmaya muvaffak olmuştu.
Sahih-i Buhari’nin rivayetine göre Resul-i Ekrem (SAV)’in vefatını müteakip Arabların arasında “zekâtı” tanımayanlar çıktığı zaman Hz. Ömer (R.A.), zekat vermek istemeyenlere karşı mücadeleye hazırlanan Hz. Ebu Bekir (R.A.)’e şöyle demişti: “Bu insanlara karşı nasıl harb ilan edebiliyorsun? Resul-i Ekrem buyurmadı mı ki, LAİLAHE İLLALLAH deyinceye kadar bu insanlarla savaşmam bana emredildi. Bunu dedikleri zaman mallarını ve canlarını benden kurtarırlar. Ancak Allah katında mes’uldürlar. ” Hz. şu cevabı verdi:  
“Namaz ile zekâtı birbirinden ayıranlarla Vallahi harbedeceğim. Çünkü zekât malın hakkıdır. Bunlar, Resul-i Ekrem’e verdikleri bir keçiyi bile vermek istemeseler bu yüzden kendileriyle harb ederim.” Hz. Ömer (R.A.) diyor ki: Cenab-ı Allah, Hz. Ebu Bekir’in kalbine inşirah vermişti. Neticede ben de bunun doğru olduğunu anladım.”(6)
Hz Ebu Bekir (R.A.)’in mürtedlerle ve zekât inkârcılarıyla hemen mücadeleye başlaması, onlarla savaşırken zerre kadar tereddüt etmemesi, gaye ve hedefine varıncaya kadar hareketinde devam etmesi ve bu yolda büyük azim ve irade göstermesi sayesinde bu tehlikeli vaziyet bertaraf edilmiştir.
Mürtedlerle savaşmak için Hz. Ebu Bekir (R.A.) Hz. Halid b. Velid’i görevlendirdi. Mürted ve peygamberlik iddiasında olan Tuleyha’nın İslâm askerlerini kırıp geçirdiği haberi kendisine ulaşınca Hz. Ebu Bekir, Halid b. Velid’e şu mealde bir mektup gönderdi:
“Allah’ın sana nimet ve hayır olarak bahşettiği şeyler artsın. Sen, işinde takvalı ol ve Allah’ın buyruklarını çiğnemekten sakın. Doğrusu, Yüce Allah, takvalı olan ve kendisinin buyruklarını çiğnemekten sakınan, ihsanda bulunan kimselerle beraberdir. Sen işinde gayet ciddi ol. Yumuşama, Müslümanlardan birini öldürmüş bir müşriki yakaladığın zaman mutlaka cezasını ver. Allah’a meydan okumuş veya buyruklarına ters davranmış bir kimseyi de yakalar ve öldürmekte fayda mülahaza edersen mutlaka öldür. ”
Hz. Halid b.Velid, Hz. Ebu Bekir’in yakalanıp öldürülmelerini tavsiye ettiği adamları arıyordu. Bunları, bir ay süreyle aramaya devam etti. İrtidad ettikleri zaman aralarındaki Müslümanları öldürdükleri için bunlardan Müslümanların öcünü alıyordu. Kimini ateşle yakmış, kiminin kafasını taşla ezmiş, kimini yüksek dağların zirvesinden aşağı yuvarlamıştı ki, bu ölüm haberlerini duyan diğer mürted Araplar ibret alsınlar. Allah, Hz. Halid (R.A.)’den razı olsun.
Mürted Fücae ki bunun asıl adı Îyas b. Abdullah b. Abdi Yaleyl b. Umeyre b. Hifaf’tır, Ben’i Süleym kabilesindendi. İbn İshak böyle demiştir. Hz. Ebu Bekir, Fücae’yi Medine’de Baki mıntıkasında yakmıştır. Bunun sebebi de şuydu: Fücae, Müslüman olduğunu iddia ederek Hz. Ebu Bekir’in yanına gelmiş, ondan, mürtedlerle savaşması için kendisine bir askeri birlik hazırlayıp vermesini taleb etmişti. Hz. Ebu Bekir de bir askeri birlik hazırlayıp ona vermiş ve göreve göndermişti. Fücae sefere çıkınca, uğradığı Müslüman ve mürted herkesi öldürmüş ve mallarını alıp yağmalamıştı. Hz. Ebu Bekir es-Sıddık bunu duyunca, arkasından bir kuvvet gönderip onu geri getirtmişti. Ele geçirince de onu Baki mıntıkasına göndermiş, ellerini boynuna bağlatıp yanmakta olan bir ateşin içine attırmıştı. Ateşin içinde bağlı bulunarak durmuş ve yanmıştı. ” [7]
Hz. Ebu Bekir (R.A.) hutbe ve öğütlerinden bazıları şöyledir:
“Resûlullah vahiy ile korunuyordu. Benim ise beni yalnız bırakmayan bir şeytanım vardır.
Hayır işlerinde acele edin, çünkü arkanızdan acele gelen eceliniz var... Allah için söylenmeyen bir sözde hayır yoktur... Herhangi bir yericinin yermesinden korktuğu için hakkı söylemekten çekinen kimsede hayır yoktur... Amelin sırrı sabırdır... Hiç kimseye imandan sonra sağlıktan daha üstün bir nimet verilmemiştir... Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz. (8)
 
1-CEZASI EN SÜRATLI GÜNAHLAR: ZULÜM İLE SILA-İ RAHMİ KESMEKTİR.
2-MAZLUMUN BEDDUASINDAN KORKUNUZ.
3-ÖLÜME DÜŞKÜN OL Kİ, HAYAT BULASIN.
4-DÜŞMANIN BİR SIRRINA AGÂH OLURSAN ONDAN İSTİFADE EDİNCEYE KADAR GİZLİ TUT
5-DÜŞMANA KARŞI CESARET GÖSTER, ÇÜNKÜ KORKARSAN MAİYETİN DE KORKAK OLUR.
6-DOGRULUK EMANET, YALAN HİYANETLİKTİR.
7-NE SÖYLEDİĞİNİ VE NE ZAMANDA SÖYLEDİGİNİ DÜŞÜN (DÜŞÜNEREK SÖYLE).
8-HER KİMDE ZULÜM, VERDİGİ SÖZÜ BOZMAK VE HİLE DENİLEN ÜÇ VASIF (TAN BİRİ) VARSA, ZARARLARI YİNE KENDİNE DOKUNUR.
9-ÇOK SÖZ YEKDİGERİNİ UNUTTURUR. NE KADAR SÖYLERSEN SÖYLE, SÖZ AKILDA KALANDAN İBARETTİR.
10-SIRRINI, ALENİ YAPTIĞIN İŞLERLE BİR TUTMA; YOKSA İŞİN BOZULUR.
11-SABIRDA MUSIBET, HÜZÜN VE TELAŞTA MENFAAT YOKTUR.
12-CENAB-I HAK’LA PEYGAMBER EFENDİMİZ’E İTAAT EDEN SAADETE KAVUŞUR, ÂSİ OLAN DA DALALETE...
 
Hz. Ebu Bekir (R.A.) Müslümanlığı bütün kemaliyle muhafazaya ve onu bütün akaidiyle, bütün esaslarıyla yaşatmağa muvaffak oldu.
 Hz., Peygamber Efendimiz (SAV)’in yolunu izlemiş, O’nun tebliğ ettiği şeriatı daha geniş bir coğrafyaya yayarak devam ettirmiştir. Müslümanların ilk halifesi olan ve üstün özelliklerinden bazılarını ana hatlarıyla aktardığımız Hz. Ebu Bekir (R.A.), güçlü imanı, mütevazı ahlâkı, askerî dehası ve üstün devlet adamı vasfıyla İslâm Birliği’ni muhafaza etmiş ve kendisinden sonra gelen kutlu halifelere güçlü bir devlet bırakmıştır. 
              Dipnotlar:
[1] Sahih-i Buhari, Peygamberimiz  (SAV)in hastalanması bölümü, cüz 5 sayfa 137.
[2] Tabakat, İbn-i Sa’d
[3] Yakubi, cild:2 sayfa 148
[4] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve´n-Nıhaye,
[5] Taberi
[6] Sahih Buhari, cüz: 2 sayfa 101-110, zekâtın vacip (farz) olması bölümü
[7] İbn Kesîr, El Bidaye Ve’n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 6/456-457.
[8] Ebû Nuaym, Hilye, l