Yandı kitap dağlarım, ne garip bir hal oldu!

Sonunda bana kalan, yalnız ilmihal oldu!

*

İSİM

*Hadîs meâli: “Bir kimse güzel isimlerden 99’unu sayar, mânâlarını bilip doğrularsa cennetlik olur.”

*Allah kelimesi, âlemleri yaratan, o da ayrı bir yaratık meviindeki yokluk uçurumundan kulunu çekip ona vücut veren Mutlak Zat’ın hâs ismidir ve böyle bir hususiyet, Hakkı hep sıfatiyle belirtici başka dillerde mevcut değildir.

*Bu isme, alem, simge, arma, tuğra göziyle bakabiliriz. Aslî harfler dairesinde yazılışiyle de, okunuşiyle de böyle…

*Kaydettiğimiz gibi, Arapça da dahil, her dildeki sıfat ve delâlet ifadesi isimler, başta Müslümanların kullandıkları İlâh, Rab, Mevlâ, Hüdâ, Yaradan, Tanrı gibi adlar bulunmak üzere birer zahirî tasdik ve tevhid işareti olmaktan ileriye geçemez ve Allah adının yerini tutamaz. Hele “Tanrı” kelimesi İslâm’dan önceki Türkçe’de “Tanyeri” kökünden geldiği ve güneşe tapmayı ifade ettiği için, mücerret İlâh mânasında olsa bile put kokusu vermekten uzak tutulamaz.

*Allahın, alem, tuğra isminden sonra ve bu ismin etrafında tek tek birer sıfat belirtici sayısız adları vardır. Bunlardan Kur’ân ile bilinenlere ve bir grup halinde tespit edilmiş olanlara “Esmâ-ül Hüsnâ-Güzel isimler” denilir.

*Gösterdiğimiz üzere isim ve sıfatlar sayısız, levhalaştırılan 99 ad ise sabittir.

*İsimlerin Allah adından ayrı, 99’a kadar götürülmesinde sayıları sınırlamamak, tahditçiliten kaçınmak ve en kemalli sayı 99 üzerinde sonsuzluğu işaretlemek sırrı vardır.

*Bu isimleri aklın mantık hesabına göre yorumlamak değil, zevk ve sır idrakiyle tadmak gerekir.

Necip Fazıl Kısakürek

İman ve İslam Atlası

Shf. 18-19