Batı’nın “özgürlük” yalanı bir kez daha kendi duvarlarında yankılanıyor. İngiltere’de son haftalarda art arda yaşanan cami saldırıları, yalnızca birkaç marjinalin işi değil; kökü siyasî ve ideolojik olan, devletin sessiz desteğiyle büyüyen sistematik bir İslâm düşmanlığının tezahürüdür.
Londra merkezli Ayaan Enstitüsü Araştırma Direktörü Yahya Birt, bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor: “Camilere yönelik saldırılar bireysel eylemler değil, siyasetin körüklediği ırkçılığın neticesidir.”
Saldırganların arkasında siyasi gruplar var
Birt’in dikkat çektiği üzere, İngiltere sokaklarını dolduran aşırı sağcı gruplar sadece taşkın kalabalıklar değil; “Reform UK” gibi yeni isimlerle siyasî çehreye bürünen ırkçı yapılanmaların sahadaki uzantılarıdır. Bu partiler, Müslümanlara karşı nefretin siyasî zeminini döşerken, ana akım dediğimiz Muhafazakârlar ve İşçi Partisi de bu söylemin peşine takılmış durumda.
İslam düşmanlığı yalnız aşırı sağın değil merkez siyasetin de dili haline gelmiş
Bugün İngiltere, bir yandan “demokrasi” ve “insan hakları” nutukları atarken, öte yandan kendi vatandaşlarının ibadet mekânlarını koruyamıyor. Daha doğrusu: Koruma niyetinde değil.
İslâm düşmanlığı, artık yalnızca aşırı sağın değil, “merkez siyasetin” de ortak dili hâline gelmiş durumda.
Birt’in ifadesiyle:
“Ana akım politikacılar, Reform UK’nin dilini kopyalıyor. Onlara karşı çıkmak yerine, bir şekilde o söylemi benimsiyorlar.”
Birt, Müslümanlara diğer azınlıklarla ittifak yapmayı telkin etti
Birt’e göre bu sadece İngiltere’ye mahsus bir çürüme değil; bütün Avrupa’da aşırı sağın yükselişi, yeni bir faşist ve barbar düşmanlık dalgasının işareti. Birt, bu durum için Müslümanlara diğer azınlıklarla ittifak yapmasını telkin etti.
“Avrupa’daki Müslümanlar, aynı tür ayrımcılığa uğrayan diğer topluluklarla ittifak kurmalıdır. Dayanışma, artık zaruridir.”
Bugün İngiltere’de camilere yönelen nefret, yarın Avrupa’nın kendi sokaklarını yakacak bir yangına dönüşecektir.
AA





