ABD Başkanı Donald Trump, Truth Social üzerinden yaptığı paylaşımlarda İran’ın nükleer silah edinmesine asla izin verilmeyeceğini sıkça dile getiriyor. Aynı çizgide hareket eden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran’a yönelik 13 Haziran’daki saldırının, Tahran’ın nükleer programını durdurmaya yönelik “önleyici” bir adım olduğunu savunmuştu.

İran ise saldırıya gerekçe gösterilen suçlamaları reddediyor. Nükleer programının tamamen sivil amaçlı olduğunu belirten Tahran yönetimi, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na (NPT) taraf olduğunu ve UAEA denetimlerine açık olduğunu vurguluyor.

Öte yandan, İsrail NPT’ye taraf değil. Bu nedenle Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), İsrail’in nükleer faaliyetlerini denetleyemiyor. Tel Aviv, nükleer silah sahibi olup olmadığını ne doğruluyor ne de yalanlıyor. Ancak açığa çıkan belgeler, araştırmalar ve ifşalar, İsrail’in fiilen bir nükleer güç olduğunu gösteriyor.

İsrail’in Nükleer Kapasitesi

Nükleer Tehdit Girişimi’ne göre İsrail’in yaklaşık 90 nükleer savaş başlığı ve 200’e yakın nükleer silah üretmeye yetecek plütonyuma sahip olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca F-15, F-16 ve F-35 savaş uçakları ile nükleer kapasiteye sahip altı adet Dolphin sınıfı denizaltı ve uzun menzilli Jericho balistik füzeleri bulunduğu bildiriliyor.

Yüzde 7 pay iddiası: İmamoğlu'na uzanan metro ihalesi skandalı
Yüzde 7 pay iddiası: İmamoğlu'na uzanan metro ihalesi skandalı
İçeriği Görüntüle

Gizli Başlangıç: Dimona Reaktörü

İsrail’in nükleer programı 1950’lerin sonunda, Fransa’nın desteğiyle Negev çölünde kurulan Dimona reaktörüyle başladı. Bu iş birliği, Mısır lideri Abdülnasır’a karşı ortak tutum üzerinden şekillendi. Proje uzun süre ABD’den dahi gizlendi. 1960’ta Başbakan Ben Gurion, Dimona’nın “araştırma amaçlı” olduğunu açıklasa da daha sonra bu açıklamanın gerçekleri yansıtmadığı ortaya çıktı.

ABD, yıllar boyunca Dimona’yı denetlemeye çalıştı ancak nükleer silah üretimi için gerekli tesislerin gizlenmesi sebebiyle gerçeğe ulaşamadı. 1969’da ABD Başkanı Nixon ve İsrail Başbakanı Golda Meir arasında yapılan gizli bir mutabakatla, İsrail’in “nükleer statüsü” sessizce tanındı. Anlaşmaya göre İsrail kamuoyuna açık beyan vermediği sürece Washington konuyu gündeme getirmeyecekti.

Vanunu’nun İfşası ve Gizli Cephanelik

1986 yılında eski teknisyen Mordehay Vanunu, Dimona tesisine dair detayları Sunday Times’a sızdırdı. Vanunu, haftalık 1,2 kg plütonyum üretildiğini ve ABD denetçilerinin kandırıldığını iddia etti. Kaçırılarak İsrail’e getirilen Vanunu, 18 yıl hapis cezası aldı. Serbest kaldıktan sonra da seyahat ve basınla görüşme yasağına tabi tutuldu.

İsrail’in Nükleer Stratejisi ve “Son Çare” Senaryosu

İsrail, nükleer silahlara sahip olduğunu resmi olarak kabul etmese de, “son çare” durumunda bu kapasiteyi kullanabileceğine dair örtük mesajlar veriyor. Bu strateji kamuoyunda “Samson Seçeneği” olarak biliniyor. 1973 Savaşı’nda bu senaryonun ciddi şekilde gündeme geldiği iddia ediliyor.

2016’da Netanyahu, denizaltı filosunun “caydırıcı güç” olduğunu belirtmişti. 2023’te bir İsrail bakanı Gazze’ye nükleer bomba atılmasının “bir seçenek” olduğunu söylemiş, ancak tepkiler üzerine sözlerinin mecaz olduğunu açıklamıştı.

Uluslararası Tepkiler ve NPT Tartışması

İsrail, Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerle birlikte NPT’ye taraf olmayan beş ülkeden biri. 2014’te BM Genel Kurulu, İsrail’i nükleer silahlarını terk etmeye ve UAEA denetimine açılmaya çağıran bir karar aldı. Ancak karar bağlayıcı değildi ve İsrail tarafından dikkate alınmadı.

Kaynak: Middle East Eye