İslâmı eşya ve hâdiselere tatbik etmek memuriyetinde olan ferdin, şahsiyet sahibi olarak yetişebileceği ilk kurum ailedir.

Toplumun çekirdeğini oluşturan ailenin sağlamlığına ya da pürüzlülüğüne bakılarak, o toplumun geleceğinin tahmin edilebileceğini söyler sosyologlar.

İslâmı eşya ve hâdiselere tatbik etmek memuriyetinde olan ferdin, şahsiyet sahibi olarak yetişebileceği ilk kurum aile... İnsan ve toplum meselelerinde benimsediğimiz Büyük Doğu-İbda Fikriyatı'nın teklif ettiği düzende aile yapısı fevkalade önemli ve bozulması ihtimaline neden olabilecek en küçük bir pürüzü kabullenmeyecek bir konumda bulunuyor. Büyük Doğu Mimarı bu mevzuu hakkında şöyle der; “İslâm inkılâbında aile, “zat-ül hareke”liğini kazanıncaya kadar, yeni baştan maya tutturulacak ve her unsuriyle yeniden teşkil ve tesis edilecek bir mevzudur.” (İdeolocya Örgüsü) Buradaki “zat-ül hareke” kelime grubunun, dilimizdeki karşılığının otomobil olduğunu, etimolojik olarak baktığımızda ise; Osmanlıca bir kelime olduğunu görebiliriz. Manâ olarak da; “kendi kendine hareket eden cisim, otomatik” olarak tanımlanır. Konuya dönecek olursak; burada Üstad'ın bu cümlesinden; İslâm inklabında, aile müessesesinin, inancımızın emir ve yasaklarına göre düzelene, otomatik olarak, müdahale etme gereği olmadan, işleyişi kabiliyetine sahip olana kadar yeni baştan ve gereken bütün teferruatları ile yapılandırılacağı, açıklamasını yapabiliriz. Bunun için sürekli olarak devlet tarafından izlenecek ve müdahale hedefi olacak. Bu durum her ne kadar ailenin temel taşları olan anne-babaya hiçbir tasarruf hakkı bırakmıyormuş gibi görünse de aslında öyle değil. Daha doğrusu başka hiçbir çözüm yolu mevcut değil. Şu anda içinde yaşadığımız cemiyette gördüğümüz, duyduğumuz, bizzat başımıza gelen ya da her gün karşılaşma ihtimalimizin yüksek oranlarda olduğu kötülüklerin çoğunun ve başkalarına zarar vermeyi hayat gayesi haline getirmiş şahsiyetsizlerin her geçen gün artmasının önemli sebeplerinden birisi de yetiştiği aile yapısının bozuk olması… Büyük Doğu Mimarı Üstad Necip Fazıl Kısakürek, aile mayasının tutturulabilmesi ve çoğu şeyin korunabilmesi için aile yapısının devamlı olarak takip ve müdahale edilmesi gerektiğini belirtir. Zaten günümüzdeki sadece birkaç aile yapısına bakarak, Üstad'ın kesinlikle haklı olduğunu görebiliriz. Hatırlayacağınız üzere, Büyük Doğu Temel Prensiplerinden olan Müdahalecilik Prensibi’ nin ne denli önemli ve gerekli olduğunu anlatmıştık bir önceki sayımızda. Yine Büyük Doğu Temel Prensiplerinden olan Keyfiyetçilik Prensibi’ nde belirtildiği üzere; İslâm merkezli Büyük Doğu Düzeninde fert her şeyden önemli... O yüzden ferdin mutlak mânâda yetişmesi ve yine şahsiyet sahibi fertler yetiştirmesi için aile kurumunun sımsıkı bir müdahale hedefi olması gerekiyor. Bu müdahale aile mefhumunu korumak, aile içindeki fertlerin birbirlerine karşı ahlâki emir ve yasaklarla vazifelendirmek ve bu amaçlar için gerekli olan ruhu, aile kurumuna kazandırmak gayesindedir. Bu müdahalenin yerine getirilmesi için de devlet tarafından, aile kursları ve yine eğitimli personelce oluşturan bir aile zabıtası görevlendirilecek. Bu şubeler, özellikle çocuğun yetiştirilmesi hususunda anne-babayla sıkı bir bağ içinde bulunacak ve onları bu konuda sorumlu memurlar olarak kullanacak.

Yalnız burada Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun İbda Hikemiyatı’nda üstüne sık sık basarak vurguladığı; “bütün fikrin gerekliliği” anlayışı göz ardı edilmemelidir. Şahsiyet sahibi olarak yetişmesi beklenen fertlerin temelinin atıldığı ilk ve önemli kurum aile, fakat bu kurum, gayenin gerçekleşmesi için tek başına yeterli değil. Hayatın her safhası fert için uyum içinde olmalı. Bu durumu şu örnekle çok rahat anlayabiliriz. Bir ağacın yetişmesinde tabi ki kök çok önemli... Kökü sağlam olan bir ağacın meyvelerinin de sağlam ve dayanıklı olabileceğini tahmin edebiliriz. Fakat meyvenin yetişmesi için gereken tek şeyin kökünün sağlamlığı olmadığını da görmeliyiz. Yine aynı şekilde; şahsiyetsiz fertlerin mutlaka şahsiyetsiz bir anne-babadan yetiştiği düşünülemeyeceği gibi, şahsiyetli fertlerin de mutlaka şahsiyetli bir aileden geldiği düşünülemez. Bu olasılıkların gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi Allah’ın takdiri ama biz bir Müslüman olarak üstümüze düşeni yapmak mecburiyetindeyiz. Bahsimize dönecek olursak, Üstad Necip Fazıl, bu mevzu hakkında şöyle der; “İslâm inkılâbında, mektep vesair telkin ve terbiye vasıtalarından her biri, mefkûrevi nizamına göre ayarlanacak, ve yine cemiyette aileyi zaafa uğratan her faaliyet şubesi, mutlak olarak kökünden kazınacaktır.” (İdeolocya Örgüsü)

Bir diğer önemli husus da aileyi oluşturacak olan yetişkinlerin eş seçimi safhasında doğru adım atmaları... Günümüzde, evliliklerin birçoğu cehenneme dönmüş durumda ve her geçen gün boşanma sayısı artıyor. O yüzden bu konuda eş adaylarının doğru karar vermesi önemli... Allah rızasını esas maksat kabul ederek yapılan evliliklerin daha sağlam olması beklenir. Yüce Yaradan, bir ayetinde şöyle buyurur; “Kendi elinizle kendinizi tehlikeye(riske) atmayınız.” (Bakara Suresi-195. Ayet)  Ölçüsünden aldığımız payla konuya bakacak olursak; eş adayının bir ömür boyu ‘hayat arkadaşı’ olacak eşini büyük bir titizlikle seçmesi gerekmez mi? Bu titizliğe önem vermeyip, “Ne çare, kader!” diyerek, başımıza gelen her şeyi kadere yüklemenin doğru olmadığından, Allah'ın ezelî ilmiyle her şeyi takdir ettiğinden ancak bize de irade gücü verdiğinden Büyük Doğu Prensibi olan Müdahalecilik Prensibinde bahsetmiştik. Bunu hatırlayıp esas konumuza dönersek; Büyük Doğu Düzeni’nde izdivaç müessesi ferdin doğru adım atması için devlet tarafından dikkate alınacak bir mevzuu... Üstad Necip Fazıl’ın cümlesiyle aktaracak olursak; “İzdivaç müessesi, en genç yaşlarda âdetâ mecburiyet belirtecek şekilde devlet tarafından himaye edilecektir.” (İdeolocya Örgüsü)

Sonuç olarak diyebiliriz ki; Büyük Doğu’da aile müessseesi bütün ayrıntılarıyla devlet tekelinde... Ve bir kez daha hatırlatmamız gerekirse Büyük Doğu-İbda Düzeni’nde her kurumun bağlı bulunduğu nispet; Allah ve Resul’ünün bildirdikleri, gösterdikleri, emrettikleri ve yasakladıkları... Dolayısıyla aile, inancımızın istediği çerçevede şekillendirilecek. Üstad'ın tabiriyle "zat-ül hareke"liğini kazanıncaya kadar da devlet gözüyle murakabe edilecek.

“Netice itibariyle, her ferdi devlet tarafından maddi ve manevi devlet tezgahlarında yetiştirilecek olan cemiyette, aile ocağı büyük ve resmi devlet içindeki küçük ve hususî birer devlet rüşeymi halinde, yumurtayla tavuk gibi herbiri öbüründen doğma ve herbiri her haliyle öbürünü besleyici ve koruyucu bir mâna belirtecek; bu mânanın bütün gerekli iç ve tedbir unsurlarına ve lâzimelerine malik olacak; bu mâna çerçevesi içinde nihaî masuniyet ve muhafaza müeyyideleriyle tahkim edilmiş bulunacaktır.” (İdeolocya Örgüsü)

Aylık Dergisi 144. Sayı, Eylül 2016