Haberler

Kreşler ve "yapay" anneler, çocuğun ruhunu çökertiyor

Diyarbakır’daki kreş skandalı, yalnızca birkaç öğretmenin hoyratlığıyla açıklanamaz; mesele, Batı’dan ithal edilen kurumsal çocuk bakımı anlayışıyla çocukların annelerinden koparılması, kalabalık koğuşlara hapsedilmesi ve aileyi devreden çıkaran modern eğitim modelinin doğurduğu köklü problemdir.

Loading...

Abone Ol

Diyarbakır'ın Kayapınar ilçesinde özel bir kreşte eğitim gören çocukların davranışlarında değişiklik fark eden aileler, onlara sorular yöneltti. Aldıkları cevapların ardından öğretmenlerin çocuklara kötü muamelede bulunduğunu öne süren veliler, kurumdan güvenlik kamerası görüntülerini aldı. Aileler, görüntülerle birlikte öğretmenler ve kreş yetkilileri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Şikayet üzerine başlatılan soruşturma kapsamında incelenen güvenlik kamerası görüntülerinde, uykudaki çocukların sert şekilde uyandırıldığı, öğretmenlerin başlarında bulunması gerekirken uyudukları belirlendi. Görüntülerde bir çocuğun arkadaşının boğazını sıktığı, öğretmenin buna müdahale etmediği anlar yer aldı. Kameralara yansıyan diğer görüntülerde çocukların ağlarken alay edildiği, “düşünme köşesi” adı verilen alana zorla gönderildiği, bir diğerine ise bağırarak şiddet uygulandığı kaydedildi.

Kreş yetkilileri ithamları reddetti

DHA muhabirinin görüştüğü kreş yetkilisi, herhangi bir kötü muamele veya ihmalin olmadığını, çocukların itilip kakıldığı iddialarının asılsız olduğunu ve görüntülerin küçük yaş çocuk grubunun oyun oynadığı anlara ait olduğunu söyledi. Yetkili ayrıca hukuki sürecin devam ettiğini belirtti.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, gözetmeni görevden aldı.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Şiddet uyguladığı iddia edilen öğretmenler kreş yönetimi tarafından olayın akabinde görevden alınmıştır. Bakanlık olarak devam eden dava sürecine müdahil olduğumuzu ve konuyu titizlikle takip ettiğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız.” ifadeleri kullanıldı. Bakanlığın sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, ALO 183 Şiddetle Mücadele Hattı'na gelen şikayetin ardından il müdürlüğünce ilgili özel kreş hakkında ivedilikle inceleme başlatıldığı belirtildi. Şiddet iddialarının çok yönlü bir şekilde araştırılması için Bakanlık tarafından muhakkik görevlendirildiği aktarıldı.

Problem, Batı'dan ithal kurumsal çocuk bakımı anlayışı

Diyarbakır’daki özel kreşten yansıyan görüntüler, sadece birkaç öğretmenin hoyratlığına indirgenecek bir hadise değildir. Ortada çok daha köklü, sistemli bir problem vardır: Çocuğu annesinden koparan, aile bağlarını gevşeten ve Batı’dan ithal edilen “kurumsal çocuk bakımı” anlayışı. Henüz dünyayı tanımaya çalışan küçücük çocukların, annelerinden koparılıp kalabalık koğuş misali kreşlere doldurulması başlı başına bir travmadır. Bir çocuğun ihtiyaç duyduğu en temel şey şefkat ve güven iken, ona bu duyguyu verecek ilk ve asli kişi annedir. O şefkati görmeyen, yerine “düşünme köşesi”ne itilip ağlamasıyla alay edilen bir nesil nasıl sağlıklı yetişebilir?

Çocuk, pedagoji kitaplarıyla değil anne şefkatiyle yetiştirilir

Burada ilk yapılması gereken, evvela “anne olmayanın” kreşte öğretmen dahi yapılmamasıdır. Çocuğun dilinden anlamayan, anneliğin inceliğini tatmamış olanların, pedagojiyi sadece kitaplardan öğrenerek şefkatten mahrum yöntemler uygulaması kaçınılmazdır. Bu da eğitim değil, ruh tahribidir. Dahası, çocuklara yönelik bu tarz uygulamalar Batı’dan ithal edilmiş sözde pedagojik metotların ürünüdür. “Düşünme köşesi” gibi psikolojik baskı araçları, bireysellik adına şiddeti normalleştiren modeller, kendi kültürümüze ve fıtratımıza tamamen yabancıdır. İslam medeniyetinde çocuğun terbiyesi aile ocağında, anne şefkatiyle, baba otoritesiyle olur. Kreşin bu asli vazifeyi devralması modern toplumun dayatmasıdır; ama bu dayatma bir nesil kaybına yol açmaktadır.

Devletin aslî vazifesi, aileyi ayakta tutacak politikalar geliştirmek

Devletin de asli vazifesi, yalnızca denetim mekanizmasını işletmek değil, “aileyi ayakta tutacak” politikaları geliştirmektir. Çocuğun korunması meselesi salt hukuki bir mesele değil, medeniyetin bekası meselesidir. Bu bağlamda Diyarbakır’daki hadiseyi sadece “birkaç öğretmenin hatası” diye görmek gaflettir. Mesele, annesinden koparılmış, kalabalık odalara hapsedilmiş, yabancı pedagojik yöntemlerle ruhu törpülenmiş çocukların geleceğidir. Ve bu, sadece ailelerin değil, bütün toplumun meselesidir.

{ "vars": { "account": "UA-216063560-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }