İçinde yaşadığımız hayat, madde ve mana dengesi ile kurulmuştur. Her faktörün bir sebebi ve karşıladığı bir ihtiyaç vardır. Ama biz, insan olarak ölçülerimizi kaybettiğimizde, bu dengeyi de bozmakta ve  bunun getirdiği sıkıntıları yaşamaktayız.

Medeniyetler ve Ruh Dengesi:

Bilebildiğimiz kadarıyla, insan medeniyetlerinde de bu denge bozulmasının getirdiği sıkıntılar, hayatın düzenli işleyişini ortadan kaldırmış ve insanın birtakım aşırı tutku ve ihtiraslarına yol açmıştır.

Çin ve Hint  medeniyetlerinde, insanın ruh ve kültür dünyasına önem, maddi dünyadan daha fazla verilince, hayatın maddi yönünün ihmal edildiğine  ve çeşitli  mahrumiyetler içine girildiğine şahit oluyoruz. Buna karşılık Yunan ve Roma medeniyetlerinde ise, maddi ve cinsi isteklerin ön plana geçmesiyle manevi hayatın ihmal edildiğini ve bunun getirdiği bozulma ve çözülmelerin yaşandığını görebiliyoruz.

Maneviyatın ön plana geçmesiyle ortaya çıkan sıkıntı, bazı imkan ve rahatlığın kaybına yol açarken; maddiyat ve cinsiyetin ön plana alınmasıyla, son derece dengesiz ve yozlaştırıcı gelişmelerin yaşandığı görülmektedir.

İlahi dinler, insanın hayatın maddi ve cinsi yönlerine, ihtiyaç ölçüsünde önem vermeleri gerektiğini, fakat dini görevlerin yerine getirilmeme durumunun, ciddi yozlaşma ve tehlikelere sebep olduğunu açıklamakta ve insanları bu yönde ikaz etmektedir.

Bunun sebebi, insanın; büyük ölçüde ahlaki ve fikri yönünün önemli olduğunu ve bu niteliklerin kaybı ile, ciddi bozulma ve sapmalara yol açılacağının Yaradan tarafından bilinmesindendir. Nitekim insanlık tarihi, yaşama ölçüsünü kaçıran ve  sosyal kuralları ihlal eden toplumların, ne tür sapkınlık ve aşırılık içine girdiğine, kendilerine gönderilen Peygamberlerin ikazlarına kulak asmayıp, çok büyük İlahi cezalar ile cezalandırıldıklarını Kur’an’daki kıssalar (hikayeler) dan biliyoruz.

Aslında, insan aklı da; ölçüsüz ve kuralsız yaşayan kişi ve toplumların, çok yönlü sıkıntı ve problemler ile karşı karşıya olduğunu kavrayabilmekte ve bu yüzden, tarih boyunca her medeniyet içinde Peygamberler ve Bilge İnsanlar vasıtasıyla toplumun aşırılıklar içinde yaşayışına yönelik tavsiye ve kurallar getirdiklerine şahit olmaktayız.

Modern Medeniyet, Madde ve Zevke yönlendiriyor:

Batı tarihi içinde  özellikle Yunan, Roma ve onları takip eden Avrupa merkezli medeniyet hareketinde, yine maddenin versiyonu olan iktisadi gelişme ve Teknolojinin yegane yaşama hedefi haline getirildiğini görüyoruz.

İnsanın ruh ve organizmadan oluşan özelliklerinin karşılanması, sadece organizma ve bedenin dış özelliklerine gösterilen ilgi ve tatmin yolları ile sağlanamamaktadır. Özellikle de, insanın ruhi yönden gelişmesi, hiçbir maddi imkan ve cinsi öğeler ile sağlanamamaktadır.  Maddi ve cinsi hayatın, elbetteki insanın mutluluğunda payı vardır. Ama, tek başlarına bu alanların karşılanması, insanın varlık sebebine ve hayatını yönlendirme arayışına karşılık gelmemektedir.

İnsanın mutluluğu, büyük ölçüde manevi dünyası olan bilgi, kültür, ahlak ve dini  inanç  gibi unsurların karşılanması ile gerçekleşmektedir. Halbuki moda ve süslenme ihtiyacının, hayatın anlamını kazanmasında ancak çok küçük bir yeri ve önemi olabilmektedir.

Modern dünya, bugün insanları giyimleri ve vücutlarına yönelik bazı destekleyici güzellik operasyonları ile mutlu edilebileceğine inandırmış durumda. Medya, sosyal medya, film ve moda endüstrileri, insanların dış güzelliğini kutsallaştırma noktasına gelmiştir.  Sanki, hepimiz bir moda veya “film podyonu”nda yürüyen ve beğenilmeye çalışan adaylar haline getirilmekteyiz!

Bugün güzellik endüstrisi, özellikle kadınları daha güzel görünmek uğruna çok ciddi paralar ile insanların hayatlarını altüst edecek hayali bir güç haline gelmiştir. Halbuki güzellik, belli bir noktaya kadar önem taşımaktadır. Dış güzellik, iç dünyamızdaki yanlış ve eksik yönleri kapatmamaktadır. Çünkü iç güzellik, bir eğitim, kurallı bir yaşama ve köklü bir hayat felsefesine sahip olmakla mümkündür.  

Günümüzde arkadaşlığın, dostluğun, kardeşliğin ve vatandaşlığın erozyona uğramasının sebebi, birbirimizi anlamak, birbirimizi sevmek ve birbirimize yardım ederek hayatı daha güzel ve yaşanabilir hale getirmek ile sağlanacağını kaybetmiş durumdayız. Dış güzelliğimizle uğraşırken, iç güzelliğimizi ihmal etmenin çok yönlü problemlerini yaşamaktayız. Artık, bu anlamsız ve yanlış tutumlardan vazgeçmeliyiz.

Bu anayasa daha çok kılıç şıngırdatır! Bu anayasa daha çok kılıç şıngırdatır!

Prof. Dr. Sami Şener, Mirat Haber