Prof. Dr. Sami Şener, kaleme aldığı yazısında insanın doğuştan temiz ve masum bir varlık olduğunu, fakat yanlış eğitim, çevre ve sistematik yönlendirmeler sonucu bozulduğunu vurguladı. Ona göre, modern çağın kurduğu düzen, artık doğrudan kötülük ve suç üreten bir yapıya dönüşmüş durumda.
Şener, insanın iki yönlü yapısına dikkat çekerek, doğru eğitim ve terbiyeden geçtiğinde iyi bir şahsiyet olabileceğini, yanlış etki ve telkinlerle ise zulüm ve yıkıcılığın doruğuna çıkabileceğini söyledi. “Toprağa gül ekersen gül biter; diken ekersen diken biter” sözünü hatırlatan Şener, insanın da aynı şekilde hangi şartlarda yetiştiğine göre şekillendiğini dile getirdi.
Din ve ahlakın insanı doğruya yönelten asli kaynaklar olduğunu hatırlatan Şener, bu iki değerin toplum hayatından dışlandığında insanların kıskançlık, yalan, iftira, hakaret, taciz ve cinayet gibi suça yöneldiğini belirtti. Günümüzde sosyal ilimlerin –sosyoloji, psikoloji, iktisat, hukuk– insana yol göstermek yerine ideolojik ve seküler yaklaşımlarla fıtratı bozduğunu vurgulayan Şener, “Modern sistemler, insanı tanımak yerine onu kimliksiz ve mekanik bir varlığa indirgemektedir” dedi.
Şener’e göre, bugün uyuşturucu bağımlılığından sapkınlıklara, siyasetteki yalanlardan iktisattaki aldatmalara kadar pek çok kötülük artık bireysel tercih değil, bizzat sistemin ürettiği bir sonuçtur. İnsan ilişkilerinde sevgi, saygı ve yardımlaşma neredeyse kaybolmuş; menfaat, gösteriş, üstünlük ve haz odaklı bir hayat dayatılır hale gelmiştir. Bu nedenle, her doğan nesil mevcut çarkın içinde iyilikten uzak, yanlış ve zararlı bir yapıya sürüklenmektedir.
Şener, bu çıkmazdan kurtuluşun yeniden din ve ahlak merkezli bir hayat anlayışıyla mümkün olduğunu, insanın yaratılışındaki temiz fıtrata döndürülmesi gerektiğini belirterek, “Sistemin kendisi kötülük ve suç üretmektedir. Çözüm, insanı fıtratına döndürecek ahlaki ve imanî bir yönelişte yatmaktadır” dedi.
Prof. Dr. Sami Şener’in tespitleri, Necip Fazıl’ın kurduğu Büyük Doğu sisteminin günümüz için taşıdığı hayati ehemmiyeti açık biçimde ortaya koyuyor. Bugün Türkiye, siyasetten iktisada, toplum düzeninden aile yapısına kadar hemen her sahada ciddi bir tıkanma noktasına gelmiş durumda. Mevcut sistem, kötülüğü ve suçu bizzat üretmekte; insanımızı maneviyatından, köklerinden ve aslî değerlerinden koparıyor.
Böylesi bir ortamda yapılacak tek bir şeyin, Büyük Doğu’nun sunduğu hakiki ölçülere dönmek ve İslâm merkezli nizamı yeniden tesis etmekten geçiyor. Zira maneviyatımızı toparlayacak, toplumun önüne sahici bir yol haritası koyacak yegâne fikir sistemi Büyük Doğu-İbda’dır. Başka hiçbir izm veta seküler anlayış, bugün yaşadığımız ruhî, iktisadî ve içtimaî çözülmeye çare olamadı, olamayacak.
Artık şartlar Türkiye’yi Büyük Doğu’ya zorunlu olarak getirmiştir. Toplumun yeniden dirilişi, fertlerin fıtratına dönüşü ve ülkenin istikamet bulması için Büyük Doğu fikriyatına sarılmak, ertelenemez bir zaruret halini almıştır. Maneviyatımızı ve yolumuzu toparlamanın, insanımıza yeniden şahsiyet kazandırmanın tek çaresi budur.