Saadet Partisi, İslâm ve memlekete düşman CHP ile yan yana durması, 6’lı masanın aday toplantılarının Saadet Partisi binasında yapılması ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığını Temel Karamollaoğlu tarafından ilân edilmesi sebebiyle kimleri tarafından “Millî Görüş’e ve Necmeddin Erbakan’a ihanet ettiler” diye eleştiriyor. Bu kimseler ne Millî Görüş’ü, ne de Necmeddin Erbakan’ı tanımıyor ki bu eleştirileri yapıyorlar; evet evet bu eleştirilerin mesnetsiz ve haksız olduğunu söylüyoruz.
Neden böyle söylediğimizi de Üstad Necip Fazıl’ın kaleminden aktaralım. Bu vesileyle ihanetin bugüne dair olmadığı, partiyi putlaştırıp koltuk için ulvî ideali elinin tersiyle itenlerin senelerdir içinde oldukları ihanet anlaşılsın. Hem de, hani şu Necmeddin Erbakan’ın, Üstad’ın hakkında yaptığı tenkidleri kimse görmesin diye Anadolu’da dağıtılmasına izin vermediği Raporların 1. sayısından:
Parti ve Dâva
Ne olmalıydı, ne oldu; ne yapmalıydı, ne yaptı?..
Bu Parti “Tanzimat-ı Hayriye” isimli “Tanzimat-ı Şerriye” devrinden beri ilk defa İslâm hakikatini en derin planda görme, gösterme ve getirmeye memur ve fevkalâde sarp bir arazide yol almakla mükellef bir teşekkül olduğunu bilecek, bir buçuk asırlık, yoldan saptırma hareketlerinden sonra en nazik çığıra ayak bastığını ve ona göre muazzam bir fikir ve (strateji)ye muhtaç bulunduğunu takdir edecekti. Bu bilgi ve fikir olmaksızın zaten böyle bir parti kurulamazdı. İslâma, dış ölçülerinden bağlılık iddia etmek ve malûm cami halkına hoş görünmeye çalışmakla İslâm kurtarılamazdı.
Milli Selamet Partisi, bu derin bilgi ve takdir dışından “alelacele” ve “sümmettedarik” tabirlerinin ifade ettiği biir atılış olmak seviyesini aşamadı, ve işte bu yüzdendir ki, Meclise girdiği anda bugünedek (strateji)sini maddeleştiremedi, dâvasını, (estetik), (diyalektik), (ideolojik) ve (politik) sahalardan hiçbirinde besliyemedi, ocaklaştıramadı; “eski”yi değil, ebed yolu “yeni”yi görme, gösterme ve getirme cehdini belirtemedi. Zira kabuk tarafından aldığı Büyük Doğu gıda unsurlarının posasında kaldı ve günlük, fani siyaset bataklığında çırpınmayı ve kırmızı plâkalı otomobillerde boy göstermeyi marifet ve nailiyet saydı.
Başlangıçta hükümete asla girmeyecek, biteviye kumaş olamayınca yamalık olmayı da kabul etmeyecekti. Daha evvel belirttiğim gibi, korkutucu ve düşündürücü bir hisar içinde kalacak, bütün gücünü (tabire dikkat) üniformalı ve üniformasız bir gençlik yoğurmaya yöneltecek, olamayışları kendi tezine zıt gidişlerde gösterecek, böylece (antitez)lerine ve hasımlarına kendi kendilerini çürütme yolunu açacak ve gününü bekliyecekti.
Olamadı, yapamadı.
(İlk koalisyon)da CHP kargasının fiat zamları notasını bülbül gibi bizzat kendisi okudu. “Ben bu anlayışta değilim, kendin oku veya kendi bakanlarından birine okut!” diyemedi. Milli Eğitimde açıkça millî ruh katliamına girişilirken sesini çıkaramadı. Nihayet iş, Kıbrıs hareketi gibi çöpçü Durmuş Ağa bile olsa aynı şeyi yapacağı noktaya gelince arsızlığı ve şımarıklığı yeni seçim istemeye kadar götürenlere fiilde asla karşı çıkamadı. Hükûmet sofrasını nasıl olsa devireceği ortada olan kişiye tekaddüm edip sofrayı kendisi devireceğine, onun devirmesine ve kendisini açıkta bırakmasına razı oldu.
Rapor 1, s. 50-51.