Yavuz Bülent Bakiler'in dünya görüşü
Yavuz Bülent Bakiler, fikirlerinde daima milletin ruh köküne bağlı kalınması gerektiğini vurgulamış bir isimdi. Onun tespitlerine göre harf, kıyafet yahut hukuk sahasında birtakım değişiklikler yapılabilirdi; fakat dil, din ve musiki gibi milletin kimliğini mayalayan unsurlar üzerinde “devrim” girişimleri hem imkânsız hem de yıkıcıydı. Bakiler, Türkçenin Arapça ve Farsça unsurlardan arındırılmaya çalışılmasını, İslâmiyet’in yerine başka inançların ikame edilmek istenmesini ve musikimizin Batı tarzıyla ikame edilmesi çabalarını tarihî bir sapma olarak nitelendiriyordu. Bu görüşleriyle, milletin öz değerlerinden koparıldığı her adımın büyük bir felaket getireceğini dile getirdi. Onun yazıları, Türk kültür ve medeniyetine köklerinden bağlı kalındığında hayat bulacağını, bu köklere sırt çevrildiğinde ise çoraklaşacağını hatırlatan güçlü uyarılarla doludur.
Bakiler, dil meselesini milletin varlık şartı olarak gören bir fikir adamıydı. Ona göre din ne kadar mühimse, onu anlatacak zengin bir dile sahip olmak da o kadar zaruriydi. Cumhuriyetin ilanından Arapça ve Farsçadan gelen kelimeleri atma girişimlerinin dili çıkmaza sürüklediğini bunun da İslam düşmanlığındna kaynaklandığını vurguladı. Türkçeleşmiş kelimelerin bizim medeniyetimizin ayrılmaz bir parçası olduğunu dile getirdi. Batılılaşma adına yapılan yanlış dil politikalarının nesilleri edebiyatından, kültüründen ve köklerinden kopardığını söyleyen Bakiler, milletin edebiyatıyla bağının kesilmesini “en büyük facia” olarak nitelendirdi. Onun bu sözleri, dil hassasiyetini yalnızca bir edebî kaygı değil, bir kültür ve kimlik meselesi olarak gördüğünü göstermektedir.
Necip Fazıl'a bakışı
Yavuz Bülent Bakiler, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’i büyük bir şair olarak görmekle birlikte Türk edebiyatının ve düşünce dünyasının yüz yılda bir yetiştirdiği bir deha olarak görüyordu. Çocuk yaşta babasının zoruyla Büyük Doğu dergisini okumaya başlamış, lise yıllarında ise kendi iradesiyle Necip Fazıl’ın fikir ve sanat dünyasına bağlanmıştı. Onun eserlerini “bir üniversiteden mezun olmak” derecesinde kıymetli gören Bakiler, nesir ve şiirinde Üstad’ın izlerini taşıdığını her fırsatta dile getirmiştir. Necip Fazıl’ın kendisine yön veren en önemli isimlerden biri olduğunu, bütün ömrü boyunca ona büyük bir minnet duyduğunu açıkça ifade etmiştir.
Bakiler, Samet Ağaoğlu’nun “Türkiye’ye yüz yılda bir Necip Fazıl gelir” sözünü hatırlatarak, bu hükmün samimiyetle kabul edilmesi gerektiğini vurgulamış; Necip Fazıl’ın fikirlerini ve sanatını Türk edebiyatının yüzük taşı olarak nitelendirmiştir. Ona göre Üstad’ın eserlerini okumak, yalnızca bir sanat yolculuğu değil, bir fikir ve iman mektebine dâhil olmak demekti. Necip Fazıl’ın İslâm’a yönelişinden sonra verdiği mücadelenin, devrimcilerden ateistlere kadar geniş bir çevrenin saldırılarına rağmen dimdik sürdürülmesi, Bakiler için hayranlık uyandırıcı bir kararlılığın örneğiydi.
Bakiler, Üstad’ı hem bir edebiyatçı hem de İslâmî kimliğiyle milletin ruh kökünü yeniden hatırlatan bir fikir adamı olarak gördü. Onun şiir, tiyatro ve nesir alanındaki eserlerini, genç nesillerin mutlaka tanıması gerektiğini söylerken, Necip Fazıl’ın ardında bıraktığı mirası “bir üniversite diplomasına kırk kez tercih edilecek bir mektep” olarak tarif etti. Bu değerlendirmeleri, Bakiler’in Necip Fazıl’a duyduğu büyük bağlılığı ve onun şahsiyetinde gördüğü eşsiz büyüklüğü ortaya koymaktadır.
Yavuz Bülent Bakiler kimdir?
23 Nisan 1936’da Sivas’ta doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi (1960). Bir süre gazetecilik yaptıktan sonra TRT Ankara Radyosu’nda raportörlük (1964-68), ardından Sivas’ta avukatlık (1969-75) yaptı. Çeşitli bürokratik görevlerde bulundu; Kültür Bakanlığı’nda müsteşar yardımcılığına kadar yükseldi ve 1994’te emekli oldu.
-
Yavuz Bülent Bakiler: İslam’a düşman olanlar dilimizi de bozmaya çalıştı!
-
Yavuz Bülent Bakiler: Necip Fazıl Dehadır, Onun Gibisi Ancak Yüzyılda Bir Gelir!
Şiir yolculuğu 1953’te başladı. Orkun, Hisar ve Türk Edebiyatı dergilerinde öne çıkan şairlerden oldu. Türkiye ve Tercüman’da köşe yazarlığı yaptı.
Şiirlerinde gelenekten beslenen samimi bir söyleyiş hâkimdir. Türk insanının sevinç, keder ve coşkusunu dile getiren şiirleriyle dikkat çekti.
Eserleri:
Şiir: Yalnızlık (1962), Duvak (1971), Seninle (1986), Harman Şiir (2003).
Antoloji: Sivas’a Şiir (1973), Şiirimizde Ana (1976).
Gezi: Üsküp’ten Kosova’ya (1979), Türkistan Türkistan (1986).
Biyografi: Âşık Veysel (1986), Mehmet Akif Ersoy (1990).
Deneme: Sözün Doğrusu I (2002).
Sadeleştirme (Bahtiyar Vahapzade’den): Feryat, Nereye Gidiyor Bu Dünya, İkinci Ses, Özümüzü Kesen Kılıç.
Baran Dergisi