Üniversite yıllarımda tek kişiyle başlayan Sudanlı dostlarımın sayısı bugüne kadar onlarca kişiye ulaştı. Bugün bu dostlarımdan önceki darbede Ömer Beşir'in devrilmesini isteyen, Beşir devrilince de sevinen beş altısıyla görüştüm. Onlardan aldığım bilgiler ışığında Sudan'da neler olduğunu sizlere aktarayım:

“Sudan'da darbe oldu!” diye tüm dünya basınında haberler çıktı.

Bu haberlerin doğruluk payı var mı? Evet var. Yalnız bu darbe, sizin bildiğiniz gibi bir darbe değil. Bu darbe, hükümetin bir kanadının diğer kanadı tasfiye etmesidir ve şunu da bilin ki Sudan halkının yüzde 85'inin istediği, desteklediği bir darbedir.

Ömer Beşir devrildiğinde Batılıların isteği doğrultusunda İngiltere'den getirilen Hamduk, Geçiş Dönemi Hükümeti'nin başına getirildi. Geçici Yönetim Konseyi oluşturuldu. Konseyin Başkanlığını da General Burhan üstlendi. Hamduk, “demokratik yönetim, ekonomide kısa sürede iyileşme, dünya ile entegrasyon vs.” diyerek binbir vaatle başbakanlık koltuğuna oturdu. Sudan halkının büyük çoğunluğunun Ömer Beşir'e karşı olan tepkisiyle gerçekleşen darbenin sonunda ülkede yüzde 5 bile olmayan solculara, iktidar teslim edildi. Yerel basında, dünya basınında “Sudan özgürlüğe kavuşacak, kalkınacak, demokrasinin nimetlerinden yararlanacak, tüm Avrupa'da dostları olan Hamduk'a Avrupa devletleri para yağdıracak, Suud ve BAE Sudan'ın elinden tutacak.” haberleri ile Sudan halkına “Hadi iyisiniz! Kurtuldunuz!” algısı pompalandı. 

Sudan halkı, sorunlara çözüm beklerken sorunlar büyüyerek dehhameleşti. Beşir döneminde 18 SDG olan dolar bugün 450 SDG. 2 SDG olan ekmek bugün 40 SDG, 17 SDG olan şeker bugün 370 SDG, 6 SDG olan benzin bugün 360 SDG olmuş durumda. Benzin kuyrukları, ekmek kuyrukları, tüp gazın bulunmaması vs vs. Sorunlar çığ gibi büyüdü. Ama hakkını yemeyelim Hamduk da bir şeyler yaptı. Batı güdümlü her sol düşünceli gibi ilk önce eğitime el atıp kendince cahil gördüğü halkı aydınlatma işine soyundu. Müfredat Kurumunun başına bir ateisti (Karra) getirip milletin inancına saldırdı. Evrim teorisini müfredata soktu. Hz. Adem'in maymundan geldiğini bir de görsellerle müfredata yerleştirdi. İslami dersleri, Kur'an-ı Kerim dersini kaldırmaya kalktı. Kaldıramayınca azalttı.

Bizdeki CHP zihniyeti gibi özgürlüğü içki içmek olarak gördüğü için bar, pavyon açılışına izin veren düzenlemeler yaptı.

Halkta infial oluştu. Hamduk ve adamları bunları yaparken kitapları basacak parayı da bulamıyorlardı.

Hamduk, kayda değer bir para alamadığı Batılı dostlarına kıyak geçmekten de geri durmuyordu. Fransa'ya maden sahalarını açıyordu. Birilerine arazileri vs.

Bir şey daha vardı ki Hamduk, Batılı emperyalistleri de arkasına alıp yönetimi kendi tekelinde toplama derdine de düşmüştü. Geçiş Dönemi Hükümeti sözleşmesinde “3,5 yılın sonunda seçim yapılması” vardı. Hamduk, seçimle geri gelemeyeceğini bildiği için seçim de istemiyordu. Kitlesi de seçim istemiyordu. Habire gösteri yapan Hamduk taraftarları, Hamduk'a “devrimi uygula” baskısı yapıyordu. “Mahkemeye gerek yok, Beşir'i as, tüm Beşir taraftarlarını ez, öldür!” çağrısı yapıyorlardı. Beşir döneminde hiç olmayan kapkaç, gasp ve hırsızlık olayları hat safhaya çıkmıştı. Beşir'in devrilmesine destek verenlerin çoğu pişman olmuştu. Hamduk'un desteği neredeyse hiç kalmamıştı; ama Hamduk tek başına ülkeyi yönetmek daha doğrusu Batılı dostlarının istediği şekle sokmak istiyordu. Geçiş Konseyi üyelerinin askerî kanadı baktılar ki Hamduk, ülkeyi batılı dostlarının istediği düzene sokacak, Müslüman halkın inançlarının önüne set çekmek için kanunlar çıkaracak, ülkenin bir avuç Batıcısını komple devlete yerleştirip halkla savaşacak ve seçime de gitmeyecek, bunu fark edince Geçiş Dönemi Hükümeti Sözleşmesindeki “Askerlerin yönetimi 2 yılın sonunda tamamen sivillere bırakması” ile ilgili maddeye uymadılar. Bu maddenin devamında “Sivil yönetim de bir buçuk yıl sonra seçime gidecek.” maddesi vardı. Hamduk, bu seçimi yapmak istemiyordu. 

Hamduk'un adamı olan bir doktor: “Seçime gidersek biz bir daha seçilemeyiz. En az beş yıl tek başımıza yönetmemiz ve gerekli devrimleri yaptıktan sonra seçime gitmemiz gerekir.” diyordu.

(CHP'yi mi çağrıştırdı yoksa sizde bu anlatılanlar.)

Hamduk, taraftarları üç yıl boyunca sürekli gösteri düzenleyip “sevra, sevra (Devrim devrim)” diye bağırıyorlarken halk hiç sesini çıkarmıyordu. Bir de halkta “Ö. Beşir'i devirdik, şimdi onu mumla arıyoruz!” düşüncesi vardı.

Bu darbeden iki hafta önce ekmek, un bulunmaz oldu. Tüp gaz hiç yoktu. Yönetim, okulları ekmek bulunmadığı için yarım güne düşürdü.

Liman çalışmıyor, Port Sudan'dan ülkeye dağılması gereken ihtiyaç maddeleri limandaki gemilerde bekliyordu. Sıkıntılar bu raddeye gelince geçen hafta halk yığınlar halinde ilk defa meydanlara indi. Hamduk hükümetini her bir vilayette yüz binlerce insan protesto etti. Hartum'daki gösteride bir milyondan fazla insan vardı. Milyonlar, Hamduk hükümetini istifaya çağırdı. Bu arada Hamduk, ekmek bulamayan halka ekmek bulma derdine düşeceğine Batılı dostlarını da yanına alarak Geçici Konsey'in Başkanı General Burhan'ın çekilmesini, bütün kurumların yönetimini kendisine bırakmasını istiyordu.

Zsa Zsa Gabor'un üvey oğlu, Osman Kavala'nın parasıyla ve gizli ortaklığıyla İletişim Yayınlarını kurup Ermenilerin soykırıma uğradı safsatasını içeren kitaplar yayımlayan, ABD emperyalizminin sözcülüğünü yapan solcu Murat Belge'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, “Biden seçildi, artık dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak Tayyip Erdoğan da istediği gibi davranamayacak hatta iktidarda kalamayacak.” şeklinde Biden ile tehdit ettiği gibi Hamduk da ABD elçisini yanına alıp, General Burhan'a her şeyden çekilmesini yönetimin tamamen kendisine devredilmesini istemiş. Askeriyenin kontrolündeki İstihbarat teşkilatının da devredilmesini isteyince General Burhan, artık yol ayrımına geldiklerini anlamış.  ABD elçisi ve Hamduk gittikten sonra, “Kimsenin darbe yapmasına izin vermeyeceğiz. Hükümet ve Konsey görevinin başında!” açıklamasını yapmış. Aynı günün gecesinde yönetimde ve Konseydeki diğer tarafı tasfiye etmiştir.

Kısaca bu bilinen anlamıyla komple bir darbe değil. Hem de desteği olmayan bir darbe değil. Bu darbenin yapılmasını Sudan halkının en az yüzde 85’i istiyordu ve şimdi de darbe yapanları destekliyor. Yani bu, Sudan halkının kahir ekseriyetinin darbesi.

Seçim yapılmasını istemeyen Hamduk ve bir avuç Batıcı taraftarı. Tam tersi askeri kanat sağlıklı bir seçimden yanaydı.

Darbenin olmasından rahatsız olan devletlere baktığınızda kimin haklı olduğunu, darbenin kimin menfaatine olduğunu görürsünüz. Darbeye karşı gösteri yapmaya kalkanların en kalabalık grubunun ABD elçiliğinin önünde toplanması da Hamduk ve taraftarlarının kimin maşası olduğunun göstergesidir.

“Dünya basınında halk darbeye karşı direniyor.” tarzındaki haberler gerçekleri yansıtmıyor.

Önceki darbe dönemlerinde lastik yakmaya alışmış, 10-20 yaş arası çocuklar, gençler akşam olunca belli yerlerde lastik yakıp eğleniyorlar.

Başkent Hartum'da Köprülerin orada ciddi gösteri yapmaya kalkan 500-1000 arası Batıcıdan başka gösteri yapan da yok yani.

Allah Sudan halkını Batılıların ve Batının uşaklarının şerrinden korusun.

Sudanlı kardeşlerimize, Sudan ülkesine selamet versin.

AMİN!

Görüş: Abdülhamid Kalemli