Afganistan üzerine yazarken; tarihi, kültürü, coğrafyayı, demografik ve ekonomik yapı gibi faktörleri ıslakayıp direkt meseleyi yazmak zor. Yine de bu boşluğu okuyucunun gayretine havale edip Amerikan işgali sürecine değinmeyi, en azından zaman açısından, uygun gördük.

Başlarken, evvela klişeleşmiş “Amerikan işgaline bahane” gösterilen 11 Eylül ameliyesinin bir sebep değil sonuç olduğunu belirtmek isabetli olacaktır. SSCB’nin yıkılışıyla başlayan, Körfez Savaşıyla devam eden “Yeni Düşman” tanımını ve “Medeniyetler Çatışması” tezini okuyanlar için bu bilgi şaşırtıcı olmayacaktır. Yine Amerika’nın Körfez Savaşı sonrası Orta Doğu’ya, bilhassa kafirlerin girmesinin yasak olduğu kutsal beldelere kurulmasının ne anlama geldiğini bilmek işimizi kolaylaştıracaktır.

11 Eylül operasyonundan 25 gün sonra, 6 Ekim 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri, Afganistan’ı işgale başladı. Giriş seviyesinde mantık ilmine vakıf olan herkes bilir ki 650 bin kilometrekarelik bir ülkeyi işgal için aylarca diplomatik, askeri, stratejik, lojistik vd. hazırlıklar yapmak gerekir. Amerika zaten işgal için tüm hazırlıklarını yapmış ve Afganistan’ı dört bir yandan kuşatmış durumdaydı. Batı menşeli medya organları üzerinden sunulan endoktrinasyonel bilgilerle ve manipülasyonlarla konuşup 11 Eylül’ün Afganistan’daki Amerikan işgalinin bahanesi olduğunu söyleyenlere Allah’tan korkmalarını tavsiye ediyoruz.

Dönemin ABD Başkanı George W. Bush yeni Haçlı Seferine başlarken Afganistan İslam Emirliği Lideri Molla Ömer’den (r.h) şu isteklerde bulunmuştu: “Usame bin Ladin ve El Kaide örgütünün bütün liderlerinin yakalanıp teslim edilmesi, Afgan cezaevlerindeki yabancıların serbest bırakılması, bütün terör kamplarının boşaltılarak ABD'nin denetimine açılması.” Bu şartların pazarlığa açık olmadığını belirttikten sonra da "Ya bizimlesiniz, ya teröristlerle birliktesiniz." diyerek dünya ülkelerine sopayla yer göstermiş oldu.

Bu küstah çıkışa karşı Molla Muhammed Ömer “Bu Usame bin Ladin’in meselesi değil. Bu İslam’ın meselesi. Tehlikede olan İslam’ın itibarı. Ve bu bir Afgan geleneği.” diyerek Amerika’ya ret cevabı vermişti. Molla Ömer devamında tarihe geçecek şu sözleri sarf etmişti: “Ben iki vaadi nazar-ı itibara alıyorum. Biri Allah’ın vaadi, diğeri ise Bush’un. Allah’ın vaadi, onun arzının geniş olduğudur. Allah yolunda bir sefere çıkarsanız, yeryüzünde herhangi bir yerde ikamet edebilirsiniz ve korunursunuz. Bush’un vaadi ise, yeryüzünde saklanabileceğiniz, onun sizi bulamayacağı herhangi bir yer olmadığıdır. Bu iki vaadden hangisinin gerçekleşeceğini göreceğiz.” Evet George W. Bush mağlubiyet, Allah ise zafer vaad ediyordu müminlere. Vaadinde sadık olan ve bizlere zafer bahşeden Allaha hamd olsun.

6 Ekim 2001 tarihinde başlayan hava saldırılarına, Afganlardan oluşan Kuzey İttifakı karadan öncü birlikler olarak eşlik etmişti. 12 gün sonra Amerika askerleri fiili olarak kara savaşına dahil olmuştu. Yoğun hava saldırıları sonucu, ağır sivil kayıplar verilince Taliban Hareketi şehir merkezlerinden çekilip dağlarda gerilla savaşı taktiğine başvurdu. Kısa sürede Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri şehir merkezlerinin tamamının kontrolünü ele geçirdi.

Savaş kronolojisi için dergimizin sitesinde bir çalışma yapılacağından burada o fasla girmeyeceğiz. Ancak özellikle sivil ve teslim olan Taliban mensuplarına yönelik katliamlar, Tora Bora gibi efsaneleşen direnişler ve gelinen nokta dikkate değer meselelerdir. Ne İskender’e ne İngiliz’e ne de Kızıl Rus’a boyun eğmemiş bu asil ülke şimdi asrın hubel’ine diz çöktürmüş ve burnu üzere gerisin geri topraklarından sürmüştür. Afganistan, “İmparatorluklar Mezarlığı” unvanını hak ettiğini bir kez daha göstermiştir.

Obama’nın seçim vaatlerinden olan Afganistan’dan çekilme meselesi Trump döneminde somut adımlarla tahkim edilmişse de uzun süre herhangi bir netice alınamamıştı. 29 Şubat (tarihi seyrek hatırlamak için olsa gerek) 2020 tarihinde Doha’da Amerika ile Taliban arasında imzalanan anlaşma ile Amerika’nın 1 Mayıs 2021 tarihine dek ülkedeki tüm askeri personelini geri çekmesi gerekiyordu. Ancak yeni Başkan Biden’ın isteksizliği ile bir süre muallakta kalan süreç 11 Eylül 2021 tarihine dek uzatılmış oldu. Taliban Hareketi ise bu kararın Doha anlaşmasının açık ihlali olduğunu belirterek Liderliğin vereceği karar doğrultusunda gerekli karşılığı vereceğini açıkladı.

Şimdi; yüksek rakımlı bir Anadolu köyünde, Ezan-ı Muhammedi’yi beklerken Taliban Hareketi’nin Afganistan’ın genelinde saldırılara başladığını okuyoruz. Amerika’nın sembolik fantezilerine bakmadan, içerdeki işbirlikçi hainlerin toparlanmalarına fırsat vermeden, ülke genelinde başlanan bu kıyamın zaferle neticelenmesini diliyoruz. 90’larda marşlar, ezgiler ve maddi imkanlarıyla cihadı destekleyen büyüklerimize bayat haber tadı veren bu gelişmeler bizleri oldukça heyecanlandırmaktadır.

Taat, cihad ve fetih ayı olan Ramazan ayının son 10 günündeyiz. Bu üstün kılınmış zaman dilimlerinde Allah’tan niyazımız taatimizi kabul buyurması ve Ümmeti Muhammed’e maddi manevi fetihler ihsan etmesidir. Gayret bizden tevfik Rabbimizdendir.