ABD Başkanı Donald Trump, 17 Haziran 2025 tarihinde yaptığı açıklamada, İran dinî lideri Ali Hamaney’in “saklandığı yeri bildiklerini” ve “İran semalarında tam kontrol sağladıklarını” ifade etti. Trump, “Onu öldürmeyeceğiz ama sabrımız tükeniyor” diye ekleyerek diplomatik baskıyı son noktaya taşıdı.
Bu ciddi iddialar karşısında, İran yönetimi birbirini izleyen açıklamalarla tepkisini ortaya koysa da, dış dünyaya güçlü bir strateji sunamıyor. Hamaney’in yerinin bilindiği ifade edilirken doğrudan bir koruma refleksi sergilemeyen Tahran’ın durumu, “Tam Bir Rezalet” tabirini hak ediyor. İran, askerî ve istihbarî koordinasyonda en basit adımları dahi atamamış görünüyor.
Oysa bu tür bir kırmızı alarm durumunda, devlet refleksi gereği kaçınılmaz olan acil toplantılar, medya stratejileri, sığınak hazırlıkları ve uluslararası diplomatik girişimler devreye girmeliydi. Ancak İran, şu ana kadar somut, organize bir hamleyle karşılık veremedi.
Trump’ın bu çıkışı, İsrail dahil bölge ülkelerinde “Hamaney suikastı” gibi en ekstrem senaryoları tartışmaya açarken, İran’ın titizlikle yürüttüğü iddia edilen güvenlik önlemlerinin yetersizliğini de deşifre ediyor. Tahran’ın zayıf kamu refleksi, dış politika eksikliği ve stratejik hazırlıksızlığı, devlet ciddiyeti bakımından derin bir zaafı işaret ediyor.
Bu gelişme, “İran’ın en temel devlet reflekslerini bile gösteremeyecek kadar güçsüzleştiği” algısını pekiştirmekte. Bölge dengeleri açısından ciddi sonuçlar doğurabilecek bir güvenlik açığı ve diplomatik zaaf olarak kayıtlara geçiyor.