Bu hafta, hakkında yazıp çizdiğimiz üç mübarek aydan Receb’in ilk haftasını idrak etmiş olacağız elhamdülillah. Ve elbette mübarek Regaib gecesini…
Biliyorsunuz, Receb ayı, Hicri ayların yedincisi ve mübarek üç ayların birincisi. Aynı zamanda Ramazan’ı da ilk müjdeleyen “haram” aylardan da biridir.
Rabbimiz Kur’ân’ı Kerim’de Tevbe sûresinin 36. ayetinde; “Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah’ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu doğru bir hesaptır. O aylar içinde kendinize zulmetmeyin.” diye ilahi tebliğini buyururken Resulü Kibriya Efendimiz de bu ayların hangileri olduğunu bildiriyorlar. Haram aylar, Muharrem, Receb, Zilkade ve Zilhiccedir. Bunlara haram aylar denmesindeki esas sebeb ise; bu mübarek aylarda durup dururken savaş edilmemesi, sakin ve huzur içinde ibadetle geçirilmesi mânâsına gelse de, gerektiğinde bu savaş yasaklığının kendiliğinden kalkabileceği yine birçok ibarelerde vurgulanır. Mesela, Peygamberimizin hicretin sekizinci senesinde Taif’i kuşatması, Havain kabilesi ile Huneyn denen yerde savaşması haram aylardan olan Zilkade ve Zilhicce aylarında olmuştur. Zilhicce, aynı zaman da Hac ayıdır.
Rahmet ve merhamet sahibi Rabbimiz, bakın bize bunun karşılığında ne gibi bir mükâfatlar bahşediyor: Efendimizden rivayet edilen kesin bir kavle göre; diğer aylarda yapılan, tek bir iyilik (hasene) karşılığı 10 misli sevab verilirken, Recep ayında 70, Şaban ayında 700, Ramazan ayında ise 1000 misli fazla sevab veriliyor. “Şuabül-iman” adlı eserden nakledildiğine göre Peygamber Efendimiz:

“Recep ayı Allah’ın ayı, Şaban ayı benim, Ramazan ayı ise ümmetimin ayıdır.” dedikten sonra devam ediyor ve “bu ayların içinden Allahü Teâlâ’nın seçtiği, Recep ayı Allahü Teâlâ’nın ayıdır. Recep ayına tazim eden kişi, gerçek mânâda Allah’ın emrini en iyi şekilde tutmuş olur. Allahü Teâlâ’nın emrine değer vereni de Allah (cc) mutlaka naim cennetine kor ve o kuluna karşı en büyük rızasını da gerçekleştirir.” buyurmuşlardır.

Öyle anlaşılıyor ki, Allah, Resulü vasıtasıyla, bizim tüm iğrenç ve serkeşliklerimize rağmen, bizim illa da tam kul olup, tarif edildiği ölçüde kulluğumuzu ifa ederek adam gibi fani dünyadan imanla göçüp cennete ve  rızasına kavuşmamız için ne yollar gösteriyor!

Bütün yazılıp çizilen bu geceler, bu günler, bu oruçlar, bu zikirler ve dualar hepsi bahane: Ey budala kişi daha anlamıyor musun? Bu senin yaptıklarına ve yapacaklarına Allah’ın ihtiyacı mı var sanki?

Maksat seni o yüce makama ulaştırmak, vaat edilen o naim cennetine sokmak, kâfirlerle, münafıklarla beraber haşlanmaman, cehennemi boylamaman içindir; uyansana!
İnsanın ister istemez bazen şöyle haykırası geliyor:

“Rabbim! Sen ne yücesin, Rabbim sen ne ulusun, Allah’ım sen ne merhametlisin, ey beni yoktan var eden varlığından da haberdar eden Yaradanım, sen teksin. Tekten de teksin, hep benden yana, hep benimlesin. Kurban olayım sana, canım, kanım, anam babam da feda olsun senin O yüce habibinin yoluna.” diyerek döksem içimi can havliyle bağırarak, hem de cadde ortasında açsam kollarımı aynı makas gibi.

İsteyen bu gecelerde gece yarısı kalkar kaza namazı kılar. Kaza borcu yoksa teheccüd namazı yahut nafile bir namaz kılmalı, gücünüz yeterse gündüzleri oruç tutulmalıdır.
“Peygamber Efendimiz hiçbir zaman üç ayın üçünü de baştan sonuna kadar oruçlu olarak geçirmemiştir” denir amma, Buhari ve Müslim’de Hazreti Ayşe annemizden nakledilen bir Hadis-i Şerif’te “Efendimiz Şaban ayını çok kere tümüyle oruç tutarak geçirdiği halde, diğer ayları ise tam olarak oruçlu olarak geçirdiği olmazdı.” demişlerdir.
Peygamberimiz ayrıca, yılın bütün günleri için “isteyen sadece Pazartesi, perşembeleri tutar. İsteyen bir gün tutar bir gün yer. Buna da Hz. Davut orucu denir.” buyurmuşlardır.
İmkânınız olduğu kadar namazlarımızı camide cemaatle kılalım. Camiye gidip gelirken ya salat-u selam yahut tevhid çekelim. O zaman üç ayları üçe katlamış olur, daha çok ecir kazanırız.

Hanefi uleması “her gece için, emredilmiş bir belirli rekât sayılı namaz yoktur” der. Doğrudur lakin bazıları bu mevzuyu başka bir yeriyle anlayarak “böyle bir mübarek gece ve gündüz diye bir şey yoktur” diye Vehhabîlik cübbesine bürünür. Kimileri de “Allah’ın tüm gece ve günleri mübarek ve faziletlidir” der işi bitirir.
Biz, böyle kafadan atanlara, bilmeden “âlim”lik satanlara bakmayalım... Şu mübarek Hadis-i Şerif’e bir göz atıp mevzuyu bu haftalık kapatalım.
“Recep’in ilk gecesi olunca Allahü Teâlâ azze ve celle bir meleğe tecelli buyurarak dedi ki, ‘dikkat edin, tevbe ayı başlamıştır. Bu ayda Allahü Teâlâ’dan af isteyen herkese müjdeler olsun’ diye seslenilmesini emreder.”

Allah bizleri bu seslere kulak verip iyi amel edenlerden eylesin. Amin.
 
Dipnotlar
(1)“Fıkıhta Nafile” hakkında geniş bilgi ileri sayılarda verilecektir
(2) Nüzhetülmecalis 1/40

Baran Dergisi 533. Sayı