Âlemlerin Rabb'ine hamd ve senalar olsun ki, bu mübarek Kur'an ve gufran ayı Ramazan'a kavuşmuş bulunuyoruz...

Rahmet Peygamberi Efendimiz'in, mübarek lisanından öğrendiğimizle amel edecek olursak, Recep Ayı Allah'ın, Şaban ayı Peygamber Efendimiz'in, Ramazan ayı ise günahkâr Ümmetlerin ayı oluyor. Öyleyse, bir arada olalım, camilere koşalım, teravihlerde buluşalım ve yetimlerin başını okşayalım... Dargınlar ise barışsın!

‘Hilâli görünce oruca başlayın, yine hilâli görünce iftar edin, yani bayram edin’ Hadis-i Şerif'indeki gibi. Ümmet artık hilali kendi yalın gözüyle gözetlemiyor, devlet bu görevi rasathaneye vermiş olacak ki, takvim üzerinden oruca başlanılıyor. Teknolojinin getirdiği imkânlarla, aygıtların sayesinde tesbit edilen oruç vakitleri ciddi bir fıkıh konusudur. Hatta tartışma meselesidir ama, Diyanet teşkilâtı varken bizim bunları irdelememiz hoş karşılanmaz!  Allah Ramazan'ın sonunu getirmeyi, harpsiz, darpsız, kavgasız bir barış ortamında geçirmeyi İslâm Âlemi'ne geçirmeye nasib etsin. Şu güzel ayın günlerini güzel ülkemizde nasıl geçireceğiz, ne gibi ibadetler yapacağız  ona bakalım. Emperyalist küffar güçleri acaba bu kutsal ayımızda bizi neremizden vurur, nerede ve hangi İslâm coğrafyasında Müslüman kanı akıtır diye düşünmeye bile fırsat kalmadan dahî Ramazan başlamadan Filistin’de Müslümanlar şehid edilmeye başlandı!

Amerika mezalimi, dikkat ederseniz Müslümanlar için ayrı bir yere sahip olan günlerde, bayramlarda, âlimleri ve İslâmî liderleri asar; hatta bir yeri bombalayacaksa özellikle Regaib gecesini seçer. Berat gecesinde ise, Kudüs'ü İsrail'in baş şehri ilân eder!  İbret almak isteyene bin türlü ibretlik manzara var. Ne demişler:’ Görenedir görene, köre nedir köre ne?’

Köpek bile namazdaki adamı ısırmaktan ar ederken, küffar şebekeleri hep mübarek günlerde İslâm'a saldırır... Ramazan içinde, Kadir Gecesi'nde kulaklarımızı dört açalım, dua ve beddua içinde ellerimizi bir Ramazan boyu hiç indirmeyelim. Mazlumlara, Müslümanlara hep dua, kâfir ve İslâm düşmanlarına hep lanet okuyalım! Elimizle de düzeltebiliyorsak, düzeltelim.

Bu kutlu ve mutlu ayın her gününü değerlendirmek nasib olur inşallah. Siz de biliyorsunuz ki, bir işe ilk gününde besmele ve sadakayla başlarsanız, onun sonu mutlaka hayırlı biter.

Bize küçükken şu duayı öğretmişlerdi: ‘Ey Rabb'im bunu bana kolaylaştır, zorlaştırma ve sonunu hayırla tamamlat.’

Ramazan ayı, Efendimiz (s.a.v) tarafından üç boyutta değerlendirilmiştir. İlk on günü, ikinci on günü ve üçüncü on günü... Otuz günün her biri, ayrı fayrı (fedaili rahmaniye) Rahman olan Allah'ın faziletleriyle süslenmiştir. Bu mübarek ayın, sosyolojik yönünü de gözden kaçırmayalım. Bu ayda kimsesizler unutulmaz, öksüz-yetim, yoksul aç bırakılmaz.  Ahirette cennet düşlüyorsak, Peygamber Efendimiz'in sünnetlerine ve hadislerine riayet edeceğiz. Sapık ve sapkın kişilerin hiçbir sözüne inanmayacağız! Myanmar, Suriye, Afganistan, Irak, Filistin, Doğu Türkistan ve başka yerlerde zulmedilen Müslümanlar soydaşlarımızı aklımızdan çıkarmayacağız, unutmayacağız ve dua edeceğiz! Ne buyuruyordu Peygamberler Peygamberi: ‘Cennetin bedeli, iyi bir kulluk etmek ve zorluğa katlanmaktır.’

Şu da bir gerçektir ki, saydığım coğrafyalarda yaşayan kimsesiz, fakir kullar bizden daha fazla kulluk ediyorlar! İftarda bir çorba, sahurda bir elma yahut bir armuda şükrediyorlar. Korkarım Allah bize bolluğun ve israf ettiğimiz yemeklerin hesabını fena ödetecek! Yazımızı, şeytanların da bu ayda zincire vurulacağını söyleyen Peygamberimiz'e selat-u selâm getirdikten sonra ‘Babürreyyan’ kapısını aralayıp bitirelim. ‘Cennette Babürreyyan diye bir kapı vardır ki, o kapıdan ancak oruç tutanlar girebilecektir.’

Allah saim (oruçlu, oruç tutan) ve kaim kullarını cennete kavuştursun. Değerli Mütefekkir, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu'na da acil şifalar versin... Amin!


Baran Dergisi 592. Sayı