Selâm ile…

Doğu Akdeniz’deki gerginlik, Azerbaycan-Ermenistan savaşı ve koronavirüs salgınının ortaya çıkardığı şartlar sebebiyle gündemin alt sıralarına itilmişti ki, Almanya’ya ait Hamburg Fırkateyni’nin Roseline A isimli Türk ticaret gemisine düzenlediği baskınla tekrar gündemin en üst sırasındaki yerini aldı. Avrupa Birliği’nin, sözde Libya’ya silah ambargosunu denetlemek, esasında ise Türkiye’nin Libya ile bağlarını koparmak için tertiplediği tartışmalı İrini Operasyonu kapsamında, uluslararası hukuk diye bir şeyin olmadığını bir kez daha gösterircesine Türk ticaret gemisine düzenlemiş olduğu baskında, bayrak ülkesi olarak Türkiye’nin izni olmamasına rağmen gemi ile Libya’ya silah taşınıp taşınmadığı kontrol edildi. Türkiye, bu baskını kamuoyuna duyururken Almanya ve İtalya'ya da hukukî hakların mahfuz tutulduğunun bildirildiği bir nota verildi.

Siyonist-emperyalist blokun önce Yunanistan’ı Türkiye’nin önüne attığı, Yunan’ın Türkiye tarafından kaale alınmadığını görünce doğrudan Fransa’yı devreye soktuğu, Fransa da çözüm olmayınca şimdi Alman’ı ve İtalyan'ı Türkiye’nin karşısına diktiği Doğu Akdeniz meselesi, Türkiye’nin nasıl bir cenderenin içerisinde olduğunu tüm gerçekliğiyle kendisini gösteriyor. Bu vaziyetin ortaya çıkmasındaki en ehemmiyetli amil ise Türkiye’nin kurucu iradenin (Batıcı-Kemalist rejimin) teslimiyetçi anlayışını terk ederek kendi menfaatlerini merkeze alan politikalar seyretmesi… Bugün hem iç siyasette, hem de dış siyasette yaşananları, verilen kavgayı bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Çünkü, merkezde Anadolu’nun olduğu yeni bir güç odağının ortaya çıkması, hem yeni bir oluş sancısının yaşandığı Türkiye’de, hem de düzen değişiminin arefesinde olduğumuz dünyada, sahip olunan tüm maddî ve manevî imtiyazların da el değişimine vesile olacaktır. İşte bu sebeple içeride yaşanan siyasî kutuplaşma ve mücadele de, mandacı teslimiyetçilerle gasp edilen haklarını onlardan almaya gelen Müslüman Anadolu arasında cereyan etmektedir.

15 Temmuz itibariyle girilen yolun dönüşü olmadığı belki bugüne kadar anlaşılmamıştı; fakat artık kendisini dayatır vaziyete geldi. Bundan sonra teslim olmak dahî hayatta kalmak için sebep teşkil etmeyecektir. Dolayısıyla kurtuluş, merkezde Anadolu’nun olduğu yeni bir güç odağının ortaya çıkması için evvela devleti dünyaya Batı’dan bakan teslimiyetçi anlayıştan tamamen kurtarmak, ardından ise kurtuluş ümidini Anadolu’ya bağlayan herkesi, herkesin hakkını alacağı düzen için çekilen sancağın altına davet etmekten geçmektedir.

Kapağımızda bu meseleyi işledik ve “Türkiye Yedi Düvele Karşı” manşetini attık. Kapak mevzumuzu "Ya Olacak Yahut Mahvolacağız" başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, “Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun dediği gibi, hem gemiyi yapmak ve yaparken bir yandan da yüzdürmek zorunda olmak. Yâni gaye ve vasıta hükmündeki bir fikir sistemine sarılıp, o fikrin vasıtalığında, fikrin gayesine ulaşarak olmak, yahut mahvolmak! Bütün mesele bu mudur bilmem ama görülen o ki olacak olan ya o yahut bu!” diyor.

Sinami Orhan, “Sancağı İndirip Omurgayı Değiştirmek” başlıklı yazısında Üstad Necip Fazıl’ın 1970’lerde yaptığı ve hâlâ geçerliliğini koruyan bazı ihtarlar ile birlikte asıl hedefin ne olması gerektiğini işaret ederek kapak mevzumuzu iç politika veçhesinden tahkim ediyor.

Almanya ve İtalya'nın Türk ticaret gemisine yaptığı baskın çerçevesinde Doğu Akdeniz meselesini Yusuf Alabarda ile konuştuk. Alabarda, Almanya’nın tabiri caizse eşkıyaca bir tutum sergilediğini belirtti.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), bu haftaki yazısında “Salgından En Az Etkilenen Ülkelerden Biri Venezüella” diyor.

Kâzım Albay, ebediyete irtihalinin sene-i devriyesi vesilesiyle altun silsilenin 33. halkası Manzur-u Nazar-ı Pîran-ı Kiram Esseyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretlerinin hayatını anlatan, Üstad Necip Fazıl ile münasebetine değinen ve halife bırakıp bırakmadığına temas eden bir yazı kaleme aldı. Alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Eren Haklı, “Körelmeye Dair” başlıklı yazısında Kasım ayında alışveriş sitelerinin yapmış olduğu indirimler çerçevesinde ruhî körelmeden bahsediyor.

Oğuz Can Şahin, “İhtiyar Balıkçıya İthafen” başlıklı yazısında Ernest Hemingway’in yazdığım en iyi kitap dediği “Yaşlı Adam ve Deniz”den bahsediyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun…