Uluslararası ilişkiler yazarı Imran Khalid’in Anadolu Ajansı için kaleme aldığı analizde, Avrupa’nın İsrail’e yönelik politikasında ciddi bir kırılma yaşandığı ifade edildi. Gazze’ye yönelik saldırıların neredeyse 20. ayına girildiği bu süreçte, Avrupa'nın “İsrail’in kendini savunma hakkı” söylemine dayalı mutlak desteğinin giderek sorgulanır hâle geldiği vurgulandı.

Soykırım destekçisi Google’ın kurucu ortağı Sergey Brin: BM açıkça antisemitik
Soykırım destekçisi Google’ın kurucu ortağı Sergey Brin: BM açıkça antisemitik
İçeriği Görüntüle

Avrupa ülkelerinin onlarca yıl boyunca İsrail’in Filistin üzerindeki işgal ve sömürgeci uygulamalarına göz yumduğu, buna karşılık son aylarda yaşanan insanlık dışı sahnelerin kamuoyunda derin bir vicdan uyanışına sebep olduğu belirtiliyor. Özellikle İspanya, İrlanda ve Norveç’in Filistin’i resmen devlet olarak tanıması, bu değişimin sembolik bir adımı olarak görülüyor.

Değerler ile Eylemler Arasındaki Uçurum

Avrupa’nın bugüne kadar Holokost suçluluğuna sığınarak İsrail’e yönelik eleştirileri bastırdığı ifade edilen analizde, bu tavrın artık entelektüel bir samimiyetsizlik olarak değerlendirildiği belirtildi. Khalid’e göre, Avrupa'nın Filistin konusundaki tutumu bir “ahlak testine” dönüşmüş durumda: AB insan hakları vurgusuyla övünürken, Gazze'deki sivil katliamlar karşısında sergilenen eylemsizlik bu iddiayı sorgulatıyor.

Avrupa’nın İsrail’e sağladığı ticari imtiyazları ve bilimsel iş birliklerini içeren ortaklık anlaşmasının yeniden masaya yatırılmaya başlandığı kaydedilirken, bu anlaşmanın 2. maddesindeki insan hakları vurgusunun bugüne kadar uygulamada hiçbir karşılığı olmadığı vurgulandı.

Yeni Dönem mi Başlıyor?

Khalid, Avrupa’nın Tel Aviv yönetimini ekonomik olarak desteklemeye devam etmesinin, savaş suçlarını fiilen finanse etmek anlamına geldiğini belirtiyor. Mevcut durumun devam ettirilemeyeceğine dikkat çeken yazar, AB’nin üç temel adım atması gerektiğini söylüyor:

  1. Filistin’i tam anlamıyla tanımak,

  2. İsrail’e yönelik yaptırımları hayata geçirmek,

  3. Savaş suçlarına dair uluslararası soruşturmaları desteklemek.

İsrail cephesinden gelecek antisemitizm suçlamalarının eskisi kadar etkili olmadığı, artık İsrail’in eylemlerinin Yahudi kimliğiyle özdeşleştirilmesine bizzat Yahudi toplulukların da karşı çıktığına dikkat çekiliyor.

Ekonomik Baskı: İsrail İçin Gerçek Tehdit

İsrail’in özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerinde ekonomik daralmanın şimdiden hissedildiği, boykotlar ve iş gücü kaybının ciddi bir üretim düşüşü yarattığı belirtiliyor. AB’nin İsrail ile olan anlaşmaları askıya alması veya feshetmesi hâlinde Tel Aviv’in ekonomik olarak büyük bir sarsıntı yaşayacağı değerlendirmesi yapılıyor. Khalid’e göre, Gazze’deki savaşın sonlanması ancak İsrailli vatandaşların yaşam biçimlerinin tehdit altında olduğunu hissetmeleriyle mümkün olabilir.

Avrupa İçin Karar Anı

Filistin meselesinde AB içinde birlik sağlanmasının zor olduğu kabul edilmekle birlikte, yazar nihai kararın Avrupa'nın kendi değerleriyle yüzleşip yüzleşemeyeceğine bağlı olduğunun altını çiziyor. Venedik Deklarasyonu’ndan bu yana barış sürecini ABD’ye havale eden Avrupa’nın, artık inisiyatifi eline alma sorumluluğu bulunduğu vurgulanıyor.

“Eğer ABD hukuktan vazgeçiyorsa, Avrupa adaleti sahiplenmelidir” diyen Khalid, AB'nin yalnızca bir ekonomik blok değil, aynı zamanda küresel adaletin aktörlerinden biri olması gerektiğini ifade ediyor.

Gazze’de bombalar düşmeye devam ederken, Avrupa’da filizlenen bu yeni siyasal uyanışın, İsrail’in uluslararası alandaki dokunulmazlığına son vermeye yönelik tarihi bir dönüm noktasına dönüşebileceği değerlendiriliyor.