Kafkasya, tarih boyunca doğu ile batının, İslâm dünyası ile sömürgeci güçlerin mücadele sahası olmuş; stratejik konumu, zengin yeraltı kaynakları ve kültürel çeşitliliği ile her zaman dikkat çekmiştir. Özellikle 16. yüzyıldan itibaren Çarlık Rusya’sının "sıcak denizlere inme" politikası kapsamında yürüttüğü askerî yayılmacılık ve işgal hamleleri, bölge halklarının İslâmî kimlikleri etrafında teşekkül eden uzun soluklu bir kıyamla karşılık bulmuştur.
Bu kıyam, İmam Mansur ile başlayıp, İmam Gazi Muhammed, Hamzat Bey ve İmam Şeyh Şamil gibi isimlerle zirveye ulaşmış; Sovyetler Birliği döneminde yenilenen baskı araçlarıyla bastırılmak istenmiştir. Ancak sürgünler, katliamlar, asimilasyon politikaları Kafkas halklarının hafızasındaki bağımsızlık ülküsünü silememiştir. İşte Cevher Dudayev, bu mukaddes mirasın temsilcisi olarak tarih sahnesine çıkmıştır.
Çocukluk ve gençlik dönemi
Cevher (Cohar) Dudayev, 15 Şubat 1944’te Çeçenistan’ın Yelhoroy köyünde doğmuştur. Henüz birkaç günlükken, Stalin’in emriyle yapılan ve yüz binlerce Çeçen ile İnguş’un Orta Asya’ya sürgün edildiği 23 Şubat 1944 Sürgünü'ne katılmıştır. Bu sürgün esnasında binlerce insan hayatını kaybederken, Dudayev ailesi Kazakistan’ın Çimkent şehrine yerleştirilmiş, çocukluk yılları burada yokluk, kıtlık ve baskılar altında geçmiştir.
Babası henüz altı yaşında vefat eden Cevher, annesi Rabia Hanım’ın kanatları altında büyümüş, İslâmî hassasiyetle bir şahsiyet kazanmıştır. Annesinin anlattığı Çeçenistan hikâyeleri, sürgün topraklarında onun millî hafızasını canlı tutmuştur. Bu dönemde sürgünün fizikî şartları kadar, işgalci Sovyet rejiminin İslâm’a karşı baskı ve uygulamaları da ağır bir imtihan zemini oluşturmuştur. Buna rağmen ailesinin çabasıyla İslâmî şuur ve Çeçen millî kimliği şahsiyetinin temel taşlarını oluşturmuştur.
Sovyet ordusu zamanları
1957 yılında Stalin'in ölümünden sonra Çeçenlerin memleketlerine dönmesine izin verilince, Dudayev ailesi Grozni’ye yerleşmiştir. Cevher burada öğrenimine devam etmiş, 1962’de Tambov Hava Harp Okulu’na girerek Sovyet askeri sistemine dâhil olmuştur. 1966’da uzun menzilli uçak pilotluğu ve mühendisliği eğitimi almış, 1974 yılında Gagarin Hava Harp Akademisi’nden mezun olarak Sovyet Hava Kuvvetleri’nde dikkat çeken bir kariyere adım atmıştır.
Sovyetler Birliği gibi ateist ve Rus merkezli bir yapının içerisinde bir Çeçen Müslüman subayın general rütbesine kadar yükselmesi olağan dışı bir durumdur. Dudayev bu noktaya ulaşmak için büyük bir gayret, zekâ ve disiplin sergilemiş; aynı zamanda da dinî değerlerinden taviz vermemiştir. Kendisine verilen 12 madalya, onun hem teknik hem stratejik anlamda ordu içinde nasıl kıymetli bulunduğunu gösterse de, bu makineleşmiş sistemin onun vicdanıyla çatıştığı anlar çok geçmeden gelecektir.
Estonya krizi ve istifa
1989 yılında Gorbaçov’un başlattığı Glasnost (Açıklık) ve Perestroyka (Yeniden Yapılanma) politikaları, Sovyetler Birliği’nin çözülme sürecini hızlandırmıştır. Estonya’da Komünist Parti'nin seçimi kaybettiği 1990 yılında, Sovyetler Dudayev’e meclis ve televizyon binasını kapatması emrini vermiştir. Ancak Dudayev bu emri “Toprağı için savaşan halka bomba atmam” diyerek reddetmiş, hatta müdahaleye hazırlanan askerleri de engelleyerek aksiyoner bir tavır göstermiştir.
Bu mukavemet onun ordu içinde “asi general” olarak yaftalanmasına, Estonya halkı arasında ise kahraman olarak anılmasına yol açmıştır. Görevden alınmayı beklemeksizin istifa eden Dudayev, böylece Sovyet sistemine ilk büyük meydan okumasını yapmıştır.
Çeçenistan’a dönüş ve siyasî rehber
1990 yılında Çeçenistan’a dönen Dudayev, Sovyetler’in çözülme sürecine girdiği bir dönemde kıyamın başına geçmiştir. Yandarbiev ve arkadaşlarının rehberliğinde oluşturulan Vaynah Demokratik Partisi ve Çeçen Milli Kongresi ile iş birliği yaparak, Komünistlerin iktidarına karşı sivil kıyamı örgütlemiştir. 19-21 Ağustos 1991’deki Sovyet darbe girişimi sırasında Çeçenistan’da yönetime fiilen el koymuş, 27 Ekim 1991’de yapılan seçimlerde yüzde 85 oy alarak Çeçenistan Cumhurbaşkanı olmuştur.
1 Kasım 1991’de ilan edilen bağımsızlık, sadece bir siyasi ayrılık değil; Kafkas halklarının asırlık hürriyet idealinin vücut bulmuş hâlidir. Dudayev liderliğinde Çeçenistan, kısa sürede kendi anayasasını yapmış, devlet kurumlarını kurmuş ve ekonomik kurtuluşunu sağlamaya çalışmıştır.
Cihadın sistemleşmesi
Cevher Dudayev sadece bir savaş lideri değil; aynı zamanda bir devlet adamıdır. Savaş şartları altında dahi meclis sistemi kurmuş, hukukî sahada yenilikler yapmıştır. İçerideki Rus yanlısı muhalefetle mücadele ederken dış ilişkilerde de Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanıtmak için pek çok ülkeyi ziyaret etmiştir. Ancak Batılı devletlerin ikiyüzlü ve menfaat odaklı siyaseti, bu meşru mücadeleye kulaklarını tıkamıştır.
Dudayev’in en büyük ideallerinden biri, Kafkas halklarının birliği idi. Abhazya Savaşı’na Şamil Basayev komutasındaki savaşçıları göndererek bu birliğe somut destek sağlamıştır. Bu tavır, Moskova’yı daha da tedirgin etmiş; Dudayev, sadece Çeçenistan değil, bütün Kafkasya’nın lideri olarak algılanmaya başlanmıştır.
Cihad ve şehadet
11 Aralık 1994’te Rusya, Dudayev’i devirmek için büyük bir askerî harekât başlatmıştır. Ancak Grozni sokaklarında, dağlarda ve vadilerde Çeçen mücahidlerin gösterdiği mücadele, Rusya’nın beklemediği bir mukavemetle karşılanmıştır. Cevher Dudayev, “Her Çeçen generaldir, ben sadece milyon birinciyim” diyerek milletini cihada sevk etmiş, mücadelenin hem ruhunu, hem stratejisini temsil etmiştir.
21 Nisan 1996’da, uydu telefonu ile yaptığı bir görüşme esnasında, Rusya tarafından gönderilen güdümlü füze ile suikasta uğramış ve şehit edilmiştir. Şehadetini “Şehitliği en büyük rütbe olarak kabul ediyorum” sözleriyle daha önce dile getiren Dudayev’in mücadelesi, Çeçenistan’la birlikte İslâm aleminde de yankı bulmuş, bir örnek teşkil etmiştir. Allah mekanını âli etsin, kahramanlarımızı hakkıyla idrak etmeyi ve yollarından gitmeyi nasip etsin.