Ömer Nasuhi Bilmen (1883–1971), yakın dönemin en büyük İslâm âlimlerinden biridir. 1883’te Erzurum’un Salasar köyünde doğdu. Babası Hacı Ahmed Efendi, annesi Muhîbe Hanım’dır. Babasının vefatı üzerine Ahmediyye Medresesi müderrisi ve nakibüleşraf kaymakamı olan amcası Abdürrezzak İlmî Efendi’nin yanında yetişti. Erzurum müftüsü Narmanlı Hüseyin Efendi’den ders aldı. 1908’de İstanbul’a giderek Fatih dersiâmlarından Tokatlı Şakir Efendi’den icazet aldı, aynı zamanda Medresetü’l-Kudât’ı (Hukuk Fakültesi) birincilikle bitirdi.

1912’de Beyazıt dersiâmı, 1913’te Fetvahâne-i Âlî müsevvidi, 1915’te Heyet-i Te’lîfiyye üyesi oldu. Dârü’l-Hilâfeti’l-Âliyye Medresesi’nde fıkıh, ardından Sahn Medresesi’nde kelâm müderrisliği yaptı. 1943’te İstanbul müftülüğüne, 1960’ta ise Diyanet İşleri Başkanlığı’na getirildi. Ancak Türkçe ezan dayatması gibi Kemalizm’in baskıları sebebiyle bu görevde on ay sonra kendi isteğiyle ayrıldı. Dinde reform taleplerine karşı çıkarak, “Bozulmayan bir dinde reform mu olur?” sözüyle tavrını net biçimde ortaya koydu.

Bilmen, hayatı boyunca ilimden kopmamış; Dârüşşafaka Lisesi, İstanbul İmam Hatip ve Yüksek İslâm Enstitüsü’nde dersler vermiştir. Arapça, Farsça ve Fransızcayı bilen Bilmen, hem ilmî hem ahlâkî şahsiyetiyle tanınmış, tevazu ve dindarlığıyla halkın güvenini kazanmıştır.

Eserleri arasında;

Büyük İslâm İlmihali,

Hukuk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kāmûsu,

Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Meâl-i Âlîsi ve Tefsiri,

Muvazzah İlm-i Kelâm,

Tabakâtü’l-Müfessirîn

öne çıkar. Bu eserlerle hem ilmî çevrelerde hem halk nezdinde büyük bir tesir bırakmıştır.

Hanefî fıkhı ve Mâtürîdî kelâm anlayışına sıkı bağlı kalan Bilmen, zahirî ilimlerin yanı sıra tasavvufî terbiyeden de nasibini almış bir zâttı. Hayatını mezhep bağlılığı, ahlâkî vurgular ve ümmete hizmet çizgisi içinde geçirdi.

12 Ekim 1971’de İstanbul’da vefat eden Ömer Nasuhi Bilmen, Edirnekapı Sakızağacı Şehitliği’ne defnedilmiştir. Geride bıraktığı eserler ve fikirleriyle son Osmanlı âlimi silsilesinin mühim bir halkası olarak anılmaktadır. Bilmen, ilmî derinliği, takvası ve vakar dolu duruşuyla devrinin büyük fikir adamlarının da hürmetini kazanmıştır.

Üstad Necip Fazıl Kısakürek, Diyanet İşleri Başkanları arasında yalnız iki ismi övgüyle anar: Ahmed Hamdi Akseki ve Ömer Nasuhi Bilmen. Üstad, Bilmen Hoca’nın kısa süren Diyanet reisliği döneminde siyasî baskılara karşı gösterdiği vakur direnişi takdirle yad eder. Onu, makamın manevî haysiyetini muhafaza eden, inancı uğruna taviz vermeyen bir mümin âlim olarak görür. Büyük Doğu çevresinde Bilmen’in ilmî otoritesiyle istişare edilen bir şahsiyet olduğu bilinmektedir. Vehbi Vakkasoğlu’nun aktardığı bir hatırada, Necip Fazıl’ın bir iftar yolculuğunda Bilmen Hoca’ya “Efendi Hazretleri” diye hitap edip fıkhî meselelerde istişarede bulunduğu, o esnada Üstad’da öfkeden eser kalmadığı anlatılır. Bu hatıra, onun gerçek mânada ilim ve gönül ehline duyduğu büyük saygının nişanesidir.

Bu bakımdan Ömer Nasuhi Bilmen, sadece ilmiyle değil, vakar ve istikamet sahibi şahsiyetiyle de hem halkın hem fikir öncülerinin gönlünde yer etmiş; iman vakarını temsil eden müstesna bir âlim olarak tarihe geçmiştir.