Eğitim meselesi, sadece bazı formüller ve katsayı seçeneklerinden ibaret bir mesele değildir; en başta Üstad Necip Fazıl'ın dediği ile "her şey, tahsil programlarının belirteceği keyfiyet ölçüsüne bağlı" olmak lazım gelmez mi?

Müfredat aynı müfredat ise, ha 4+4+4 ha 3+5+2… Bir futbol takımı bile sahaya sürülürken ilk önce antrenmandan kondisyona yüz türlü sahaya iniş şartlarını hazırlayıcı merhaleden geçerken belirlenen müfredata göre hareket eder. Meşin top peşinde galibiyet bekliyen herkes bilir ki zafer ancak ve ancak bu müfredatın bir semeresi olacaktır; bir milletin geleceğini, en mühim müessesesini bir futbol takımı değerinde görmeyen her memleket batmaya mahkûmdur; hatta ve hatta batmış ta, battığından haberi yoktur!

"Yetiştiricileri yetiştirici" ocaklarımız, kurumlarımız ne hâldedir ki talebeleri beğenmiyoruz? Bütün ümidimizi bağladığımız, istikbâldeki medetimiz gençlik ne hâlde acaba? Bakalım:

Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın verileri ile bakarsak, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın (SETA) yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, gençler yabancı dil konusunda zayıf, az okuyor, az geziyor ve az spor yapıyor.

 Geçen yıl TNS PİAR'ın yetişkin nüfus ile ilgili yaptığı araştırmaya göre Türkiye 25 yaş üstü yetişkin nüfusunun yüzde 27?sinin alkol tüketmesine karşın bu oranın 18-22 yaş grubu erkeklerde yüzde 45… 15-22 yaş grubundaki kızların dörtte biri, erkeklerin üçte biri alkol tüketiyor. Kızların alkollü içkiyi ilk tattığı yaş ortalama 16, erkeklerin ise 15. Alkol ile ilişkilerini tanımlamaları istendiğinde 18-22 yaş grubu 10 erkekten yaklaşık 1?i kendisine "düzenli" alkol tüketicisi, yüzde 14.2?si de "alkol problemim var" diyor. Yarısı nadiren de olsa sarhoş olacak kadar içki içiyor. Gençler alkolü okullarda rahatça içiyor. Yaklaşık beşte biri yani yüzde 21?i okullarında alkol tüketiyor. Bu oran üniversite çağındaki 18-22 yaş grubunda erkeklerde 28.

Başka bir araştırmaya göre ise, öğrencilerin sigara kullanım oranı yüzde 87, alkol yüzde 72, uyuşturucu hap yüzde 28, esrar kullanım oranı ise yüzde 32 çıktı.

Bu manzaraya bakıp bir daha soralım "ha 4+4+4 ha 3+5+2" ne fark eder? Bu mes'elelere köklü bir çözüm bulunmadıkça ne fark eder?

Dini eğitim?
Dini eğitim kısmet dâvâsına kalmış. Hak getire. Eğitim mes'elesinde "Aile" konuşulmuyor, tartışılmıyor ve hatta böyle bir mes'elenin varlığı dahî bilinmiyor; BÜYÜK DOĞU Mimarı Üstad Necip Fazıl İdeolocya Örgüsü'nde İslâm inkılâbında mektep, dâvanın muhtaç olduğu yeni ve dayanak nesli yetiştirmeye mahsus aileyle el ele bütün bir talim, terbiye ve telkin ocağı olacak; ve mâlum. bandrollü bilgi posalarını veren tarafsız bir müessise olmaktan çıkacaktır. …" der.

"Bu denklemden o gençlik çıkmaz!" derken istinad noktamız…

Din, bazı surelerin ezber taliminden ve herkese gülücük dağıtılması gereken bir müessese gibi algılandığından, anlaşıldığından ve öyle görülmeye çalışıldığından ötürü, eğitim bahsinde iş, bazı kâidelerin kabuk tarafından verilip, sonra da onların bile unutulmaya mahkûm edilmesine dönüyor; bilakis, o, bütün vicdanlara yerleştiği gibi sosyal planda bayrağını cemiyetin ortasına diker ve levha levha bütün kâideleri hayatın her şubesinde yaşayandır; hayatın kendisidir.

"Dinsiz eğitim" diye bir kavram mı var ki "dînî eğitim" diye ayrıca kategorize edilip, mevzuyu belirli bir plan dâhilinde kabuk tarafından yutturmacaya davranılıyor? Bu memleket, Anadolu insanı zaten ve tabiî hâli ile Müslüman; ayrıca "dini eğitim" mevzuu ne kadar da saçma; ancak, memleketimizdeki dinsizlerin bayrak açıp kendi istediklerini söylemeleri ve buna izin verip vermeyeceğimiz tartışılmalıydı!

Memleketimiz bir buhran içindedir; sokaklarda insanlar birbirlerini alenen kesmiyorsa ve şimdilik günlük hayatımız rutin bir şekilde sürüyor gibi gözüküyorsa bu sadece Allah'ın lütfu ve büyüklerin himmeti iledir; eğitimden iktisadi hayatımıza kadar ne varsa hakikatin tam tersi bir hâlde yaşarken "hayat devam ediyor" görüntüsünü yaşıyorsak, bu, sadece ve sadece Allah'ın bir şekilde bu memleketi tutması ile açıklanabilir. Normal şartlarda güneşin doğmamasına bile şaşırmamamız gerekirken işlerin sürüp gitmesi, ancak ve ancak "Allah'a emanet" tabiri ile açıklanabilir.

4+4+4=?.. Bu denklemden ve benzeri denklemlerin hiçbirinden bu memleketi âbâd edecek, dinini, ilmini ve ırzını savunacak bir gençlik çıkmaz! Keşke çıksa, çıksaydı; fakat maalesef milletlerin irfan idraki belli bir sistem, nizam; belli bir ideolocya manzumesi etrafında tesis edilmedikçe bu bir hayaldir. Hele ki bâtıl planda ele alınan her meselenin sonu hüsrandır.
Baran Dergisi 321. Sayı