12 Eylül öncesi rejim, birtakım hayali örgüt adları tezgâhlar, bunları vesile ederek, Müslümanları karalamaya çalışırdı. Biz, uçak kaçırdıktan ve yakalandıktan sonra, hakkımızda düzenlenen iddianamede TİŞKO vardı. Savcı, olay akabinde polisten gazetelere yansıyan haberlere dayanarak bu örgüte üye olduğumuzu ileri sürmüştü. TİŞKO Türkiye İhtilalci Şeriat Kurtuluş Ordusu demekmiş. Breh.. Breh! Adı gümbür gümbür bir örgüt. Lakin, bizim haberimiz yok. Ara-tara, davanın seyri esnasında bulunamadı. Örgüt olmayınca, bizim ilişkimiz iddiası da dosyada kılçık gibi kalakaldı. Bazı gazeteler, İKO diye yazmışlardı. Savcı nedense itibar etmemiş, TİŞKO ile yetinmişti. Oysa TİŞKO ne denli uydurma ise; İKO, o kadar gerçekti. Gerçi biz dört müslüman İKO'ya da bağlı değildik ama İKO üyesisiniz diye bastırmaları halinde sıkıntımızın artacağı muhakkaktı. Anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan gelirken, İKO etrafındaki kardeşlerimiz de ağır işkence ve eziyetlere maruz kalacaklardı. Kolay mı, "İslâm Kurtuluş Ordusu"ndan olmak! O tarihlerde İKO'yu kime sorsanız, böyle açardı: İslâm Kurtuluş Ordusu. 

Yemin ederim, bu ülkede İslâm Kurtuluş Ordusu hiç kurulmadı. Daha da kurulası yok. Müslümanların bolca partisi, pırtısı, derneği, vakfı, gazetesi, dergisi, şirketi, şerbeti, faizsiz kurumu, televizyonu, tatil bodrumu var ve onlar yetiyor. İKO, şehid kardeşimiz rahmetli Sedat Yenigün'ün kurduğu bir örgüttü "İslâmi Hareket" adlı on beş günlük gazete çıkarırdı. Ama İKO'nun açılımı, İslâm Kurtuluş Ordusu değil, İstanbul Kültür Ocağı idi...

Gelgelelim, gençler dağa taşa, gayur bir heyecanla İKO yazar, okuyanlar da ülkede tam teşekküllü bir İslâm Kurtuluş Ordusu olduğu sanısına kapılırdı. Müminler mesrur olur, kafirler dehşete kapılırdı.

***

Rejim, halâ hayali örgüt imalâtına devam ediyor. Eski alışkanlığından kurtulamadı. Fakat, hakkını teslim edelim İBDA hasından çıkmış değil. Kendilerini, Rahmetli Üstad Necip Fazıl’ın fikir, san'at ve inanç mücadelesine isnad etmekteler. Rejimle boğusan haftalık gazeteleri, aylık dergileri var. Fikirse fikir, seslerini duyuruyorlar. Gazetelerinde yazdıklarına katıldıklarım var, katılmadıklarım da. Eylemleri için de öyle. Ama bunun önemi yok. Benim katılıp katılmamam; onaylayıp onaylamamam benim meselem. Onlar, Allah rızası için mücadele ettikleri inancındalar.

Akit'in, ilk çıktığı günlerde, bana karşı hiç beklemediğim, hiç ummadığım ölçüde ağır ithamlarla saldırdı bir gazeteleri. Müslümanlar, kendi aralarındaki olumsuzlukların üzerine gitmezlerse, pislik büyür, mazallah inancımıza sıçrar. Küfür cephesi, bunu ümmete karşı silah edinir. Yanlışı kim yaparsa, uyarmak görevimizdir. İBDA bende yamukluk vehmetmişti. Nutkum tutuldu, kendi kendime, var ki bir vebalin, Allah başsına bu işi açtık dedim. Haydi kefaretimiz olur, inşaallah. Kusurum nedir bilemiyordum, ama hakkımda yazılanlar yanlıştı. Saldırı karşısında susamazdım. Cevap verdim: Böyle başkalarından duyduğunuzu yazmayın, ben kaçındaki donun hesabını vermeye hazır adamım! Cevabımı gazetelerinde yayınladılar.

***

Bugün İBDA rejimin illegal örgütler cümlesinden kara listesindedir. Yani yasal tanınmaz. Yasadışıdır. Tıpkı İslami Hareket gibi, Hizbullah gibi. Ama zaten onlar, yasaiçi olmak gibi tez peşinde koşmuyorlar. Rejimin yasalarını "şirk"in ürünleri şeklinde nitelendiriyorlar, Onlar, Allah'ın yasalarından; Şeriat'tan başka yasa tanımıyorlar.

Bu tavizsiz ve eylemci tutumları, Ankara’nın başına belâ!

Müslümanlar ise, İBDA’yı görmezden gelmeyi yeğlemekteler, Ee, kolay mı, eylemci, yasadışı bir örgüt bu.

***

Ama, dikkat ediyorum; İBDA herkesin yani Müslümanları kastediyorum, herkesin nemelâzım başımı derde sokmayayım, dediği hadisede harekete geçiyor,

Bunun son örneği, Doğan Grubu'nun çıkardığı bir dergide yeralan Allah ve Resulü'ne karşı hezeyan dolu yazılar karşısında görüldü.

İlhan Arsel gibi küfrüyle meşhur birinin çıkarttığı "Şeriat'tan Kıssa'lar" adlı pisliği kullanan Hürriyet gazetesine bağlı Tempo dergisine anında tavır koyan İBDA oldu.

Nasıl anladın?

Hiç zor olmadı. Eğer koltuklarına kurulanlar, rejimden makam-mevki kapanlar, ihalelerle köse dönenler, köse dönücülere danışmanlık yapanlar, din baronlarına kapılananla önceki gece Hürriyet gökdelenlerinin önünde biriken, kalabalığı i izlemiş olsalardı, "Burada İBDA var” demekten kendilerini alamazlardı. Bir yandan, hezeyancı holdingi protesto ediyorlar, bir yandan şehadet parmakların havaya kaldırarak kimliklerini de ortaya koyuyorlardı. Yumruğunu sıkıp şehadet parmağını ileri uzatıp başparmağını açmak, İBDA işareti…

***

Bugün zindanlarda iBDA den yüzlerce hükümlü ve tutuklu genç yatıyor. Ama, bunlar içerilere tıkılmakla tükenmiyor. Müslümanın inancına; Rabbine ve Resulü'ne yönelen küfür karşısında, n'oluyor, nasıl oluyor anlayamıyorsunuz, bunlar hemen öne çıkıp İleri atılıyorlar. A Tuzu kuru, uyanık, fakat canı kadar dünyalıkları da tatlı Müslümanlara ise ertesi gün "Nasıl ama, kafirlere gereken cevabı iyi verdik di mi? diye böbürlenip, parsa toplama kalıyor.

Yılmaz Yalçıner, 7 Ağustos 1996, Akit Gazetesi