Özel Haber

Ceplerdeki kumarhane

Kumar; insan beyninin zaaflarını hedef alan, algoritmalarla tahkim edilmiş ve küresel çapta organize edilmiş devasa bir endüstriyel sömürü mekanizmasıdır. Bu mesele, basit bir irade sınavından öte, nörobiyolojik etkilere sahip bir hastalık, bir "müptela" halidir. Akıllı telefonların hayatın merkezine yerleşmesi, her ferdin cebinde 7/24 işleyen bir kumarhane taşımasına sebep oldu

Abone Ol

Küresel piyasada yasal spor bahislerinin hacmi 100 milyar doları aşarken, asıl vahamet illegal alandaki karanlık tabloda gizlidir. Birleşmiş Milletler verileri, illegal kumar pazarının büyüklüğünün 1.8 trilyon dolara ulaştığını göstermektedir. [1]. Denetimden uzak, tamamen kontrolsüz büyüyen bu devasa "gölge ekonomi", devletlerin ve toplumların altını oyan sessiz bir felakettir.

"Kıl Payı" tuzağı

Kumar endüstrisi, müşterilerini aslında "şans" faktörüyle filan değil, ince hesaplanmış bir "mühendislik" ile avucunda tutar. Sistem, beyindeki ödül mekanizması olan dopamin sistemini manipüle etmek üzerine kurguludur. Buradaki en sinsi tuzak, literatürde "kıl payı" etkisi olarak bilinen yanılsamadır.

Bir kumar makinesinde veya dijital oyunda kazanmaya çok yaklaşıp kaybetmek beyin tarafından bir "kayıp" olarak görülmez. Aksine "kazanmaya ramak kaldı" sinyali olarak kodlanır. Bu sahte sinyal, kazanmışçasına dopamin salgılatır ve kişiyi "bir dahakine muhakkak kazanacağım" hissiyle oyunun içinde hapseder. Ayrıca video oyunlarındaki "ganimet kutuları", çocukları ve gençleri bu sisteme alıştırmanın bir aracıdır. İçinden ne çıkacağı meçhul bu kutular, zihinleri belirsiz ödül sistemine göre programlayarak geleceğin potansiyel kumarbazlarını yetiştirmektedir.

50 milyar dolarlık kara delik

Genç nüfusu ve yüksek internet kullanımıyla Türkiye, bu küresel ağın iştahını kabartan en büyük pazarlardan biridir. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile MASAK verilerine dayanan son tespitlere göre, Türkiye'de yasa dışı bahis ve kumarla ilişkili yıllık işlem hacmi 50 milyar doların (yaklaşık 1.7 trilyon TL) üzerindedir. [2]. Bu korkunç rakam, cari açığın finansmanını dahi gölgede bırakacak bir kara para trafiğine işaret etmektedir.

Bu paraların transferinde genellikle "kiralık hesaplar" kullanılır. Öğrenciler veya dar gelirli vatandaşlar, cüzi komisyonlar karşılığında banka hesaplarını bu suç örgütlerine kullandırarak, farkında olmadan -veya olarak- uluslararası bir kara para aklama suçunun faili haline gelmektedir.

Kumarın Türkiye'ye faturası, sadece kaybedilen paralarla ölçülemez. Yayınlanan "Bağımlılık Ekonomisi" raporu, bağımlılıkların Türkiye ekonomisine yıllık toplam maliyetinin 78 milyar dolar olduğunu ortaya koymaktadır. Bu tablonun en ağır kalemi, 40 milyar dolar ile kumar bağımlılığına aittir. [3].

Bu rakam; iflaslar, iş gücü kayıpları, perian olan aile yapıları, artan boşanmalar ve intihar vakalarının topluma yüklediği "gizli ve ağır maliyetleri" ihtiva eder. Araştırmalar, kumar bağımlılarında intihar düşüncesi ve teşebbüsünün, diğer tüm bağımlılık türlerine kıyasla çok daha yüksek seviyelerde seyrettiğini göstermektedir.

Vitrin mankenleri

Yasa dışı bahis baronları, meşruiyet kazanmak ve kitleleri ağlarına düşürmek adına toplumun aşina olduğu yüzleri kullanır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmalar, bu stratejiyi tüm çıplaklığıyla ifşa etti. Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil gibi şöhretli isimler ile milyonlarca takipçisi olan sosyal medya fenomenleri, yasa dışı bahse teşvik suçlamasıyla yargı kıskacına alındı.

"Bilmiyorduk" veya "davet üzerine gittik" şeklindeki savunmalar, bu kişilerin etkisiyle binlerce gencin yasa dışı sitelere yönlendirildiği gerçeğini değiştirmez. Fenomenlerin sergilediği lüks yaşam illüzyonu, gençlere "zahmetsiz zenginlik" hayali satarak onları bu bataklığa sürükleyen başlıca sebeplerdendir.

Özellikle genç erkekler arasında, spor bahislerinden "kaldıraçlı kripto işlemlerine" doğru bir geçiş yaşanmaktadır. Yüksek kaldıraçlı işlemler, finansal bir yatırım aracı olmaktan çıkıp, dopamin odaklı bir kumara evrilmiştir. Uygulamaların oyunlaştırılmış arayüzleri, gençleri rasyonel yatırımdan uzaklaştırıp, anlık haz ve risk iştahını körükleyen birer tuzaktır.

Devletin çelişkisi

Mevcut düzen, bir yandan "illegal bahis" ile mücadele ettiğini iddia ederken, diğer yandan "Milli Piyango", "İddaa" ve "At Yarışı" gibi resmî kanallarla kumarı bizzat himaye etmektedir. Devletin kasasına giren vergi uğruna, milletin ruh kökünü kurutan bu zehir "yasal" kılıfına sokulmuştur. Oysa zehrin "yasalı" ile "yasa dışısı" arasında mahiyet farkı yoktur; sadece etiket farkı vardır. Devlet, kendi eliyle oynattığı kumarı “legal”, başkalarının oynattığına ise “illegal” görmek gibi saçma sapan bir garabetin içindedir.

Gençliği bu sarmaldan kurtarmanın yolu, sadece illegal sitelere erişim engeli getirmek veya polis baskınları düzenlemekten ibaret değildir. Bataklık, bizzat sistemin "maddeci" ve "hazcı" kodlarındadır. Emeksiz kazancı, köşeyi dönmeyi ve alın teri dökmeden zengin olmayı pompalayan bu sistem, gençlerin ruhundaki "ulvi gaye" boşluğunu "kumar hazzı" ile doldurmaya çalışmaktadır.

Devlet, kumarın vergisinden medet ummayı bırakıp, bu illeti topyekûn reddeden bir ahlak nizamına geçiş yapmalıdır. Gençliğe "şans" değil, "cehd" ve "ideal" şuuru aşılanmalıdır. Ekonomik umutsuzluk, üretim ve adil paylaşım ile; manevi boşluk ise ancak köklü bir maarif hamlesi ile doldurulur. Kumarın "yasal" olanını meşru gören zihniyet tasfiye edilmeden, "yasa dışı" olanıyla yapılan mücadele, akıntıya karşı kürek çekmekten farksızdır. Kurtuluş, kumar masasını bir tekmede devirecek mutlak fikrin iktidarındadır!..

Dipnotlar:

[1] Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC), Küresel Yasa Dışı Bahis Raporu. [2] MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu) 2024 Yılı Değerlendirme Raporları ve Bakanlık Açıklamaları. [3] Yeşilay, Türkiye Bağımlılık Ekonomisi Raporu, 2024.

{ "vars": { "account": "UA-216063560-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }