Otomotivden enerjiye kadar birçok sektörden Batılı şirketlerin üst düzey yöneticileri, Çin'e yaptıkları ziyaretlerin ardından ülkenin sanayi ve teknoloji alanındaki dönüşümü hakkında çarpıcı değerlendirmelerde bulunuyor. Ford CEO'su Jim Farley'den Avustralyalı madencilik milyarderi Andrew Forrest'a kadar birçok isim, Çin'in robotik teknolojisi, otomasyon seviyesi ve üretim verimliliği karşısında derinden etkilendiklerini belirtiyor.
Ford CEO'su Farley, Çin'e yaptığı son seyahatin ardından gördüklerini "insanı en çok alçakgönüllü kılan şey" olarak tanımladı. Çinli otomobil üreticilerinin araçlarındaki otonom sürüş ve yüz tanıma gibi teknolojik yeniliklere dikkat çeken Farley, "Araçlarının maliyeti ve kalitesi, Batı'da gördüklerimden çok daha üstün. Çin ile küresel bir rekabet içindeyiz ve bu sadece elektrikli araçlarla sınırlı değil. Eğer bu yarışı kaybedersek, Ford olarak bir geleceğimiz olmaz," ifadelerini kullandı.
Benzer bir şaşkınlığı, madencilik devi Fortescue'nin kurucusu Andrew Forrest da dile getirdi. Çin'deki fabrikalarda neredeyse tamamen insansız üretime tanık olduğunu belirten Forrest, "Sizi Çin'de bir fabrikaya götürebilirim; büyük bir konveyörün yanında yürürsünüz, makineler yerden çıkar ve parçaları birleştirmeye başlar. Yaklaşık 800-900 metre sonra, banttan bir kamyon iner. Hiç insan yok, her şey robotik," dedi.
Bu tür tesislere, üretim tamamen robotlar tarafından yapıldığı için ışıkların bile açılmasına gerek duyulmayan "karanlık fabrikalar" adı veriliyor.
Rakamlarla Yüksek Teknolojili Dönüşüm
Analistler, bu gözlemlerin münferit olmadığını, Çin'in son on yılda sanayi altyapısında yaşadığı köklü değişimin bir yansıması olduğunu vurguluyor. Uluslararası Robotik Federasyonu (IFR) verilerine göre, Çin'de kullanılan endüstriyel robot sayısı 2014'te 189 bin iken, bu rakam 2024 itibarıyla iki milyonu aştı.
Robot yoğunluğu açısından da Çin, Batılı rakiplerini geride bırakmış durumda. Ülkede her 10 bin imalat sanayi çalışanına 567 robot düşerken, bu oran Almanya'da 449, ABD'de 307 ve İngiltere'de 104 seviyesinde bulunuyor.
Bu dönüşüm, Çin'in geçmişteki "dünyanın atölyesi" algısını değiştirerek elektrikli araçlar, bataryalar, güneş panelleri, rüzgar türbinleri ve ileri robotik gibi yüksek değerli teknoloji alanlarında lider bir oyuncu haline gelmesini sağladı.
Stratejinin Arkasındaki Nedenler: Rekabet ve Demografi
Pekin yönetiminin otomasyonu teşvik etmesinin arkasında iki temel stratejik hedef yatıyor. Birincisi, geleceğin endüstrilerinde küresel hakimiyet kurmak ve rekabet avantajı elde etmek. "Jiqi huanren" (insanları makinelerle değiştirmek) olarak bilinen devlet politikası kapsamında, robot teknolojisine yatırım yapan firmalara önemli sübvansiyonlar ve vergi indirimleri sağlanıyor.
İkinci önemli neden ise ülkenin karşı karşıya olduğu demografik sorunlar. Uzmanlar, yaşlanan nüfusun iş gücünde yaratacağı potansiyel açığı telafi etmek ve üretimde verimliliği sürdürmek için otomasyonun bir zorunluluk olarak görüldüğünü belirtiyor. Bismarck Analysis'ten Rian Whitton, "Çin, bu nüfus düşüşünü telafi etmek ve rekabet avantajı sağlamak için önleyici bir şekilde mümkün olduğunca otomasyona yöneliyor," şeklinde durumu özetliyor.
Batı İçin Çıkarımlar ve Gelecek
Çin'in bu teknolojik atılımı, Batılı üreticiler için ciddi zorluklar anlamına geliyor. Özellikle otomotiv sektöründe, BYD gibi Çinli markaların Avrupa pazarında satışlarını katlayarak artırması, yerleşik markalar üzerinde baskı oluşturuyor.
Avrupa Reform Merkezi Baş Ekonomisti Sander Tordoir, Avrupa'nın Çin'in inovasyon hızına ayak uydurmak ve imalat sanayilerini korumak için kendi robotik teknolojilerini geliştirmesi gerektiğini savunuyor. Tordoir, robotik sektörünün hem ekonomik üretkenlik hem de askeri-endüstriyel alana olan etkileri nedeniyle stratejik öneme sahip olduğunu vurguluyor.
Sonuç olarak, Çin'in otomasyona dayalı sanayi devrimi, küresel tedarik zincirlerinden jeopolitik dengelere kadar geniş bir yelpazede etkiler yaratırken, Batılı ekonomileri ve şirketleri kendi üretim stratejilerini acilen gözden geçirmeye zorluyor.




