Mesut Özcan, Çin'in teknoloji alanında artan yatırımlarını ve öne çıkan stratejik hedeflerini AA Analiz için 3 soruda kaleme aldı.
1 • Çin'in endüstriyel ve teknolojik kapasitesini geliştirmek için uyguladığı teşvik politikaları nelerdir?
Çin'in teknoloji alanındaki yatırımlarının en öncelikli ve stratejik amacı teknolojinin sunduğu imkanlardan yararlanarak ülkeyi küresel bir güç haline getirmektir. Çin, Devlet Başkanı Şi Cinping liderliğinde teknolojik yeniliklere yatırıma öncelik veren yerelden ulusala doğru bütün devlet kurumlarının katıldığı bir teknoloji politikasını benimsiyor. Bu politika kapitalist bir sistemin yerine daha çok çeşitli resmi ve gayri resmi kanallar aracılığıyla devlete ait işletmeler ve özel şirketler arasında sağlanan bir bağlantı üzerine inşa edilen bir sisteme dayanıyor. Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) merkezinde yer aldığı ve hem teknoloji hem endüstriyel planlamaya odaklanan parti-devlet yapısına dayalı bu politika, temelde yereldeki şirketleri önce yerel pazarda daha sonrasında ise küresel sahnede rekabet etmeye teşvik ediyor. Çin modeli temelde sektör bazlı yerelleştirme, pazar alanları yaratma ve üretkenliği artırma amaçlarını barındırıyor. Özel yatırımlar ve devletin özel sektördeki desteği sayesinde Baidu, Tencent, Alibaba gibi şirketler yüksek teknoloji alanlarında çok uluslu şirketlerle rekabet ediyor.
Çin yerelden ulusala tüm devlet mekanizmalarının birlikte hareket ettiği bir stratejiyi benimseyerek yenilikçi teknolojilerin sunduğu siyasi, ekonomik, askeri ve ticari fırsatlardan yararlanmayı ve 2035 yılına kadar teknoloji alanında lider ülke olmayı hedefliyor. Tüm devlet kurumlarının birbiriyle koordineli çalıştığı bu model hem karma olması hem de parti-devlet yapısını merkeze alması nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Batılı ülkelerin modelinden farklılıklar arz ediyor. Aynı zamanda Çin’in teşvik politikalarının yerel pazarın gelişimini önceleme ve küresel rekabete açılma şeklinde sınıflandırılması da bu modelin Batılı sistemden ayrışmasına neden oluyor. Teşvik politikaları çerçevesinde sağlanan bazı fonlar yüksek teknolojik rekabeti güçlendirerek şirketlerin özellikle yapay zeka gibi alanlarda küresel alanda rekabet etmeye hazırlamasını hedeflerken, diğer bazı finansal destekler ise doğrudan iç pazara yöneliktir. Böylece Çin’de bulunan bazı merkezleri, şehirleri veya yerel bölgeleri endüstriyel anlamda kalkındırma ve yerel pazarı güçlendirme amacı takip ediliyor. Örneğin Pekin Belediyesi, özellikle otonom araçlar konusunda özel sektör şirketlerine bir takım destekler sağlıyor.
1979 yılından bu yana mali reformlar uygulayan Çin, bir yandan iç pazarı koruma diğer taraftan ise seçici yabancı yatırımları teşvik, Batılı şirketleri satın alma veya işbirliği seçenekleriyle inşa ettiği modeli geliştirmeye devam ediyor. Ülke, Kamu İktisadi Teşekkülleri'ne (KİT) ve özel sektörün gelişimine destek sunmaya yönelik programlar uygulayarak küresel piyasalara entegre olmaya ve yüksek teknolojiye ve inovasyon programlarına yönelmeye başladı. Buna paralel olarak Beş Yıllık Planlar ilan eden Pekin, bu 5 yıllık süreç içerisinde iç pazarı dönüştürmeyi, sürdürülebilir bir ekonomik büyümeyi yakalamayı ve şirketleri rekabet edebilir seviyelere getirmeyi hedefliyor. Bu amaçla AR-Ge finansmanları ve KİT’lere yönelik destek programları sağlayarak; üniversitelerin de içerisinde bulunduğu araştırma ekosistemini geliştirerek; ulusal yatırım fonları, sübvansiyonlar, vergi indirimleri, tercihli krediler, ihracat sübvansiyonları ve garantiler de sağlayarak şirketleri öncelikli alanlarda AR-GE’yi artırmaya teşvik etti.
Bu noktada Beş Yıllık Planlamalarının yanı sıra Çin, ''Made in China 2025'' ve ''Internet Plus'' gibi politikalarla teknoloji alanında katma değeri yüksek üretime geçmeyi hedefliyor. Bu çerçevede kritik alanlara yönelik yatırımlara ağırlık veren Çin, hem ulusal hem de küresel düzeyde rekabet edebilen lider şirketlerin ortaya çıkmasını teşvik eden bir modeli uyguladı. AR-GE harcamalarını yüzde 350 artıran Çin, 2014 yılından bu yana şirketlere yönelik 250,7 milyar dolarlık bir finansman desteği sağladı. Bu durum şirketlerin kapasite ve kabiliyetlerini geliştirmesinde belirleyici olduğu gibi Çin’in küresel rekabet içerisindeki konumu üzerinde de doğrudan etki edebiliyor.
2 • Çin’in teknoloji hamlesi hangi stratejik alanları kapsıyor?
Çin’in teknoloji politikasının en önemli yönlerinden biri sivil ve ticari alandaki yenilikleri ve kabiliyetleri savunma sanayisi gibi askeri alanlarla entegre etmeye yönelmesidir. İkili kullanımlı teknolojilere yatırıma ağırlık veren Çin, uzay ve uydu sistemleri, siber alan, kuantum teknolojisi, yapay zeka, otomasyon sistemler, robotik endüstrisi, hipersonik silahlar gibi stratejik alanlara yatırım yapıyor. Bu çerçevede özel sektör şirketlerinin askeri alanlara yatırım yapmasını kolaylaştırmaya başlayan Çin, diğer taraftan Internet Plus politikası sayesinde bulut bilişim, büyük veri, yerel mobil internet ağları gibi alanlara odaklanıyor.
Pekin’in teknoloji alanındaki yatırımlarını ve teşviklerini içeren politikasını rakiplerinden ayıran en önemli nokta, yerelden ulusala doğru bütünlükçü bir yaklaşımı benimsemesi ve parti komitelerini bu politikanın temel ayağı haline getirmesidir. Özel sektör-devlet işbirliğinin veya devlet kontrolünün üst seviyede olduğu bu sistemde Çin’in bir diğer amacı yerel pazarı güçlendirme ve bu pazarda rekabet eden şirketlerin zamanla küresel alanda rekabet edebilir hale gelmesini sağlayacak enstrümanlar içermesidir. Başka bir ifade ile Çin, yerel pazardaki rekabeti güçlü tutarak ve şirketleri kritik alanlara yatırıma teşvik ederek küresel rekabet vizyonunu da şekillendiriyor.
3 • Çin’in teknoloji politikasının temel iddiası nedir?
Şİ Cinping’in “inovasyon alanında bağımsız olma yolunu tartışmasız bir şekilde takip etme” ve ülkeyi yapay zeka alanında küresel güç haline getirme ideali Çin’in tekno-politik stratejisinin temelini oluşturuyor. Çin’in gelecekteki küresel konumunu yenilikçi teknolojilerde gören yaklaşım, ülkenin küresel pazardaki etkinliğini de artırmayı amaçlıyor. Bu durum Çin’in yenilikçi teknolojilere yatırım yapmasına ve dijital alandaki rekabete uygun araçlar geliştirmeyi öncelemesine yol açıyor.
Bu noktada ülkenin en önemli hedefi yapay zeka, kuantum teknolojileri, büyük veri gibi alanlarda yatırımlarını artırarak ekonomik alanda katma değeri yüksek bir üretime geçmektir. Bu sayede hem dijital pazardaki hem de küresel ekonomideki pazar payını artırmayı amaçlayan Çin, 2030 yılına kadar 15 trilyon doları aşması beklenen dijital ekonomi pazarında söz sahibi olmayı istiyor. Bu noktada Tencent, Baidu, Huawei ve Xiaomi gibi şirketler Çin’e önemli avantajlar sağlıyor.
Yenilikçi teknolojilerin ekonomik getirisinin yanı sıra Çin açısından söz konusu sivil ve ticari alandaki teknolojik imkanları askeri alana entegre etmek ve geleceğin savaşlarına uygun bir askeri güç oluşturmak da bir diğer önceliktir. Bu noktada Çin; uzay, siber sistemler, otonom araçlar, kuantum gibi teknolojik kabiliyetlerini hem sivil hem de askeri amaçlarla geliştirmeye devam ediyor. Ülke, sahip olduğu teknolojik imkanlar sayesinde askeri konseptini dönüştürmeye ve yeni stratejiler geliştirmeye odaklanıyor.
Bu noktada Çin’in artan teknolojik kapasitesi küresel güç rekabetine de etki ediyor. Çin’in ekonomik ve teknolojik alanda artan kapasitesi, özellikle yapay zeka, kuantum teknolojileri, uzay faaliyetleri ve 5G gibi stratejik alanlardaki girişimleri Washington’u rahatsız ediyor. Çin’in yükselişini küresel hegemonyası için bir tehdit olarak algılayan Washington’daki karar verici aktörler, ABD-Çin rekabetini stratejik düzeyde görüyor ve Çin’i sınırlandırmaya yönelik girişimlere başvuruyor. Siyasi, askeri, ekonomik ve teknoloji alanındaki üstünlüğünü sürdürmek isteyen Washington açısından Çin’in teknoloji kapasitesi ve bunun sivil, ticari ve askeri alanlardaki yansımaları ciddi birer risk olarak değerlendiriliyor.
[Mesut Özcan, Sakarya Üniversitesi Doktora Öğrencisi]
Kaynak: AA