Endonezya’nın başkenti Cakarta başta olmak üzere birçok şehirde hükümet karşıtı protestolar giderek şiddetleniyor. Otobüs duraklarının ateşe verildiği, metro istasyonlarının yağmalandığı ve toplu taşımada büyük aksaklıkların yaşandığı gösteriler, elitlere tanınan ayrıcalıklar, artan vergiler, hayat pahalılığı ve polis şiddeti nedeniyle büyüyor.
Endonezya sokaklarında yükselen öfkenin en önemli nedenlerinden biri, milletvekillerine sağlanan lüks ayrıcalıklar oldu. Aylık 50 milyon rupiah (yaklaşık 3.000 dolar) tutarında konut yardımı, başkentteki asgari ücretin neredeyse on katına denk geliyor. Ekonomik sıkıntılarla mücadele eden geniş halk kesimleri bu uygulamayı “kriz ortamında seçkinlere peşkeş” olarak değerlendiriyor. Tepkiler, meclis üyelerinin kamuoyunu küçümseyen açıklamalarıyla daha da büyüdü. Bazı vekillerin halka yönelik “dünyanın en aptal insanları” gibi ifadeler kullanması, infiali artırdı.
Protestoların ardındaki bir diğer sebep de ülke ekonomisinin halk üzerindeki ağır yükü. Gıda ve eğitim masrafları artarken, işsizlik yükseldi. Özellikle emlak vergilerindeki sert artışlar—bazı bölgelerde %1000’i bulan oranlar—vatandaşları sokaklara döktü. İşçi sendikaları kitlesel işten çıkarmaları protesto ederken, öğrenciler de hükümetin ekonomi politikalarına karşı önde yer aldı.
Halkın öfkesini patlama noktasına getiren olay ise, protestolar sırasında bir polis zırhlı aracının 21 yaşındaki motosikletli kurye Affan Kurniawan’ı ezerek ölümüne neden olması oldu. Bu olay, gösterileri ülke geneline yayılan sert çatışmalara dönüştürdü. Polis şiddeti, yalnızca Cakarta’da değil, farklı şehirlerde de protestoların yoğunlaşmasına yol açtı.
Gösterilerin sembolik hedeflerinden biri toplu ulaşım altyapısı oldu. Cakarta’daki TransJakarta otobüs durakları ateşe verilirken, MRT istasyonları yağmalandı. Yetkililer ulaşım hizmetlerini geçici olarak durdurdu, ardından kısmi şekilde yeniden başlatmak zorunda kaldı. Altyapıya verilen zarar, protestocuların sistemin kırılganlığını göstermek istediği bir mesaj olarak değerlendiriliyor.
Tüm bu gelişmelerin arka planında, Devlet Başkanı Prabowo Subianto yönetiminin orduyu sivil hayatın merkezine taşıma çabaları da bulunuyor. Askerin tarımdan ilaç üretimine kadar birçok sektörde etkin kılınması kaygıları artırıyor. Halk nezdinde bu politika, ülkenin yeniden askeri vesayete sürüklendiği algısını güçlendiriyor.





