Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Sergi Salonu’nda gerçekleşen 16. Büyükelçiler Konferansında konuştu.
"Dünya çok kutupluluğa ilerliyor"
Uluslararası sistemin son 30 yılda iki kutupluluktan çok taraflılığa, ardından çok kutupluluğa doğru ilerlediğini belirterek, güç mücadelesinin daha da sertleştiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, insan hakları ve küresel adalet kavramlarının söylem düzeyinde daha fazla gündeme gelse de, bu gelişmelerin insani krizleri, eşitsizliği ve çatışmaları çözmek yerine derinleştirdiğini vurguladı. Erdoğan," Büyük oranda söylem düzeyinde kalsa da insan hakları ve küresel adalet gibi kavramlar daha fazla gündemde yer alıyor. Bunlar elbette dikkate değer gelişmelerdir. Hepsi ayrı ayrı önemlidir. Fakat burada şu tespitin de mutlaka yapılması gerekiyor: Tüm bu gelişmeler; insani krizleri, küresel eşitsizliği, savaşları, çatışmaları, istikrarsızlıkları çözmek yerine sorunları daha da derinleştirmiştir" açıklamasını yaptı.
Mevcut düzenin çıkmazı
İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan küresel güvenlik ve yönetişim mimarisinin benzer trajedileri önlemeyi hedeflediğini ancak bu konuda tam başarı sağlanamadığını dile getiren Erdoğan, Ruanda, Bosna, Irak, Arakan, Somali ve Orta Afrika’daki örneklere işaret etti. Erdoğan," Bakınız geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısında 20 yıl arayla milyonlarca insanın hayatını kaybettiği iki dünya savaşı yaşanmıştı. Holokost, yine bu dönemde büyük bir barbarlık ve vahşet örneği olarak insanlığın ortak hafızasında derin izler bırakmıştı. İkinci Cihan Harbi sonrası inşa edilen küresel yönetişim ve güvenlik mimarisinin gayesi; benzer trajedilerin, soykırımların, vicdanları yaralayan savaş ve insanlık suçlarının önüne geçmekti. Bunda tam başarı sağlandığını söylemek yanlış olur. Ruanda’da yaklaşık 100 gün içinde 800 bin insan soykırıma uğradı. Bosna’da, Avrupa’nın göbeğinde utanç verici katliamlar yaşandı. Irak’ta, Arakan’da, Somali’de, Orta Afrika’da ve daha pek çok yerde milyonlarca masum insan, çatışma ve iç savaş sebebiyle hayatını kaybetti. Haksız da olsa güçlüyü koruyan, haklı da olsa mazlumu ezen mevcut düzen, on yıllar boyunca istikrarsızlık üretti, kriz üretti, adaletsizlik üretti" dedi.
"Suriye'de 13.5 yıl boyunca süren katliamlara demokrasi ve insan hakları havarisi kesilenlerden kimsenin sesi çıkmadı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de 600 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini, milyonlarca kişinin ülkesini terk etmek zorunda kaldığını belirterek, "Bu acı hakikate hepimiz bizzat şahitlik ettik. Komşumuz Suriye’de 600 binden fazla Suriyeli, Baas rejiminin ve terör örgütlerinin saldırılarında şehit oldu. Sednaya gibi işkence merkezlerinde yüz binler eziyet gördü, milyonlarca Suriyeli ülkesini terk etti. 13,5 yıl boyunca katliam devam ederken, 13,5 yıl boyunca sivillerin tepesine varil bombaları yağarken, vicdan sahibi bir avuç ülke dışında, demokrasi ve insan hakları havarisi kesilenlerin hiçbirinin sesi çıkmadı. Sınır hatlarından yansıyan insanlık dışı görüntüleri hiçbirimiz unutmadık. Şişlerle delinen, batırılan, ülkemize doğru itilen botları unutmadık. Avrupa başkentlerinde kaybolan binlerce Suriyeli çocuğu unutmadık. Popülist siyasetçilerin ve medyanın kışkırttığı ırkçı saldırıları unutmadık" değerlendirmesini yaptı.
"Hiroşima'ya atılandan 14 kat daha fazla bombayla Gazze'yi yerle bir ettiler"
Aynı şekilde Gazze’de 70 binin üzerinde Filistinlinin katledildiğini 170 binin üzerinde de yaralı olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan," Yıkıntıların altında ne kadar cenaze olduğunu kimse bilmiyor. Şu anda pek çok anne, pek çok eş; çocuk, annelerini, babalarını, eşlerini arıyor ya da onların akıbetlerine ilişkin haber almayı bekliyor. Sadece annesini, babasını, kardeşini değil; evini, okulunu kaybetmiş on binlerce çocuk, soykırımın canlı tanıkları olarak bugün enkazlar arasında Gazze’de hayata tutunmaya çalışıyor. Şuraya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Gazze’nin yüz ölçümü biliyorsunuz 365 kilometrekare. Yani Gazze derken İstanbul’da Beykoz, Ankara’da Mamak büyüklüğünde bir alandan bahsediyoruz. Soykırımdan önce Gazze’nin nüfusu 2,3 milyon civarındaydı. İşte böyle bir yerleşim alanına 200 bin tondan fazla bomba atıldı. Hiroşima’ya atılandan 14 kat daha fazla bombayla Gazze’yi yerle bir ettiler. Şimdi bu durumda biz nasıl işleyen, bu sorunlara çözüm üreten, adaletsizliği engelleyen bir uluslararası sistemden bahsedebiliriz? Mevcut küresel güvenlik ve yönetişim mimarisine nasıl güvenebiliriz" dedi.
"Türkiye'nin güçlü olmak dışında bir seçeneği yoktur"
Mevcut uluslararası kurumların büyük bölümünün işlevsiz hale geldiğini söyleyen Erdoğan, Türkiye’nin hem kendi hak ve çıkarlarını savunabilmesi hem de dost ve kardeşlerine yardım edebilmesi için ekonomik, askerî ve diplomatik bakımdan güçlü olmak zorunda olduğunu vurguladı. Erdoğan, "Resmin bütününe baktığımızda karşılaştığımız manzara şudur: Uluslararası kurumların çoğu bugün, kendisini gassalın ellerine bırakmış meyyit misali cansız, duyarsız, hareketsiz ve işlevsiz vaziyettedir. Türkiye’nin hem kendi hak ve çıkarlarını layıkıyla savunabilmesi hem de dost, soydaş ve kardeşlerine yardım eli uzatabilmesi için ekonomik, askerî, diplomatik bakımdan güçlü olmak dışında bir seçeneği yoktur" açıklamasını yaptı.
Türkiye’nin 264 dış temsilciliğiyle dünyada geniş bir diplomatik ağa sahip olduğunu dile getiren Erdoğan, dış politikada ne eksen kayması ne rota değişimi ne de köklerden kopmanın söz konusu olmadığını söyledi. Erdoğan, "Genişleyen diplomatik temsilcilik ağımızla, 264 dış temsilciliğimizle bugün şanlı bayrağımızı dünyanın dört bir yanında gururla dalgalandırıyoruz. Şunu bir defa altını çizerek ifade etmek durumundayım: Ne eksen kayması ne rota değişimi ne de köklerden kopma; dış siyasetimizde bunların hiçbirisi söz konusu değildir ve olamaz. Çift başlı Selçuklu Kartalı’ndan ilhamı alan bir bakış açısıyla, dünyanın her köşesiyle ekonomik, ticari, diplomatik, siyasi işbirlikleri tesis etmenin, karşılıklı saygıya dayalı samimi ilişkiler geliştirmenin çabasındayız. Özellikle son yıllarda kriz ve çatışmalarla anılan coğrafyamızda, herkesin kazançlı çıkacağı bir barış ve istikrar kuşağı oluşturmanın mücadelesini veriyoruz. Ne yapıyorsak bunun için yapıyoruz" şeklinde konuştu.
"Hamas'ın serinkanlı tutumu sayesinde ateşkes korunabiliyor"
ABD Başkanı Donald Trump’la New York’ta yaptıkları toplantı sonrası başlayan sürecin, 10 Ekim’de ateşkes mutabakatıyla neticelendiğini hatırlatan Erdoğan," İsrail’in artan ihlallerine rağmen Hamas’ın serinkanlı tutumu sayesinde ateşkes büyük ölçüde korunuyor. Çeşitli kısıtlamalara karşın, insani yardım sevkiyatı peyderpey ilerliyor. 103 bin tonu aşan insani yardımla burada da farkımızı ortaya koyuyoruz. Bu aşamada önceliğimiz; ateşkesin kalıcı olması ve insani yardımların Gazze’ye engelsiz ulaştırılmasıdır. Gazze’nin yeniden inşasına da bir an önce başlanmalıdır. Bu amaçla temaslarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz" değerlendirmesini yaptı.
Terörist İsrail'in Suriye'de istikrarı baltalaması
Suriye’de de benzer bir çaba içinde olunduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan," 8 Aralık 2024 tarihinde Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte Suriye’nin önünde tarihi bir fırsat kapısı aralandı. Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın liderliğinde, Suriye’nin uluslararası topluma yeniden entegrasyonu yolunda kısa sürede ciddi mesafe alındı. Sadece ülkemizden Suriye’ye dönen mültecilerin sayısı 580 bini buldu. Suriyeli muhacirlerin gönüllü, güvenli, onurlu geri dönüşleri Suriye’deki huzur ortamı kalıcı hale geldikçe şüphesiz hızlanacaktır. Ancak bunun biraz daha zaman alacağı anlaşılıyor. İsrail’in Suriye’ye yönelik mütecaviz eylemleri, hâlihazırda bu ülkenin kalıcı güvenlik ve istikrarının önündeki en büyük engeldir" dedi.
Suriye'yle kıyamete kadar birlik
Suriye’de DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin varlığının, bir başka sorun alanı olduğunu belirten Erdoğan," DEAŞ belasıyla göğüs göğüse çarpışmış tek NATO müttefiki olarak, Suriye hükümetine gereken her türlü desteği veriyoruz. Ayak direnmesi halinde krize dönüşme riski barındıran 10 Mart mutabakatının uygulanması için de gerekli telkinlerde bulunuyoruz. Suriye’nin parçalanmasından, bölünmesinden, millî birlik ve bütünlüğünün zafiyete uğramasından kimin çıkar sağlayacağı açıktır. Suriye’yi oluşturan tüm kesimlerin, yarınlarına güvenle bakabilmesi ancak ortak tarih ve ortak gelecek tasavvuruyla mümkündür. Her zaman söylüyorum; biz 1000 yıldır buradayız, beraberiz, komşuyuz. İnşallah kıyamete kadar da burada olacağız, birlikte yaşayacağız" açıklamasını yaptı.
Müslümanların kanından beslenenlerin oyununa gelmenin vebalini kimsenin taşıyamayacağına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan," Dimyat’taki pirincin peşine düşmenin, evdeki bulgurdan da edebileceğini hiç kimse unutmamalı. Sağduyunun, hırsa ve ihtirasa galip geleceğine inanıyor, Türkiye olarak bunun için çalışmaya devam edeceğimizin bilinmesini istiyorum" dedi.
"Azerbaycan ve Ermenistan barış hiç olmadığı kadar yakın"
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni titizlikle uygulayarak, savaşın Karadeniz’e sirayet etmesine mâni olunduğunu kaydeden Erdoğan, son günlerde düzenlenen karşılıklı saldırıların, Karadeniz’deki seyrüsefer emniyetini ciddi biçimde tehdit etmekte olduğunu söyledi. Erdoğan, Ticaret gemilerini, sivil gemileri hedef almanın kimseye bir faydası olmayacağının altını çizerek" Her iki tarafa da bu konuda ikazlarımızı net bir şekilde iletiyoruz. Yıllardır barışa hasret kalan Güney Kafkasya, bugün tarihi bir dönemden geçiyor. Azerbaycan ve Ermenistan barış anlaşması imzalamaya hiç olmadıkları kadar yakınlar. Sürece paralel olarak, Azerbaycan’la diyalog halinde biz de Ermenistan’la normalleşme süreçlerimizi ilerletiyoruz. İnşallah gelecek sene başından itibaren bazı sembolik adımlar atacağız" ifadelerini kullandı.
FETÖ ile mücadeleye devam mesajı
Bir diğer hususun, terör örgütleri ve organize suç çeteleriyle mücadele olduğunu kaydeden Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin faili FETÖ’nün yurt dışındaki uzantılarıyla mücadelenin aynı kararlılıkla devam ettirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Erdoğan," Türkiye düşmanlarının maşasına dönüşen bu ihanet şebekesinin, ülkemiz ve demokrasimiz açısından tekrar bir tehdit oluşturmasına izin veremeyiz. Türkiye Maarif Vakfı’nın desteklenmesi, bu noktada elimizi güçlendirecektir. Çevre sorunları, kirlilik ve iklim krizi, insanlığın geleceğini tehdit ediyor. 2053 vizyonumuz çerçevesinde burada da sorumluluk alıyor, iklim kriziyle küresel mücadeleye gerekli desteği sunuyoruz. Eşim Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayesinde yürütülen ‘Sıfır Atık’ projemiz, bugün dünyada örnek teşkil eden bir girişim haline geldi. Önümüzdeki dönemde sıfır atığa ilişkin farkındalığı artırmamız, dünya genelinde en iyi sıfır atık uygulamalarını tespit ederek bunları ulusal ve küresel düzeyde hayata geçirmemiz önem taşıyor. Biliyorsunuz, gelecek sene COP31 Zirvesi’ne Antalya’da ev sahipliği yapacağız. NATO liderler zirvesiyle 13. Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi de Türkiye’de gerçekleştirilecek. İnşallah bu zirveleri, sizlerin de katkısı, desteği, gayretiyle Türkiye’ye ve Türk milletine yakışır şekilde icra edeceğiz" ifadelerini kullandı.




