Gazze halkı çadırlarda hayatta kalma mücadelesi verirken de saldırıya uğruyor.
İsrail bombardımanı — evleri, avluları ve ağaçları yok ederek — şehri gölgesiz bir çöl hâline getirdi.
Elektrik kesintileri tuzdan arındırma tesislerini durdurdu, su tankerleri ise haftada en fazla iki kez görünüyor. Kirli ve karneyle verilen suya kavurucu güneş altında saatlerce kuyruk bekleyerek ulaşılıyor. Gıda yardımları, metal kafeslerle çevrili noktalarda askerlerin gözetiminde dağıtılıyor; insanlar sıcakta sürünmeye zorlanıyor ve çoğu zaman eli boş dönüyor.
Naylon çadırlardan oluşan kamplar gündüz fırın gibi ısınıyor, gece soğumuyor; içerideki bedenler ter, keder ve korku dolu sıcaklığı depoluyor. Böcek istilası, yakıcı kokular ve uzaktan gelen patlama sesleri bu tabloyu tamamlıyor.
Mart başında insani yardımların engellenmesiyle halk “planlı açlık” kıskacına girdi. Yiyecek, su ve yakacak arayışı, önceleri mevsim keyfi olan dışarıdaki zamanı zorunlu bir çileye dönüştürdü.
Bombaların yol açtığı yoğun toz, duman ve yangınlar sıcaklığı arttırırken, dünya bu felaketi sadece izlemekle yetiniyor.
El Cezire




