Yüksel Aytuğ’un 13 Temmuz Salı günü Sabah’ta bir yazısı yayınlandı. Başlığı şöyle: “Aşıyı reddedene uzaktan iğne atılsın!”

Yazının hemen girişinde “Aşı karşıtlığını anlamıyorum. İşin en üzücü tarafı da, aşıyı reddedenlerin cahil değil, okumuş yazmış, nispeten entelektüel kesimden çıkması. Çoğunun bu karşıtlığı bilimsel bir temele dayanmıyor. Biraz sıra dışı, farklı görünme sevdası, çokça da anarşik bir ruh yapısının ürünü.” ifadeleri yer alıyor.

Kendinden haberi olmayan bir adamın dünyadan bihaber olması da pek tabiî aslında. Aşıya karşı gelenlerin yazar-çizer cenahtan olduğunu söylüyor ya, işi tamamen aşı karşıtlığına dökmüş olanları bir kenarda bırakırsak, Aytuğ mevzu ettiği kişiler gibi birazcık entelektüel birikime sahip olsaydı, hatta azıcık okumuş-anlamış birisi olsaydı, meselenin “bilimsel temel”den ziyade şahsî irade ile alakalı bir karar olduğunu idrak edebilirdi. Ne diyelim, edememiş. Neyse fazla kaşımayalım da, iğneyi alıp peşimize düşmesin Aytuğ… Hadise irade ile alakalı olsa da madem “bilimsel temel” diyor sayın (!) yazar biz de bilimsel temeli olan bir kaç haberi paylaşalım:

Kovid aşılarında kullanılan mRNA teknolojisinin mucidi Dr. Robert Malone, geçtiğimiz günlerde, “Hükümetler riskler konusunda şeffaf değil.” diye bir açıklama yapmıştı. Malone, akabinde 18-22 yaş aralarındaki kişileri işaret ederek, “Aşıların faydaları risklerden daha ağır basmıyor. Ne yazık ki risk-fayda analizi yapılmıyor.” ifadelerin kullandı. (İngiliz Daily Mail, 25.06.2021)

Nobel ödüllü biyofizikçinin bu ifadeleri yetmiyorsa, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın aşı olmanın bulaş riskini ortadan kaldırmadığı yönündeki ifadelerini de hatırlatabiliriz. Belki böylece aşı olmayanların kendilerinden başka kimseye zararı olmadığını, yani bu kararın cemiyeti değil ferdi bağladığını anlatabilmiş oluruz.

Yüksel Aytuğ’un aşı hakkındaki fikirleri kendince dâhiyane olmalı… Yoksa “aşı olmayanlar kapalı alanlara sokulmasın, seyahat özgürlükleri kısıtlansın, hepsi potansiyel virüs yayıcısı sayılsın ve aşı olmayanlar cinayete teşebbüsten yargılansın, bileklik gibi özel simgeler taşışın” gibi fantastik “fikir”leri nasıl dile getirebilir ki insan…

Biz öyle sanıyoruz ki, çocukluğundan bugüne dek sevilmemiş bir insan Yüksel Aytuğ; onu hiç sevmemişler…

Bir başka haber de şöyle:

“Aarhus Üniversitesi'ndeki Aarhus BSS'nin yeni araştırmasına göre aşıların yan etkilerinin bilgisi doğru verildiği takdirde, insanlar aşı yaptırma mevzuunda daha istekli oluyorlar. Johnson & Johnson aşısını olanlarda nadir de olsa kan pıhtılaşması meydana geliyor. BionTech/Pfizer aşısının da bazı yan etkilere sebep olduğu ifade ediliyor. Bunun başında kalp iltihabı geliyor.”

Zannediyorum boşa kürek çekiyoruz, Yüksel Aytuğ’a ne söylersek söyleyelim, sevgiye muhatap olmamış bu şahsın zıpkınını alıp balık avlarcasına insanları aşılama dürtüsünün önüne geçemeyiz.

Raunt II: Heil Aytuğ, Heil Sabah

“Gazetemle gurur duydum. Hepimizin tüylerini diken diken eden, gözlerimizden yaşlar indiren Eymen bebek cinayetinin mahkeme kararını manşete çıkarmıştı gazetem.” diyor Aytuğ aynı yazısında.

İzmir Bornova’da 2019’da ormanlık alanda Eymen bebeğin cansız bedeni bulunmuştu. İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesi “anne” Mine Durak ve “erkek arkadaşı” Serkan Elçetin’e ağırlaştırılmış müebbet verdi. Allah azablarını dindirmesin…

Aytuğ, Eymen bebek cinayetiyle alâkalı “Terazinin bir tarafına kanunlar ile beraber vicdanınızı koyun.” yazmış. Kendine mâl edecek ya “Nihayet sesim duyulmuştu galiba...” diyor.

Eymen bebeğin kâtilleri keşke Aytuğ’a teslim edilseydi. Öyle ya, masum insanları bile zıpkınla vurur gibi aşılamak isteyen “asil ruhu”yla, günahsız bir çocuğu katledenlere neler yapmazdı…

Ama işin derin tenakuz ve ironi ihtiva eden tarafı şu; bir bebeğin katledilmesi üzerinden vicdan satarken, insan avına çıkılmasını teklif eden Yüksel Aytuğ’un tebrik ve takdir ettiği gazetesi, bebek katili Çin Komünist Partisi’nin 100. yılı dolayısıyla “100 yıllık şanlı tarih ve başarı kodları” manşetini atan bir haber yapmıştı da, aşı olmayanlara ‘yüksel’enler bu tarafa hiç esmemişlerdi. Onlara göre Çin’de katledilenler insan değildi sanki, tıpkı aşı olmayanlar gibi…

Aslında bu da son derece tabiî, dijital diktatörlüğün merkezi Çin’in idarecileriyle aşı diktatörlüğü kurmak suretiyle aynı kapıya çıkmak isteyenler benzer zihnî kodlarla birbirine paralel ilerleyen kardeşlerden başkaları değillerdir.

Heil Yüksel Aytuğ!

Görüş: Oğuz Can Şahin